Al Monitor Türkçe, Türkiye’nin Suriye’de düzenlediği El Bab operasyonunu, CIA Başkanı Mike Pompeo’nun Türkiye ziyaretini ve referandum öncesi AKP’nin IŞİD’e yönelik operasyonlarını değerlendiren bir analiz yayınladı.

Gazetecilerin görüşlerine yer verilen analizde Türkiye’nin Suriye’de oyun dışına çıkarıldığı ifade ediliyor.

Türkiye’nin Suriye’de iyice oyun dışına itildiğini ifade eden Semih İdiz, “Uzun zamandır Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölgeler kurulmasını isteyen Ankara Trump'ın güvenli bölge önerisinden son derece rahatsız. Zira kimileri bunu Kürtlere ayrı bir bölge vermenin ilk adımı olarak görüyor. Ankara, Moskova’nın Kürtlere yaptığı birleşik Suriye içinde özerklik önerisinden de rahatsız.” değerlendirmesinde bulunuyor.

Al Mönitör’de yayınlanan, “Türkiye’nin cihatçılarla hassas ilişkisi: Bazen dost, bazen düşman” başlıklı analiz şöyle:

CIA Başkanı Mike Pompeo 9 Şubat’ta resmi görüşmeler için Türkiye’ye giderken Türk polisi aynı gün İslam Devleti (İD) ile bağlantılı dört terör zanlısını gözaltına aldı ve canlı bomba kuşakları dâhil çeşitli patlayıcılar ele geçirdi.

Türk güvenlik güçleri, 2017’nin başından bu yana Selefi ve terörist yapılara yönelik kapsamlı operasyonlar düzenliyor. 5-6 Şubat’ta da 29 kenti kapsayan operasyonda İD mensubu ve sempatizanı oldukları iddiasıyla 820 kişi gözaltına alınmıştı. 2016’nın tamamında Selefi veya cihatçı militan oldukları gerekçesiyle 2 bin 936 kişiyi gözaltına alınmıştı.

Metin Gürcan artan operasyonları şöyle açıklıyor: “Bunun ilk önemli nedeni nisanda başkanlık sistemine geçiş imkânı veren anayasa değişikliği referandumuna hazırlanan Türkiye’deki siyasi iklim. AKP hükümeti yeni yılın ilk günü İstanbul’da bir gece kulübüne düzenlenen saldırının toplumda yarattığı şok etkisinin farkında. Bu saldırıdan sonra Türkiye’de insanlar ilk kez İD’den ve yapabileceklerinden bu kadar korktu ve AKP hükümeti istihbarat ve güvenlik zafiyeti konusunda sert eleştirilere maruz kaldı. Referandum öncesinde buna benzer bir İD saldırısı toplumsal korkuları körükler ve hükümetin güvenliği sağlamada yetersiz kaldığı iddialarıyla referandumda ‘hayır’ oylarının artmasına neden olabilir.”

İD’e yönelik operasyonlardaki artış bariz olmakla birlikte Türkiye’nin burada bir ikilemi söz konusu. Gürcan, bunun Türkiye’nin “kimi zaman ‘dost’ kimi zaman ‘düşman’ olarak gördüğü” gruplardan kaynaklandığını söylüyor. Bunlar Suriye’de Türkiye tarafından doğrudan desteklenen El Kaide’nin Suriye kolu Şam Fetih Cephesi (eski adıyla Nusra Cephesi) ile bağlantılı olan örgütler ve daha “ılımlı” çizgideki bazı silahlı gruplardır.

Gürcan ayrıca şu tespitte bulunuyor: “Ankara’nın Suriye’deki cihatçı motivasyonu yönetmedeki en büyük sıkıntısı Selefi gruplar arasında elit ve lider düzeyinde geçişler olmamasına rağmen sıradan militanlar düzeyinde bu akışkanlığın mevcut olmasıdır.”

Örneğin gece kulübüne düzenlenen saldırının zanlısı Abdulkadir Masharipov daha önce “ılımlı” diye bilinen grupların içinde de bulunmuş bir isim. Gürcan şöyle devam ediyor: “Selefi militanların geçmişi incelendiğinde özellikle Orta Asya, Uygur ve Rusya kökenlilerin bir kısmının Suriye’de bulundukları dönemlerde İD, Nusra ve ılımlı grupların hepsi ile bir şekilde ilişkide bulunmuş kişiler oldukları ortaya çıkıyor. Bu durum takibi özellikle zorlaştırıyor. Örneğin Ankara şu an Türk askerleriyle yan yana Sultan Murad Tugayı’nda yer alan ama geçmişte Nusra’ya yakın gruplar içinde bulunmuş, hatta İD saflarında savaşmış bir Orta Asyalı veya Uygur militana ne kadar güvenebilir? Daha da önemlisi Fırat Kalkanı nedeniyle Türkiye’ye rahatlıkla girip çıkabilen bu ‘ılımlı’ militanlara İD Türkiye’de bir terör saldırısı yaptırabilir mi?”

SURİYE’DE OYUN DIŞINA İTİLEN TÜRKİYE

Pompeo’nun Türkiye ziyareti CIA Başkanı’nın ilk resmi dış ziyareti olması bakımından ilgi çekti. Ayrıca ziyaret, ABD Başkanı Donald Trump ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın telefon görüşmesinden sadece iki gün sonra gerçekleşti. Beyaz Saray’ın Trump-Erdoğan görüşmesine ilişkin yaptığı açıklama oldukça muğlaktı. Türk yetkililer ise Trump ve Erdoğan’ın İD’le mücadelede Rakka ve El Bab’da ortak hareket etme kararı aldıklarını öne sürdüler.

ABD Rakka taarruzunun ilk aşaması için bugüne kadar neredeyse tamamen Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) bel bağladı. SDG ise ağırlıkla Suriyeli Kürtlerin Halk Savunma Birlikleri’nden (YPG) oluşuyor. YPG’yi PKK bağlantılı ve İD’le eş değer bir terör örgütü olarak gören Türkiye ABD’nin bu gruba desteği kesmesini istiyor.

Semih İdiz’e göre Türkiye Suriye’de iyice oyun dışına itiliyor ve giderek çaresiz kalıyor. İdiz şöyle yazıyor: “Uzun zamandır Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölgeler kurulmasını isteyen Ankara Trump'ın güvenli bölge önerisinden son derece rahatsız. Zira kimileri bunu Kürtlere ayrı bir bölge vermenin ilk adımı olarak görüyor. Ankara, Moskova’nın Kürtlere yaptığı birleşik Suriye içinde özerklik önerisinden de rahatsız.”

İdiz şu tespitte bulunuyor: “Ankara Moskova’yla yakın iş birliği içinde görünüyor ve Washington’a olan kızgınlığının ciddi bir diplomatik krize dönüşmesine izin vermiyor ama sonuç olarak Ankara bugün Rusya ve ABD’nin Suriye planlarına karşı düne göre daha savunmacı bir konumda. Diplomatların korkusu o ki Suriye’deki gidişatı değiştiremeyen Ankara şimdi Suriye barış görüşmelerinde tepkisel ve engelleyici bir rol oynamaya karar vermiş olabilir. Eğer durum gerçekten böyleyse Ankara’nın bu tutumla istediklerini nasıl elde edeceği belirsiz. Aksine böylesi bir tutum onu yeniden oyun dışı bırakabilir ve Suriye’deki gelişmeleri Türkiye’nin boy ölçüşemediği güçler belirlemeye devam eder.”

YAZININ DEVAMI BURADA.