Uludereliler, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait savaş uçaklarının bombardımanı sonucu 34 kişinin hayatını kaybettiği Uludere katliamını anlattı. Barış Meclisi’nin düzenlediği “Uludere’yi konuşuyoruz” başlık panele konuşmacı olarak katılan Uludereli Garibe Ürek, Ferhat Encü ve Hükmet Encü, operasyonda kimyasal silah kullanıldığını öne sürdüler. Katliamın bir kaza olduğuna inanmadıklarını belirten tanıklar, “operasyon bir kazaysa, neden yaralıları kurtarmak için helikopter gönderilmediğini” sordular. 

T24’ten Hazal Özvarış
’ın haberine göre Türk medyasının katliam sürecindeki sessizliğinin de eleştirildiği panelde tanıklardan Ferhat Encü, “Çoğu televizyon kanalını listemizden sildik” dedi. 

Barış Meclisi, Uludure katliamının 38. gününde, “Fırat’ın doğusunda yaşananları batıya taşımak” adına “Uludure’yi konuşuyoruz” başlıklı bir panel düzenledi. Taksim Hill’de yapılan (4 Şubat 2012 Cumartesi) panelde, katliamın tanıkları Garibe Ürek, Ferhat Encü ve Hükmet Encü, gazeteci Nevzat Çiçek moderatörlüğünde yaşadıklarını aktardı.

Birinci oturumun ardından, katliam sonrası bölgeye giden sanatçı İlkay Akkaya, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez, Yıldız Teknik Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Meryem Koray ve Araştırma ve Kültür Vakfı Başkanı / Yazar Cevat Özkaya da İmam Canpolat moderatörlüğünde izlenimlerini anlattı.

‘YARALILAR İÇİN NEDEN HELİKOPTER GÖNDERİLMEDİ?’
Konuşmacılardan, Barış Meclisi Yürütme Kurulu üyesi Hakan Tahmaz, Uludere’de yaşananları “fay kırılması” olarak nitelendirdi. Türkiye’nin yeni bir savaş konsepti uygulamaya başladığını söyleyen Tahmaz, Uludere için resmi makamların yaptığı “operasyon hatası” açıklamasını eleştirdi ve “Neden olayın ardından helikopter gönderilmedi” diye sordu. Tahmaz, savaş konseptindeki “yeniliğin” ardında “beğendiğimiz Kürtlere, bizim verdiğimiz kadar hak vardır” mantığı olduğunu belirtti.

“Türkiye ruhen bölünmüştür” diyen Tahmaz, “Hata yaptık, demekle yaralar kapanmaz. Travma hızla derinleşiyor. Yüzleşmek isteyenlerin yeni savaş konseptiyle de yüzleşmeli” dedi.

'ÖLENLERİN AĞIZINDAN YEŞİL MADDE ÇIKTI...'
Tahmaz’ın konuşmasının ardından Barış Meclisi’nin hazırladığı kısa film gösterildi. Uludere’deki tanıkların konuştuğu filmde, gördüklerini anlatanlar ölenlerin ağızlarından yeşil bir madde çıktığını söylediler.

Askerlerin daha önce sınır ticareti yapanlara “Uçak gelince, katırların arkasına saklanın ki, sizi tanıyalım” dediklerinin aktarıldığı filmde, Uludereli bir kız çocuğu "Erdoğan’ın annesi öldü ve ağladı. Şimdi gülüyor. Erdoğan’ın içi bizim için de biraz acısın. (…) Ben 3’e gidiyorum. Türk olmuştum bile. 36 tavuk bile öldürülmüyor. 34 insan az mı?” dedi.       

Kısa filmin ardından konuşan Uludere katliamı tanığı Ferhat Encü’nün konuşmasından bazı satır başları şöyle:

"Roboski’den 34 güvercinin selamlarını getirdim. Olayın nasıl geliştiğini anlatmayayım çünkü her şey belli. Askerin kaçışından belli. Operasyon hatası, diyerek insanları kandıramazsınız. Sadece kendinizi avutursunuz. Hükümetten failleri bulmasını isterdik. F16’ları kaldıran da, düğmeye basan da belli.”

‘KAYMAKAMI KORUYORSUN, 34 İNSANIN KATİLİNİ BULAMIYORSUN'
“Savcıya gittiğimiz zaman devletin tavrını yine gördük. Bize ‘Kimden, neden şikâyetçisiniz?’ diye sormadılar. ‘Niye toplu gömdünüz? Tabutun üzerine bu bez parçalarını kim koydu?’ dediler. Failler bizmişiz gibi, sanık olduk. Devletin tavrı bu. BDP’ye ‘Niye sahipleniyorsunuz’ dediler. Senin hükümetin gelseydi… Kim geliyorsa o sahiplenecek. Siz gelmediniz, acılarımızı paylaşmadınız.”

“Kaymakamı koz olarak kullandılar. Bu olayı nasıl örteriz, diye düşündüler. “’Buraya gelmeyin, acımızı yaşayalım’ dedik, yapmadılar. Kaymakamı gönderdiler. Darp oldu. Sonra, yakınlarını Uludere katliamında kaybeden 5 kişiyi içeri aldılar. Kaymakam darp edilince nasıl koruyorsun, ama 34 insan katledilince faili bulamıyorsun.”

“Başbakan’dan ve hükümetten bir şey istiyoruz: Katliamın sorumlusu değilseniz, karşı tavır alın. Her işte süpersiniz, burada da az da olsa öyle olsanız…”

ÖLENLERİN SAYISI 35’TEN 34’E NASIL İNDİ?
Moderatör Nevzat Çiçek’in bombardımanda ölenlerin 35’ten 34’e nasıl indiğini sorması üzerine Ferhat Encü, şu cevabı verdi:

“Vücutlar parçalanmıştı. Mesela, bir bacak otopside kalmıştı. 2 parça teşhis edildi. Bir parça amcamın oğluna aitti. O yüzden ilk 35 denildi. Parçalar tespit edildikten sonra, mezarları açıp o parçaları içine koyduk.”

Uludere katliamı öncesini de anlatan Encü, sınır ticaretine “kaçakçılık” denmesini de eleştirdi:

“Biz zorla göç ettirildik. Hayvancılık vardı, bitti. Oralarda tarla da göremezsiniz, sarp kayalardır. Başka geçim yolumuz yok. Yapılan kaçakçılık değil, sınır ticareti. Biz zengin olmak için değil, karnımızı doyurmak için ticaret yapıyorduk.” 

“Bize ‘Söyledikleriniz ezberletilmiş sözler’ diyorlar. 8-9 yaşındakilere, bu sözleri görmese, yaşamasa kim söyletebilir? Biz düşünemeyen, zihinsel özürlü insanlar mıyız?”

‘NASIL BİR İSTİHBARAT GELDİ DE, ARAŞTIRMADAN VURDUNUZ?’ 
Ferhat Encü’nün ardından Uludere katliamında nişanlısı Adem And’ı kaybeden Garibe Encü konuştu. “Nasıl bir istihbarat geldi de, araştırmadan vurdunuz? Hadi vurdunuz, neyi vurduğunuza neden bakmadınız" diyen Encü, sözlerine şöyle devam etti:

“Orada tarım alanı yok, hayvancılık yok. Türkiye, Somali’ye kadar yardım götürüyor da neden Şırnak’a götürmüyor? Bu insanlar nasıl doyacak? Bu gençler mecbur olmasa bu yolu seçmezlerdi.”

‘BUGÜN BİZE YAPILANLAR YARIN SİZE YAPILABİLİR’
“Adem And’la Mayıs’ta düğünümüz vardı. Benim hayallerimi de mezara gömdüler. Soruyorum: Hayatınızda kardeşinizin, evladınızın paramparça olmuş bedenlerinin üzerine gittiniz mi? Bu insanlar bunu yaşadı. Bizi nasıl teselli edecekler? Kimyasal silahlarla öldürdünüz. Bazıları sırf yardım gelmediği için öldü. Elimde bir fotoğraf var. Bir çocuk ve katırların parçalanmış halleri var.”Kimseye göstermeyeceğim ve unutturmamak için saklayacağım.”

“Kaymakamın darp edilmesi ardından götürülen gençleri daha nezarethaneye götürmeden dövdüler. Bizden daha ne istiyorsunuz? Herkes bu yaşananlara ses çıkarmalı. Bugün bize yapılanlar yarın size yapılabilir.” 

‘HELİKOPTER GELSEYDİ, DAHA ÇOK KİŞİ KURTULABİLİRDİ’
Garibe Encü’nün ardından söz alan katliamda kardeşini kaybeden Hikmet Öncü yaşananları şöyle anlattı:

“Daha bu taraftayken ‘Heronlar var’ dediler. Bir şey olmaz, hep var, korkmayın’ dedik. Dönüşte asker her tarafı tuttu. Engellediler. Baya biriktirdikten sonra toplarla aydınlatma fırlattılar ve uçaklarla üstlerine bomba attılar. Sonra bir telefon geldi. (Servet Encü) “Bir tek ben sağ kaldım” dedi. Et, kan, duman kokuları vardı. Kardeşimin üzerinde bir buçuk metre toprak vardı. Vücutları sıcaktı. Helikopter gelseydi, belki daha çok kişi kurtulabilirdi.”

'TAZİYE İÇİN HÜKÜMETTEN KİMSE GELMEDİ'
Hikmet Encü, “Hükümetten kimler taziyeye geldi” sorusuna şu cevabı verdi:

Kimse gelmedi. Kaymakam’la birlikte Beşir Atalay geldi, ama taziye çadırından 5 kilometre ötedeki bir eve gitti. Hiç şehit evine gitmedi. Yaklaşık 15 gün sonra vali tazminat için geldi. ‘Para için çocuklarımızı 20 yaşına getirmedik. Erdoğan, çocuğunun bir parmağını bize versin’ dediler.”

‘ASKERLER, VALİ’NİN EMRİYLE GİTMİŞ, KİMSE HABERİMİZ YOK DEMESİN’  
Panelin soru-cevap kısmında Ferhat Encü, “Üç koldan gelen askerler, valinin emriyle gitmiş. Kimse, haberimiz yok, demesin. F16 kolay kolay kalkmaz. Lütfen, televizyona çıkıp ‘Hata’ demeyin. Olayı aydınlatmadığınız sürece faili sizsiniz” dedi.

“Başbakan Erdoğan ilk gün taziyeye gelseydi, bugün her şey farklı olur muydu” sorusunu Garibe Encü, “Öyle olsaydı, bugün bu kadar öfke duymazdık. Davanın sonuçlanacağını anlardık. Ben, Başbakan’ın samimiyetine inanmıyorum. ‘Kürt kardeşlerimizin haklarını vereceğim’ diyor. Bizim hakkımız, katledilmek mi" sözleriyle cevapladı.

‘ÇOĞU TELEVİZYON KANALINI LİSTEMİZDEN SİLDİK’
Konuşmanın sonunda “Türk medyası masa başında iş yapmasın. O insanları düşünerek, görerek yapsınlar” diyen Ferhat Encü, “Çoğu televizyon kanalını listemizden sildik” dedi ve Emine Erdoğan’ın Uludere’yi ziyaret ihtimaline ilişkin soru üzerine “Emine Hanım’ın oraya gelmesi bir şey değiştirmeyecek. Gelmesin. Uludere’nin failleri bulunsun, o zaman başımız üstüne” dedi.

 

Fotoğraf: Arzu Demir