Özgür Radyo’nun kurucusu ve yayıncısı Füsun Erdoğan, sekiz yıl önce MKLP operasyonunda gözaltına alınıp hiçbir şiddet eylemine karışmadığı halde yedi yıl tutuklu yargılandı ve mahkûm edildi. Özel yetkili mahkemeleri (ÖYM) kaldıran ve tutukluluk süresini beş yıla indiren yasanın çıkması ve Anayasa Mahkemesi’nin İlker Başbuğ kararı üzerine avukatları, tahliye için başvurdu. İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi, “Karar verildiği tarihte tutukluluk süresi 10 yıl” diyerek, tahliye etmedi. Aynı mahkeme bir gün sonra MKLP’lilerle aynı hukuksal niteliğe sahip Ergenekon sanığı Veli Küçük, Levent Ersöz ve Hüseyin Ataman Yıldırım’ı, ‘sabit ikametgâh sahibi oluşları, delillerin toplandığı ve tutuklamanın amaçlarının karşılandığı’ için bıraktı.

Radikal'de yer alan habere göre, Füsun Erdoğan gazeteciliğe daha 17’sinde, 1979 yılında başlamıştı. Bir süre Hollanda’da üniversite okuyup 1989’da Türkiye ’ye döndü. Sosyalist kadın dergileri çıkardı, 1995’te Özgür Radyo’yu kurdu. Yedi ay sonra gözaltına alındı, 15 gün işkence gördü. İleride, yargılandığı bu dava düşecek, fakat işkence sanıkları da zamanaşımıyla kurtulacak, Türkiye de 2009 yılında bu yüzden mahkûm olacaktı.

Ne var ki bu karar eline ulaştığında Erdoğan, üç yıldır hapiste tutuluyordu. Zira 8 Eylül 2006’da MLKP’ye yönelik ‘Gaye Operasyonu’nda, eşi İbrahim Çiçek’le birlikte tutuklanmıştı. Erdoğan’ın iddiasına göre, ‘Demokrat Radyo’ faaliyeti için gittiği İzmir’de gözaltına alınmış, Aydın’a getirilmiş, ‘örgüt evi’ olduğu iddia edilen bir adreste gözaltına alınmış gibi tutanak düzenlenmişti. İddianamede, kim tarafından yazıldığı bile bilinmeyen bir evrâktan sorumlu tutulacak, örgütün açık alan önderi olduğu ileri sürülecekti.

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava, yedi yıl sonra, 4 Kasım 2013’te bitti. Aralarında gazeteci Füsun Erdoğan, Arif Çelebi, Bayram Namaz ve Naci Güner’in de olduğu sanıklara ‘cebir ve şiddet yoluyla anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs’ iddiasıyla müebbet hapis cezası verildi. Dört sanık da çeşitli cezalara çarptırıldı. Ne var ki gerekçeli karar, beş aydır sanıklara tebliğ edilmedi. Bu nedenle dosya Yargıtay Ceza Dairesi’ne gönderilmediği için karar kesinleşmedi. Sanık avukatları da bu yüzden tutukluluğa itiraz edemedi.

Bu arada, geçen 6 Mart’ta özel yetkili mahkemeleri kaldıran ve tutukluluk sürelerini beş yıla indiren yasanın kabul edilmesi üzerine MLKP davası sanıkları, tahliye talebi ile başvurdu. İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi, 10 Mart’ta talebi reddetti. Heyet, kararında, Yargıtay aşamasında geçen sürelerin tutukluluk süresinden sayılmayacağını, karar tarihindeki yasalara göre tutukluluk süresinin 10 yıl olduğunu, bu durumda 10 yıllık sürenin aşılmadığını belirtti.

Aynı mahkeme ve heyet, bir gün sonra da Ergenekon sanıkları Veli Küçük, Levent Ersöz ve Hüseyin Ataman Yıldırım hakkındaki itirazı değerlendirdi. Heyet, Anayasa Mahkemesi’nin İlker Başbuğ kararına atıfta bulunarak, gerekçeli kararın yazılmamış olmasından ötürü hak mağduriyetinin doğduğunu anımsattı. Ardından ‘Anayasa Mahkemesi kararında belirtilen gerekçeler, sanıkların sabit ikametgâh sahibi oluşu, delillerin toplandığı, bir tedbir olan tutuklamanın amaçlarının karşılandığı’ olgularından hareketle, tahliyelerine karar verdi.

Avukat Meral Hanbayat, itiraz dilekçesinde, “Benzer konumdaki sanıkların tahliye edilmiş olmalarına rağmen müvekkilime ret, ayrımcı bir uygulamayı ortaya çıkarmakta” dedi.