Yeni Şafak yazarı Hilal Kaplan bugünkü köşesindeki “Êdî bese!” başlığıyla yazdığı yazısında, Kobane'ye destek için sokağa çıkan insanları IŞİD'e benzetti.

Hüda-Par yanlılarıyla Kobane eylemcileri arasında çıkan çatışmaları Hüda-Parlıların şiddete uğradığı şeklinde aktaran Kaplan, eylemlere katılanlara yönelik gerici-faşist saldırılara dair hiçbir eleştiri getirme gereği duymadı.

Kaplan'ın hedefinde ise Twitter'da “Diyarbakır'da yobaz Kürtler halka saldırıyor. Bu mücadele Türkiye'nin yobazlığa teslim olup olmama mücadelesidir” diye yazarak Hüda-Par saldırılarını kınayan Cumhuriyet gazetesi yazarı Ceyda Karan ve “Atatürk büstlerini yakmayın” diyen Demirtaş vardı.

Kaplan'ın bugünkü yazısından bazı bölümler şöyle:

Aylardır kınadıkları IŞİD'in kendisi olup çıktılar! Bu caniler akşam evlerine gittiklerinde de 'Kobanê, insanlık için direniyor' diye hastag de kasmışlar mıdır acaba?! 7 Ekim günü ilk işlenen cinayet buydu. Aynı gün içinde PKK'lılar, bölgedeki pek çok okulu, ambulansı, kütüphaneyi, mültecilere yardım götüren Kızılay ve AFAD araçlarını, özel ve kamu mallarını da yaktı, marketleri yağmaladı. Günün bilançosu 18 can, ekmek teknelerini, evlerini ve arabalarını kaybeden binlerce vatandaş ve milyonlarca zarara uğramış devletti.

Diyarbekir'de bunlar olurken, gazeteci kılıklı atanamayan Esedci twitter'da 'Diyarbakır'da yobaz Kürtler halka saldırıyor. Bu mücadele Türkiye'nin yobazlığa teslim olup olmama mücadelesidir' diye 'çağdaşlar vs. yobazlar' ikiliğini çoğaltarak, Batılı Gezicileri sokağa kanalize etmeye çalışıyordu. Türkiye yobazlığa teslim olmadı; önce onları binadan aşağı attı, yaktı ve sonra da boğazını kesti. İşte çağdaş Türkiye, değil mi?

Dün 'şiddete başvurmayan halkına teşekkür ederek' pişkinlikte zirveye oynayan Selahattin Demirtaş, ilk meydanlara çıkın çağrısını yaptığında da CHP Genel Başkan Yardımcısı 'Gezi vicdanı ile Kobanê vicdanını birleştirmeye' çağırıyordu.