Gazeteci, yazar Oya Baydar bugünkü yazısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü’nde kullandığı ifadeleri ve kadın haklarında bugün gelinen noktayı işaret etti. Baydar, “Tayyip Bey toplumsal ve siyasal yaşamın her alanında Türk tipini öneriyor: Türk tipi aile, Türk tipi kadın, Türk tipi sanat, Türk tipi medya, Türk tipi yaşam, Türk tipi içki, Türk tipi genç, Türk tipi sendika, Türk tipi başkanlık ve nihayet Türk tipi kadın hakları…” ifadelerini kullandı.

T24’te yayımlanan Oya Baydar’ın “Türk tipi başkanlıktan Türk tipi kadın haklarına” başlıklı yazısı şöyle:

Başta Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP kadroları, beş-altı yıl öncesine kadar Kemalist ideolojiyi ve Cumhuriyet rejimini toplum mühendisliği yapmak ve tek tipleştirici olmakla eleştirirlerdi. Haklıydılar. Ulus devleti kurma ve pekiştirme sürecinde Batıcı -modernist- otoriter laik Türk yurttaş kimliğinin inşası geniş bir toplumsal uzlaşmayla gerçekleşmedi. Bu modele uymayan/uyamayan toplum kesimleri asimilasyonist politikalarla, çoğunlukla da baskıyla sindirildi. Uzun süreler ikinci sınıf vatandaş muamelesi gören dindar Müslüman kesimler, egemen Türk ırkına hizmetle yükümlü sayılan Kürtler, gayrımüslim azınlıklar, Alevîler vb. rejimin mağdurları oldular. Eşit yurttaşlık, nutuklarda ve yasa metinlerinde temenni olarak kaldı.

Sonra, dipten gelen toplumsal değişim dalgalarının gücü ve dünya konjonktürünün yardımıyla Sünnî Müslüman kesim iktidar oldu. Bir yandan da Kürtler kimlik ve özgürlük mücadelesine girişti, kadın hareketi gelişti, yığınsallaştı, toplumun çeşitli kesimleri, biz de varız, diyerek tarih ve siyaset sahnesine çıktılar. Artık tekçilikten çoğulculuğa geçiş dönemiydi. AKP, tekçiliğin geniş kitlelerde yarattığı mağduriyetin rüzgârıyla, demokrasi vaadleriyle iktidara gelmişti. Ama çok geçmedi, iktidarını sağlamlaştırdıktan sonra kendi toplum mühendisliği projesini uygulamaya girişti. Siyasal İslam’ın bir versiyonu olan AKP projesi doğası gereği tekçi ve tek tipleştiriciydi. Kısa sürede çoğulculuğun yerini çoğunlukçuluk aldı.

Tek tipçilikten Türk tipçiliğe

Şimdilerde tek tipçiliğin adı; AKP’nin reisi, sultanı, ulu önderi, hatta kimi partililere göre peygamberi olan Tayyip Erdoğan’ın lugatında “Türk tipi” oldu. Tayyip Bey toplumsal ve siyasal yaşamın her alanında Türk tipini öneriyor: Türk tipi aile, Türk tipi kadın, Türk tipi sanat, Türk tipi medya, Türk tipi yaşam, Türk tipi içki, Türk tipi genç, Türk tipi sendika, Türk tipi başkanlık ve nihayet Türk tipi kadın hakları…

Erdoğan’ın ve yandaşlarının kafasındaki Türk tipi nasıl bir tip? Mesela Türk tipi başkanlık? Akıldânelerinden biri, ABD Başkanı Obama’nın yetkilerini az bulup “zavallı Obama” dediğine göre, demek ki bütün yetkileri elinde toplayan, astığı astık, kestiği kestik mutlak otorite sahibi bir başkanlık, bir çeşit Osmanlı padişahlığı var akıllarında. Henüz resmen başkan olmadan yargıya, yürütmeye, yasamaya müdahale etmesine; sözlerinin, eleştirilerinin, ihbarlarının hüküm sayılmasına; kaç çocuk doğurulacağından ne yenip içileceğine, nasıl eğlenileceğinden nasıl giyinileceğine, faizlerin ne kadar olması gerektiğinden ne üretileceğine, neyin iyi neyin kötü olduğuna, vb. kadar hayatın her alanına burnunu sokup nizamat verme çabasına bakacak olursak, Türk tipi başkanlık her şeyin Tayyip Bey’in kafasına göre tek tipleştirilmesi anlamına geliyor.


Anlaşılıyor ki Cumhurbaşkanı’nın Türk tipini en iyi kendisinin temsil ettiğinden; kendi düşünce, inanç, kültür ve yaşam biçiminin Türk tipinin iyi bir örneği olduğundan kuşkusu yok. Kuşkusu yok ki, böyle bağıra çağıra, farklı olanı, farklı düşüneni “ötekiler” (yani Türk tipi olmayan kötüler) diye aşağılaya aşağılaya her alanda Türk tipini empoze ediyor.

8 Mart emekçi kadınlar günü münasebetiyle yaptığı konuşmada da Türk tipi kadın haklarından söz etti. “Türk tipi” haşin üslubundan bir an vazgeçmeden, “kimse kusura bakmasın, benim için kadın esas olarak anadır” dedi. Kadının ekonomik özgürlüğünün onu evinden, ailesinden (siz, “Türk tipi” kocanın mutlak hâkimiyetinden anlayın) kopardığını söyleyip Batı değerlerinin kadınlarımızı bozduğunu îma etti. Sonra, demokratik hukuk devleti sayılan çağdaş bir ülkede, bu düzeye gelmiş bir kişinin ağzından çıktığına inanılmayacak bir şey söyledi: Türk tipi kadın hakları…

Sayın Cumhurbaşkanı (ya da konuşmalarını hazırlayan sürü sürü danışmanları), kadın haklarının insan hakları bütünlüğü içinde olduğunu, “kadının insan hakları” vurgusunun bizimkine benzer kültürlerdeki kadın aşağılamasına, kadının mağduriyetine, kadının erkeğin malı olduğu yolundaki zihniyete dikkat çekmek için yapıldığını bilmez mi? Hadi bunu ayrıntı sayalım, Sayın Erdoğan insan haklarının Türk tipi, Kürt tipi, Fransız tipi, Eskimo tipi, vb. değil, evrensel olduğunu hiç düşünmez mi Türk tipi kadın hakları derken?

Yoksa, bir dil sürçmesi değil de Türk tipi Cumhurbaşkanımızın kültürel-ideolojik kökenlerinden kaynaklanan bir inanış mı? Geçenlerde, bir yerlerde din ulemasının(!) “kadın insan mıdır” sorusunu tartıştığını okumuştum da...

8 Mart vesilesiyle bu beylere bir kez daha hatırlatalım: Kadın hakları öncelikle insan haklarıdır ve evrenseldir. Türk tipi kadın haklarından söz etmek hem insan haklarının evrenselliğini reddetmek hem de reisin kafasındaki Müslüman muhafazakâr kadın modelini dayatmaktır. Kemalistlerin Batılı laik kadın modelini dayatmaları tekçilikse Türk tipi kadın övgüsü ve dayatması necilik oluyor?