berkin elvan

Sistem en iyi bildiği oyuna çeker seni, şiddete!

Çünkü sen topa girdiğinde, nasıl alt edeceğinin kurgusunu hazırlamıştır bile…

Müstebid efendi, varoluşsal tehdit algıladığı öteki’yi sindirmek ve üzerinde tahakküm kurmak için şedit bir tedip uygulamayı aklına koymuştur bir kere…

Sense; ölüm ve savaşın cinnetini yaşayıp, sözde kahraman şehitlerine methiyeler döşüyorsun, yine!

Ölü şahitlerinin huzurunda uluorta dövüşüp, gizli saklı dövünüyorsun!

Hepinizin kutsandığı bir heyula ritüeline dönüşen ve iftiharla sunulan, lütuf jest; efendinin intihali ve sunaktaki kurbanın intiharı oysaki…

Uyandığında, en korkunç karabasanların yanında zemzem suyuyla yıkandığı, korkunç gerçekle karşı karşıya kalınacak olan!

Bense, iğfal edilmiş hilkat garibesine bakar gibi fırlattığın bakışları, utanıp tutamıyorum!

Fütüristik bir pagan ayini gibi duran, şiddet sarmalındaki sessiz haykırışlarım!

İçgüdüsel, bir karşı koyma dürtüsü yalnızca…

Kör kuyular ve sağır duvarlar…

Dünyanın en kolektif yalnızlığı sizinle çektiğim!

Hayat ve hayatta kalma arasındaki yaşamsal ayrımın ayırdına varman için yaşadığım, ucuz bir ölüm!

Hiç nokta koymak istemiyorum yazdıklarıma,

Her şey soru işaretleriyle doluyken, yalnızca ünlem!

Sığırtmacın hınzır güdüsü; efsane efendinin kakofonisi…

Sense tepeden tırnağa bohem…

Ölüler şehrinde kol gezerken, yeniden ve yeniden toprak ananın doğurgan rahminde sarıp sarmalanır; ölüm!

Yeryüzü ne kadar ölüme doğanlarınsa, yeraltı bir o kadar ölüme direnenlerindir…

Ölüm sessizliğinde atılamamış her çığlık, alabildiğine itkisiz ve subliminal bir yalvarıştır, artık!

Ağıtlarım, yaşanan ölüme mahkûm edilişine, benim!

Korkunç sefaletinden cennet kuranlara mı, senin bütün yakarışın?

Çarmıhtaki çırılçıplak bedeninde, bu ne cüret?

“Baba, baba, beni niye terk ettin?” derken!

Waldo, sen neden burada değilsin?

Gerçekten!

Abuk sabuk çağrışımlar…

Geçmiş, şimdi ve gelecek arasında ilinti kuramayışın…

Kaçtıkça sobelendiğin kötü bir kehanet gibi çöker üzerine!

Öfkeli, insafsız ve kin dolu…

Geçmişinden kaçmaya çalıştıkça yakalar seni alınyazından, sıygaya çeker…

İmgelem dağılır, yaşamla dansın başlar; seni mucizevi ve benzersiz kılan…

Soysuz kere sonsuzlukta kaybolurken vicdan!

İzdüşümleri bile kalmaz olur.

İlahi bir lütuf diye sunulur, ikiyüzlülük!

Rezil bir yanılgıdan öteye geçmeyen, parçalanan ruhun yansımasıdır, sırla kaplıyken; aldatılan bellek…

Göz ardı ettiğin gerçeklerle, aynaya bakıp da yüzleşemediğin; soylu suretin!

Kan emicilerin, sırra kadem bastığı boş yansımaları; senden evet bekleyen herkesin!

Hâlbuki göz yumduğun olan bitene, dur diyebilme yetindir; özgürlüğün…

Hayır diyebilme gücündür, elinin tersiyle ittiğin!

Unutma!

Her aziz, uygun fırsat kollayan günahkârdır, canım kardeşim…

***

Günlerden #BerkinElvan!