Taraf yazarı Hayko Bağdat, günlerdir tartışılan Yavuz Bingöl'ün Berkin Elvan ve annesiyle ilgili söylemlerini yazdı. 

"Yavuz Abi, sadece mantığını değil vicdanını da kaybetmeye başlamışsın" diye yazan Bağdat, "Bir cinayette failin hafifletici sebeplerine âşık olmak, o sebepleri parlak ambalajlar ile sarmalamak yakışık almaz. Devlet ile öldürülmüş bir çocuk arasında uzlaşma sağlanamaz ki" ifadelerini kullandı.

Hayko Bağdat'ın Taraf'ta yer alan 'Yavuz Bingöl'e ne oldu' başlıklı yazısı şöyle:



Ahmet Hakan Yavuz Bingölile bir röportaj yaptı ve ortalık ayağa kalktı; konuyu biliyorsunuz.

Gezi eylemlerinde Recep Tayyip Erdoğan’a ve onun rahmetli annesine edilen küfürlerin sonucu olarak Erdoğan’ın tepki gösterdiğini, sonuçta onun da bir insan olduğunu ve Berkin Elvan’ın annesini meydanlarda yuhalatmasının bunun sonucunda gerçekleştiğini anlatmaya çalıştı.

Ahmet Hakan dün köşesinde meseleyi tekrar detaylarıyla anlattı.

Yavuz Abi’nin her iki durumu da tasvip etmediğini, niyetinin bu olmadığını fakat memleketteki büyük kutuplaşma yüzünden tepkilerin bine katlandığını belirtti. Fakat buna rağmen Bingöl’ün kıyaslamalı mantığında büyük bir sorun olduğunu düşündüğünü ekledi.

Günlerdir düşünüyorum bu konuyu.

Yavuz Bingöl iki gün öncesine kadar Ahmet Kaya anmalarında Gülten Abla’nın yanında oturan, Hrant Dink duruşmalarının kapı önlerinde basın açıklamalarını okuyan, Erdal Eren için yazdığı türküyü dostlarına gönderip “olmuş mu, hatırasına uygun mu” diye soran, yani uzağımızda olmayan bir dostumuzdu ya...

Yavuz Bingöl’e ne oldu?

Bugünlerde çok dillendirildiği üzere TRT’de dizi kapmak, belediye konserlerinden parayı vurmak, iktidara yakın durarak kazanacağı prestijden faydalanmak, devletin verdiği payeye ihtiyaç duyan bir egonun tutsağı olmak...

Sanmıyorum.

Kutuplaşmayı kırmak, cepheleşme ortamının son bulmasına yardımcı olmak, hayatın siyah ve beyaz olmadığının altını çizmek, gençlere örnek olacak uzlaşı kültürünü aramak...

Onu da sanmıyorum.

Bence Yavuz Bingöl mantığını kaybediyor.

Kahvede okey oynarken birbirine girmiş iki herifin “ama önce o bana küfür etti” bahanesiyle birbirlerine daldıkları bir sokak kavgasını ayırmıyoruz burada.

Ya da mağdur bir siyasetçinin insani zaafları ile ağzından kaçırdığı bir gafın anlaşılabilir sebeplerini tespit etmiyoruz.

Bu olayda can verirken vücudu 16 kiloya düşmüş bir çocuk ve karşısında onu öldüren devlet var.

Ve bir insanı öldüren mühimmat devlete zimmetliyse onun katili devlettir.

O devleti, o devletin üniformasını giyen personeli, o devleti yöneten makamı katil olmaktan, çete olmaktan, haydut olmaktan çıkaracak yegâne güç ise hukuktur, adalettir.

Şimdi soruyorum:

Devletin en tepesinde oturan Erdoğan profilinde bir liderin “o çocuğu öldürenleri hemen bulun, yargı önüne çıkarın. Bunun bir daha olmasına tüm gücünüzle mani olun” talimatı olsaydı ne olurdu?

Katile ulaşmak, Berkin’in annesinin biraz daha huzurlu nefes alıp vermesini sağlamak bu devletin kaç saatini alırdı?

Aynı soruyu Ali İsmail Korkmaz için soruyorum:

“Ali’yi arkadaşları öldürmüştür” diyen, ardından gece yarısı attığı maillerle kamera kayıtlarının peşine düşmüş meslektaşımız İsmail Saymaz’ı tehdit eden Eskişehir Valisi’ni görevde tutan Erdoğan bizlere ne anlatmaya çalışıyor.

Soruları çoğaltalım mı?

“Soruşturmaya gerek yoktur” kararı verilen, çoğu çocuk 34 insanın bombalandığı Roboski katliamı hakkında Erdoğan, Yavuz Bingöl’den veya benden daha fazla bilgiye sahip değil midir?

Cinayetten sekiz yıl sonra “Yazılarını hazmedemeyenler vurmuştur” dediği Hrant Dink davasında tüm “makul şüpheli”leri kollayan, soruşturulmalarına yol vermediği gibi onları terfilerle ihya eden, sonradan bazılarıyla arası bozulunca beş dakika içinde ellerine kelepçe vurduracak kadar kudretli olabileceğini gösteren aynı Erdoğan değil midir?

Yok Yavuz Abi, sadece mantığını değil vicdanını da kaybetmeye başlamışsın.

Bir cinayette failin hafifletici sebeplerine âşık olmak, o sebepleri parlak ambalajlar ile sarmalamak yakışık almaz.

Devlet ile öldürülmüş bir çocuk arasında uzlaşma sağlanamaz ki.

O devletten hesap sorulur, adalet aranır, başka çocukların hayatını riske eden suç kültürüne karşı koyulur.

Devletin, kolluğun, siyasetin, söylemin öldürülenden yana değil, öldürene kendisini yakın hissettiği zamanlarda müzakere değil mücadele düşer nasibimize.

Bu devleti yönetenler sadece bizleri yuhalattığı için, adımızın başına “afedersin” koyduğu için, kimliklerimize duydukları nefret için suçlu değiller.

12 yıllık iktidarları boyunca arkadaşlarımızın, gençlerimizin, çocuklarımızın akan kanını yerde bıraktıkları için, bundan hiç utanmadıkları için hatta emirleri bizzat verdikleri için karanlıktırlar.

Bildiğin tüm yöntemlerle Berkin’in annesinden özür dilemenin yolunu bulmalısın Yavuz Abi.

Aptallık ettim, mantığımı yitirdim, vicdanımı körelttim demelisin.

O seni affederse bizlere düşen sana yardımcı olmaktır.

Diğer türlüsü hak mücadelesinde yola taş koymak olur.

En fazla, taşı kenara koyar yola devam ederiz.