Ümit Kıvanç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile ilgili sözlerini değerlendirdi. Kıvanç, “Erdoğan o sözleri Esad’a veya size söylemiyor. Niye üstünüze alınıyorsunuz? O her zaman bize konuşur” dedi. 

Başkanlık gelirse hep birlikte cennete gideceklerine inanan insanlarımız var, onlara sesleniyor” diyen Kıvanç’ın gazeteduvar.com.tr’de “Bitirim Apartmanı” başlığı ile yayınlanan yazısının bir bölümü şöyle: 

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, İstanbul’da yapılan Parlamentolararası Kudüs Platformu Sempozyumu’nda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye’ye niye girdiğini izah etti. Şunları söyledi: “Devlet terörü estiren zalim Esed’in hükümdarlığına son vermek için biz oraya girdik, başka bir şey için değil.”

Dünyada işlerin nasıl döndüğüyle az buçuk ilgilenen herkesi yerinden sıçratan bu çarpıcı sözler -çünkü “komşu ülkede yönetimi devirme” hedefinin ilk ağızdan açık ilânıydı- Türkiye’de fazlasıyla olağan karşılandı, duymazdan gelindi veya zaten hiç işitilmedi. Dolayısıyla bunların önümüzdeki günlerde hepimizin hayatı -belki “ölümü” dememiz daha doğru- bakımından, hukuk yapısı yok olan, buna bağlı meşruiyeti giderek sorgulanır hale gelen devletin yakın vadedeki vaziyeti bakımından ifade edeceği anlamla da kimse uğraşmadı.

Tam mevzuyla ilgilenecektik ki, üzerine Adana/Aladağ’da -Tahsil Çağındaki Talebelere Yardım Derneği Orta Öğretim Kız Öğrenci Yurdu’nda- on iki çocuğun yanarak veya dumandan boğularak can vermesi geldi, diyenler çıkacaktır. Demeyin. Yoksul çocukların yok yere ölmesinin bu ülkede herhangi bir şeye engel olduğu görülmüş şey mi allahaşkınıza?

Zaten uluslararası skandal yaratan o sözlerle bizim ilgilenmeyişimizin her zamankinden farklı sebebi yoktu. Biliyorduk ki, dışarıya söylenen her şey aslında içeriye söyleniyor. Hedef Esad’ı devirmek değil, Esad’ı devirmeye kalkmanın mümkün olduğuna, buna “kuvvetimiz” olduğuna içerideki ahaliyi inandırmak. Şöyle izah edeyim: Evin babası, karısına ve çocuklarına ne kadar güçlü olduğunu, lafını dinlemezlerse onlara neler yapabileceğini göstermek, bu arada apartman komşularına gözdağı vermek için mütemadiyen pencereden dışarı birşeyler fırlatıyor. Bunlar bazen ağır, yerinden kaldırılması zor nesneler olabiliyor. Her fırlatışta, dairede ve apartmanda herkes babanın kuvvetine, becerisine bir defa daha hayran kalıyor. Hayran kalmayan da onun gücünden emin oluyor. Ve kimse, bu nesnelerin nereye doğru atıldığıyla, neye isabet ettiğiyle ilgilenmiyor, çünkü mevzu bu değil.

Gelin görün ki, bu fırlatılan nesneler uzayda kaybolmuyor. Gidip birilerinin biryerlerine isabet ediyor, biryerlere çarpıyor, birşeyleri kırıyor döküyor. Dışarıdakiler, nesnelerin kendilerine fırlatıldığını düşünüyorlar haliyle.

Ve tıpkı Rusya yöneticileri gibi, yanılıyorlar.

DIŞARIDAKİLERİN YANILGISI 

Kremlin sözcüsü Dimitri Peskov, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerini “yeni bir haber”saydıklarını söylerken, bu yanılgısını açığa vurdu. “Bu çok ciddi,” dedi Peskov. “Geçmiştekilerle çelişen ve bizim duruma dair kavrayışımızla çelişen bir açıklama.”

Putin’in sözcüsü belli ki, nesneyi kendilerine fırlatılmış sayıyor. Halbuki ne alâkası var? Bir defa, bu neden “çok ciddî” olsun? Neresi ciddî olabilir? Türk ordusu, Rusya destekli Suriye ordusu ile savaşa mı tutuşacak?

Sahi, Türk ordusu Rusya destekli Suriye ordusu ile savaşa mı tutuşacak?

Şu anda Türkiye’de bu iktidarın var kalmasını sağlayan meşhur “yüzde elli”nin istediği bu mudur? Türkiye’de kaç katliam yapmış olmasına rağmen IŞİD-DAİŞ’i hâlâ düşman bellememiş oluşu, iktidar partisinin akçeli işler dışındaki işlerini götüren çekirdek-kemik militan İslâmcı kadronun, Ülkücülerle ittifak halinde, her türlü savaşı da içeren bir nevi “cihad”a çoktan gönüllü olduğunu mu gösteriyor? Ya iktidar ortağı Ergenekoncular, JİTEM’ciler şu bu? Onlar da mı savaşa istekli ve hazır? Ordu?

Fakat bunlar bizim iç meselelerimiz; Moskova’ya ne bunlardan? Onlar hadiseyi anlayamıyorlar. Avrupa Birliği’nin çamursuz caddelere, düzenli trafiğe alışmış, hayatın gerçeklerinden kopmuş bürokrat siyasetçilerinin anlayamadığı gibi. Moskova Ankara’dan Erdoğan’ın “Esad’ı devireceğiz” sözleri hakkında açıklama beklediğini duyurdu. “Açıklama” bekliyorlarmış! Açıklıyorum işte:

OSMANLI, LAFINI ONLARA GÖRE Mİ AYARLAYACAK? 

Erdoğan o sözleri Esad’a veya size söylemiyor. Niye üstünüze alınıyorsunuz? Bizim cumhurbaşkanımız için muhtarlar toplantısı veya Parlamentolararası Kudüs Platformu Sempozyumu fark etmez, o her zaman bize konuşur. Hepimize de değil. Efelenme ile, babalanma ile galeyana gelen, bu galeyan neticesinde de Şam’a falan değil, memleket içinde kendinden saymadığı herkese saldırabilecek olan bir topluluğa veya şanlı geçmiş özlemleriyle olmayacak hayaller kurarak şu soğuk dünyada teselli bulanlara sesleniyor Reis bunları söylerken. “Oradan gireriz, buradan çıkarız”, “kimse bize ne yapacağımızı söyleyemez” falan dendiğinde göğsü kabaran, böylece bu iktidarın sürmesini sağlayacağı umulan, başkanlık gelirse hep birlikte cennete gideceklerine inanan insanlarımız var, onlara sesleniyor. (“O halde Ege adalarını da alalım” diyen şahane muhalefete de sesleniyor olabilir, emin değilim.)
Şimdi tabiî… içerideki-dışarıdaki algı farkı yüzünden sorun çıkmıyor değil. Moskova da tamamen haksız sayılmaz. Fırlattığınız şeylerin birilerinin kafasına isabet etmesi… Açıklama istemişler, “pardon, işitemedik, bizim elemanı mı devireceksiniz?” demişler.

Şunu bilmiyorlar ki, açıklanacak bir şey yok! Onlara söylenebilecek olan, en fazla, “merak etmeyin, Reis içeriye konuşuyor” gibi bir laftır. Şunu da bilmiyorlar: Önce öyle denip sonra kapalı kapılar ardında yüz seksen derece çark edildiğinde de kimseye, hiçbir siyasî şahsiyet, hareket veya hesap-kitaba halel gelmiyor. Bizim… nasıl desek… tutarlılık ve ahlâk konularında bazı eksikliklerimiz var. Ayrıca sevdik mi tam severiz, Reis diyorsa bi düşündüğü, yapıyorsa bi bildiği vardır. Meselâ Suriye içsavaşında hayatını kaybeden insan sayısı hakkında cumhurbaşkanı, “Şu anda 600’lü rakamlar konuşuluyor, ama hayır,” dedi. “Bana göre Suriye’de bir milyona yakın insan öldü.” Böyle bir rakam “bana göre” diye ilan edildiğinde bizim için sorun olmaz. Başkaları, “af buyurun, kaynak nedir?” diye sorabilirler. Böyleleri, “Esad’ı devirmeye girdik” lafının sahiden ne mânâya geldiğini merak edebilirler. Dahası, ısrar ederseniz birileri uçaklarınıza radar kilitler, hava savunma sistemini açar, hattâ askerlerinizi -bu defa sadece ikaz ve ibret maksadıyla değil, çok daha büyük kayıp verdirecek şekilde- havadan vururlar.

Çünkü sizi anlayamazlar. Siz sadece sizin anladığınız bir dil konuşuyorsunuz. Öğrenmesi gereken onlar, öğrensinler! Koskoca Osmanlı, lakırdısını onlara göre ayarlayacak değil.