Bir önceki yazımızda da vurguladık. Toplumların tarihinde bazı belirleyici anlar vardır ki; politikaların, alınan kararların isabetli olup olmaması gelecek uzun yılları etkiler. Böylesi süreçlerde rutin günlük mevzuat gündemlerine teslim olmadan, hele hele egemenlerin dayatmalarına teslim olmadan, egemenleri sevindirmeyecek, rahatsız edecek tarihi dik duruşlar özgürlükler mücadelesi açısından, umut besleyen kitlelerin güven ve itimadının pekişmesi açısından, toplumda karamsarlığı dağıtacak mücadele azmini güçlendirecek dalgalar yaratılması açısından önem taşır.

11 Şubat’ta yapılacak HDP kongresi sıradan, rutin bir kongre değildir. Bu kongrede hatalar, eksiklikler cesaretle ortaya konmalı, politika üretimindeki yetersizlikler kalıp söylemlerle geçiştirilmemelidir. Örneğin; HDP, CHP’den daha önce adına layık gerçek bir adalet kurultayı yapamaz mıydı? CHP’nin adalet kurultayı sakat, yaralı, 19 Aralık cezaevi katliamının mimarının onur konuğu edildiği bir kurultaydır. Adalet yürüyüşünün ilk çıkış adımını CHP’den önce HDP atamaz mıydı? Kuşkusuz CHP’ye gösterilen devlet tavrı HDP’ye gösterilmeyecek, engellenecekti. Ama engellenmeye rağmen ilk adımın HDP’den gelmesi etkili olacaktı.

HDP yetkili kurulları başta Demirtaş olmak üzere eşbaşkanlar ve tutuklu milletvekilleri için neden güçlü bir özgürlük kampanyası yürütemedi?

Bir önceki yazımızda da belirttiğimiz gibi politik bir duruş olarak Demirtaş’ın yeniden eşbaşkanlığa seçilmesi iktidara inat isabetli bir karar olacak ve bu karar dahi tabanda, umut besleyen milyonlarda bir heyecan ve coşku yaratacaktır. Tabanın ve HDP’ye gönül verenlerin isteminin de bu yönde olduğu güçlü şekilde hissedilmektedir. Bir kez daha vurguluyoruz; konu normal zamanların, bir rutin nöbet değişimi olarak algılanmamalıdır. Pratik, bürokratik nedenler gerekçe yapılmamalıdır. Demirtaş’ın yeniden eşbaşkanlığa seçimi, onun şahsında HDP’yi minimalize etmek isteyenlere atılmış bir tokat olacaktır. Bu tavır gösterilmediğinde siyasi körlük, dar görüşlülük sonucu verilecek kararlar coşku yaratmayacaktır. Siyasi burukluk söz konusu olacaktır.

Söylediklerimiz kişinin abartılması olarak anlaşılmamalıdır. Sorun Demirtaş’ın kendisini de aşan bir sorundur. Eş başkanların ve milletvekillerinin tutuklanması; siyaset sahnesinden silinmek istenmeleri egemenin politik zulmüdür. Bu zulme karşı çıkmak ilkeli politik bir duruş olacaktır. Egemenler izledikleri zulüm politikasıyla HDP projesini ezmek istemektedirler. Demirtaş’ın tekrar eşbaşkan olarak seçimi HDP projesine hiçbir gücün çizik atamayacağının da göstergesi olacaktır. Hevesleri kursaklarında kalacaktır.

HDP genel kurulu politik ve stratejik hatalar yapmama sorumluluğuyla karşı karşıyadır. Doğru politik duruş özgürlükler mücadelesinin tarihinde onurlu bir sayfa olacaktır. Bu genel kurulda birey üyelik hukuku da netleşmelidir. “Bileşenler hukukunun sınırı nedir”, tartışılmalıdır.

Dileğimiz egemenlere inat tarihi politik duruşların genel kurul kararlarına tamamen, doğrudan yansımasıdır.