Türkiye molotofkokteyline karşı polise ateş açma yetkisi veren yeni güvenlik paketini tartışırken, Okmeydanı Cemevi'nde cenaze bekleyen Uğur Kurt'a ateş ederek öldüren polis S.K.'nin avukatı Tolga Yurdakul, "Heyecan ve panik içerisindeydi, sakince nişan alması mümkün değildi” şeklinde ilginç bir savunmada bulundu.

İstanbul Okmeydanı Cemevi’nde cenaze bekleyen Uğur Kurt’a ateş ederek öldüren polis memuru S.K.’nin avukatı Tolga Yurdakul, davanın ağır ceza mahkemesine gönderilmesine itiraz etti. Yurdakul, itiraz dilekçesinde, müvekkilinin meşru müdafaa kapsamında arkadaşlarını ve kendisini korumak için silah kullandığını iddia ederek, “O an karşı tarafı durduracak başka bir aleti bulunmamaktadır” diye savunma yaptı. Oysa sanık polis, ifadesinde, araç içerisinde elinde biber gazı atmakta kullanılan FN silahının bulunduğunu söylemişti. Araçta ayrıca dört adet gaz bombası da bulunmuştu. 

İsmail Saymaz imzasıyla radikal.com.tr'de yer alan haberine göre, Türkiye sokak eylemlerine karşı sert tedbirler içeren ve özellikle molotofkokteyline karşı polise ateş açma yetkisi veren yeni güvenlik paketini tartışırken daha 7 ay önce yaşanan Uğur Kurt olayında ilginç bir durum ortaya çıktı. Molotofkokteyli atıldığı gerekçesi ile ateş açan polisin bizzat avukatı tarafından "panik ve heyecan içinde düzgün nişan almasının mümkün olmadığı" savunması yapıldı. Okmeydanı’nda, bu yıl 22 Mayıs’ta Uğur Kurt’u öldüren polis S.K. hakkında "taksirle ölüme neden olma" suçundan üç ila altı yıl arasında hapis cezası talebiyle iddianame düzenlenmiş; İstanbul 85. Asliye Ceza Mahkemesi ise görevsizlik kararıyla dosyayı ağır ceza mahkemesine göndermişti. Mahkeme, sanık polisin ‘olası kasıtla adam öldürme’ suçundan 20 yıldan 25 yıla kadar hapis istemiyle yargılanması gerektiğini kaydetmişti.


'OKMEYDANI'NI BİLEMEZ'



Polis S.K.’nın avukatı Tolga Yurdakul, bu karara itiraz etti. Yurdakul’un dilekçesinde, S.K.’nın, elinde motolofkokteyli bulunan C.K. adlı göstericiyi hedef aldığı, fakat kurşunun bu kişinin 26 santimetre üzerinden geçerek, 73,5 metre uzaklıktaki Uğur Kurt’a isabet ettiği ifade edildi. Dilekçede, şöyle denildi:

“C.K. adlı gösterici ile polis arasında 31 metre mesafe bulunmaktadır. Bu mesafeden, olayın yaratmış olduğu heyecan, panik ve acil durumu içerisinde sakince ve net bir şekilde nişan alarak, hedef tutturmayı beklemek mümkün değildir. Olay yerinde 24-62 kod numaralı zırhlı aracın, yani içerisinde bulunan polislerin görev yeri normalde o bölge değildir. Sanık o bölgeyi bilmemektedir. Dolayısıyla hangi yolun dar olduğunu, hangi yolun sonunda hangi dükkan veya binaların olduğunu bilmeleri, öngörmeleri mümkün değildir. Sanığın sokağın sonunda cemevi olduğunu, cemevinde bir cenaze merasimi için bulunduklarını bilmesi mümkün değildir. Zaten bunları sanığın bilmesi ve buna göre hareket etmesi beklenemez ve beklenmemesi gerekir.”

Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’nun 16. maddesi gereğince polisin silah kullanma yetkisinin doğduğu kaydedilen dilekçede, “Bu istenmeyen ve beklenmeyen, binde bir gerçekleşmesi mümkün olan bir olaydır. Müvekkil daha önce o bölgede çalışmamıştır. Kaldı ki aracın kapalı alan olan arkasından şok ve panik içinde indiğinden yakın alanda ve çevrede göstericilerden başkaları olabileceğini düşünme fırsatı dahi olmamıştır” denildi. Dilekçede, polis S.K.’nin kasıt olmaksızın ateş ettiği savunularak, görevsizlik kararının kaldırılması ve iddianamesinin asliye ceza mahkemesine iade edilmesi istendi.


'ELİNDE BİBER GAZI SİLAHI VARDI'



Kurt Ailesi’nin avukatı Turgut Kazan ise karşı dilekçesinde, son molotofkokteylinin saat 11:38:07’de atıldığını, polisin zırhlı araca girip kendisini koruyabilecekken, araçtan silahını alıp döndüğünü kaydetti. S.K.'nın amirleri tarafından beş kez, ‘Sıkma’ diye uyarıldığını kaydeden Kazan, “Saat 11:38:10’da üçüncü bir kişi molotof fırlatıp hemen dönüyor ve yan sokağa giriyor. Yani, bu son molotofu atan, zaten kaçıyor. Ateş etmeyi gerektiren, yeni ve başka bir tehlike yok. Ama sanık saat 11:38:12’de ateşe başlıyor. Böylece Kurt vuruluyor” dedi. Ateş etmeden önce sanık polisin elinde, gaz kapsülü atmakta kullanılan FN silahının bulunduğunu vurgulayan Kazan, ”Ayrıca shortlantta dört tane gaz bombası bulunduğu anlaşılıyor. Dolayısıyla varsayılan tehlikeyi, ölüme yol açmayacak bu imkanlarla bertaraf etmek mümkünken, arabadan tabancayı alıp ateş etmek, meşru müdafaa veya taksirle ölüme sebebiyet sayılamaz. Terörle mücadelede görev almış polisin, bu şekilde ateş edildiği zaman , kurşunun bir insana isabet edeceğini ve onu öldürebileceğini mutlaka öngörmüş olması gerekir” dedi. Kazan, bu nedenle itirazın reddini talep etti.