22 yıla kadar hapis istemiyle yargılanan HDP Şırnak Milletvekilli Ferhat Encu, bir plan dahilinde tutuklandıklarını belirterek, cezaevinde rehin tutulduklarını savundu.

Encu'nun avukatlarının tahliye taleb reddedildi. 

Tutuklu HDP Şırnak Milletvekilli Ferhat Encu hakkında yaptığı konuşmalar ve sosyal medya paylaşımları nedeniyle "Örgüt üyesi olma" ve "Örgüt propagandası yapma" iddialarıyla 22 yıla kadar hapis istemiyle açılan davanın ilk duruşması Şırnak 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.

Duruşmaya, Encu tutuklu bulunduğu Kandıra 1 Nolu F Tipi Cezaevi’nden SEGBİS ile bağlanarak savunma yaptı. 

Duruşmada savunma yapan Encu, milletvekilli sıfatının devam etmesine rağmen cezaevinde olduğunu ve yaklaşık bin 500 kilometre uzaktan mahkemeye bağlandığını ifade ederek, adil yargılanmadığını ve cezaevinde olma durumunun tamamen siyasi kararlara dayandığını söyledi. 

'SOMUT HİÇ BİR DELİL YOK'

4 Kasım’da HDP’li vekillere yönelik operasyona değinen Encu, “Gözaltına alınmamız ve tutuklanmamız bir plan dahilinde olmuştur. Mahkemenizde görülen bu dava bunun en önemli kanıtlarından biridir. Bu dosyada birbiriyle hiçbir ilgisi olmayan 5 ayrı fezleke birleştirilmiş ve bir kurgu yaratılmıştır. Bu kurguda benim propaganda sınırını aşmak suretiyle 'örgüt üyesi' olduğum iddia edilmektedir. Savcı, bakmış bakmış sonunda ‘sen o kadar çok propaganda yaptın ki artık terör örgütü üyesisin’ demiştir. Bu, sadece ve sadece savcının kendi yorumudur. Bu konuda somut hiçbir delil yoktur” diye konuştu. 

Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Roboski-Der ve milletvekili olduğu HDP’ye üyeliği dışında başka bir yere üyeliğinin bulunmadığını dile getiren Encu, “Tutuklu eş genel başkanlarımız, grup başkanvekillerimiz ve milletvekili arkadaşlarımla birlikte burada değil Meclis’te olmamız gerekmektedir. Ancak bizler Meclis’te olmayalım, bir bütün olarak muhalefet yapmayalım diye burada rehin tutuluyoruz. Yaptığımız güçlü muhalefet nedeniyle buradayız” diye ifade etti.

‘SAVCIYA SORMAK LAZIM’

İddianameyi hazırlayan savcıya, "HDP, örgüt güdümünde legal görünümlü yan kuruluş mudur?" diye sorulması gerektiğini kaydeden Encu, “HDP, Kürt sorununa barışçıl bir çözüm getirilmesini savunan, Türkiye’de yaşayan farklı kesimleri, azınlıkları, kadınları ve ezilenleri temsil eden, yasal bir siyasi partidir. HDP, parti tüzüğünde kendisini demokratik halk iktidarını hedefleyen bir siyasi parti olarak tanımlamıştır. Kurulduğu 15 Ekim 2012 tarihinden itibaren de tüm politika ve eylemleri bu yönde olmuştur. Barış mücadelesi HDP’nin önündeki en acil gündemdir. Kalıcı barışın da köklü demokratik çözümün de adresi HDP’dir. Çünkü HDP, toplumsal ve tarihsel sorunlarımızın çözümü için konuşmanın, müzakere etmenin tek yol olduğunu düşünmektedir. Sayın savcının hazırladığı iddianame, daha giriş kısmında çürümüştür” şeklinde konuştu. 

Encu, tutuklanma gerekçeleri Adalet Bakanlığı tarafından “Zorla getirilme kararına uymama” olarak gösterilse de tutuklandığı dosyaya ilişkin böyle bir kararın bulunmadığına dikkat çekti. Savcı tarafından Roboski-Der’in açılımının, “Roboski Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği” olarak iddianameye alındığını ancak derneğin adının “Roboski için Adalet Yeryüzü için Barış Derneği” olduğunu belirten Encu, şunları aktardı: “Eleğe giren derneğimiz de kendi gerçekliğini kaybetmiş ve yeni bir ad almıştır. Biz, adalet ve barış amacımızı ifade etmesi için derneğimizin adını Roboski için Adalet Yeryüzü için Barış Derneği koymuştuk. Elekte derneğimiz maalesef 'adalet' ve 'barış' kelimelerini kaybetmiştir. Bu arada artık bu dernek de yok. 6 Ocak’ta çıkartılan son KHK ile kapatıldı. İçişleri Bakanı’nın “Vurduk kilidi, gitti. Hadi bakalım, açın da görelim” dediği dernekler arasında şimdi.” 

'MEDENİ YILDIRIM TERÖRİST OLARAK GÖSTERİLDİ'

28 Haziran 2016 tarihinde gerçekleştirdikleri açıklamanın suç sayılmasına tepki gösteren Encu, “Konuşmamda öz kardeşim dahil 34 yakınımın TSK uçaklarınca bombalanarak öldürülmesine ilişkin soruşturma sürecinin takipsizlikle kapandığını, Anayasa Mahkemesi’nin de bir yıldır başvurumuz hakkında işlem yapmadığını söyledim. Sonra, Medeni Yıldırım’ın öldürülmesine ilişkin olarak açılan kamu davasının da cezasızlıkla sonuçlanabileceğine işaret ettim ve cezasızlığa rağmen adalet arayışı için vazgeçilmemesini, adalete erişmek için mücadele edilmesini belirttim” diye ifade etti. 

İddianamede Lice’de karakol protestolarında katledilen Medeni Yıldırım’ın “Operasyonlar sırasında öldürülen bölücü terör örgütü mensubu terörist” olarak gösterildiğini belirten Encu, “Okuyunca gözlerime inanamadım. Keşke sayın savcı Google’a Medeni Yıldırım yazsaydı. Medeni Yıldırım, Diyarbakır’ın Lice ilçesinde kalekol yapımlarının protesto edilmesi sırasında karakoldan açılan ateş sonucunda öldürülmüştür. Medeni Yıldırım’ın öldürülmesi ile ilgili olarak Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde kamu davası açılmıştır. Davanın tek sanığı o dönem zorunlu askerlik görevini yapan bir erdir. Kamu davası, sanığın olası kastla öldürme suçunu işlediğinden bahisle açılmıştır” dedi.

'MECLİS'İ BOMBALAYAN VE ŞIRNAK'A OPERASYON DÜZENLEYEN KOMUTANLAR AYNI'

25 Eylül 2016 tarihinde yasak nedeniyle ilçede yaşananları görmek için Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesine gittiklerini söyleyen Encu, bölgeden haber vermek amacıyla twitter üzerinden yaşananları aktardığını ve savcının da bu paylaşımları cımbızlayarak "propaganda" yaptığı algısını yaratmak istediğini ifade etti. Silopi’de 14 Aralık 2015 tarihinde ilan edilen sokağa çıkma yasağı sırasında HDP'li vekil Aycan İrmez ile birlikte ilçede olduklarını ve hak ihlallerinin önüne geçmek için orada kaldıklarını belirten Encu, yaşanan sürece dikkat çekerek, şöyle devam etti: “Meclis’i bombalayan uçakları kaldıranlar ile Şırnak’taki operasyonları düzenleyenler aynı komutanlardı. Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın açıkladığı bilgilere göre, Silopi’de 37 gün devam eden bu sokağa çıkma yasağı süresinde 28 sivil yaşamını yitirmiştir. Milletvekili sıfatımızla Aycan İrmez ile birlikte Silopi’deydik. Başbakan’dan Meclis Başkanı’na, İçişleri Bakanı’ndan Şırnak Valisi’ne kadar herkes Silopi’de olduğumuzu nerede kaldığımızı biliyordu.” 

İddianamede, Silopi’deki yasak sürecinde öldürülen ve cenazesi 7 gün sokak ortasında bekletilen Taybet ananın adının geçtiğini dile getiren Encu, “Taybet ana, operasyonlar sırasında ölü olarak ele geçirilen 'bölücü terör örgütü mensubu terörist midir?' Pes, gerçekten pes. Taybet ananın cansız bedeni Silopi’de evinin önünde 7 gün kaldı. Silopi, Şırnak ilinin bir ilçesidir. Şırnak savcısının, Silopi’de yaşanan bu insanlık ayıbını bilmemesi imkansızdır. 

Mahkeme salonunda bulunan avukatlarım aracılığı ile savcının iddianamede 'perasyonlar sırasında ölü olarak ele geçirilen' dediği Taybet ananın fotoğrafını sunuyorum. Dosyanıza kabul edilmesini istiyorum. Ben bu iddianamede yer alan her bir iddiayı okurken utandım. İnsanlığın değeri, insan onurudur. İnsan onuru insan haklarının temelidir. İnsan hakları belgelerinin hepsi insan onuru ve barış hakkı ile başlar. Anayasamız da bunu kabul eder. Ben milletvekili olarak Silopi halkının duygularını dile getirdim. Sözlerimi Silopililere değil Silopi’de yaşananları görmezden gelenlere hitaben söyledim” diye belirtti.

BOTAN VE BAHAR SUÇ SAYILDI

Cizre’ye ambulans ulaşmadığı için yaşamını yitiren 3 kişinin cenaze töreninde yaptığı konuşmada, “Bugün kıştır yarın bahardır” sözü ile Botan kelimesi nedeniyle "örgüt propagandası" yaptığının iddia edildiğini söyleyen Encu, “Botan kelimesi tarihsel bir anlama sahiptir. Bahar, dünyanın neresine giderseniz gidin doğanın yeniden doğuşunu anlatır. Kışın sert koşullarından sonra baharda doğa kendini yeniler yeniden canlanır" dedi. 

İdil ilçesinde 44 gün süren yasak boyunca attığı twittlerin de suç sayıldığını belirten Encu ifadesini şöyle tamamladı: “Bu sayılanların benim açımdan hangi somut gerekçelerle gerçekleştiği ise yok. Zaten olamaz da. Çünkü bu eylemlerimin hiçbiri suç değil. Hepsi yasama faaliyeti kapsamında milletvekili olarak söylediğim sözler. Sözlerin içeriğinde hükümetin eleştirisi var, tanıklıklarım var, halkın kamuoyuna duyurulmasını istediği duyguları var. Ortada savcının sübjektif değerlendirmelerinden ibaret hukuken geçerli olmayan bir iddianame vardır. Dikiş tutmamakta. İddianame neresinden tutarsanız elinizde kalmaktadır. Tarihi bir vesikadır. Ancak burada vahim olan, iddianamenin yok hükmünde olması değil. Bu iddianameye dayanarak benim tutuklu olmamdır. Suçlamaların tamamını reddediyorum.” 

Encu’nun savunmasının ardından avukatlar da savunma yaparak, Encu’nun tahliyesini talep etti. Ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti Encu’nun tutukluluğunun devamına karar vererek, bir sonraki duruşmayı 8 Mart tarihine erteledi. 

Karara tepki gösteren Encu ise, aksi kararın mahkeme heyetini aştığını söyledi. 

KAYNAK: DİHABER