TUHAD-FED Genel Başkanı Zübeyde Teker, AKP'nin cezaevleri politikası için "12 Eylül döneminden daha sinsi bir şekilde yürütülüyor" diyerek, sürgüne uğrayan tutukluların psikolojik ve fiziksel şiddete uğradıklarını belirtti. Teker, son dönemde sürgün edilen siyasi tutukluların yerlerine itirafçıların yerleştirilmesinin de 90’lı yılları hatırlattığını kaydederek, “hedeflenen şeyin yeni kontra merkezleri yaratmak olduğu anlaşılıyor” dedi.

Son günlerde onlarca siyasi tutuklu batı illerine sürgün edildi. Muş Cezaevi'nden Tekirdağ Cezaevi'ne 71, Siirt E Tipi Cezaevi'nden çeşitli cezaevlerine 72, Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi'nden 64 siyasi tutuklu Edirne F Tipi Cezaevi'ne sürgün edildi. Mardin, Batman, Van cezaevlerinden de yine onlarca kişi Türkiye'deki cezaevlerine gönderildi. Sürgün edilenler arasında hasta, sakat tutuklular da bulunuyor; bir bacağı olmayan Salih Şimşek adlı tutuklu, Batman M Tipi Cezaevi'nden Tekirdağ F Tipi Cezaevi'ne sürgün edildi.

ANF'ye konuşan, Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuk Dayanışma Dernekleri Federasyonu (TUHAD-FED) Genel Başkanı Zübeyde Teker, siyasi tutuklulara yönelik sürgün uygulamalarında cezaevi idarelerinin gerekçelerinin gerçeği yansıtmadığını belirtti.

"Cezaevleri gerekçe olarak yer darlığını, fiziksel koşulların yetersizliğini işaret ediyor. Bu, bizler için inandırıcı değil. İşin ilginci; Kürdistan cezaevlerindeki tutsaklarımız sürgün edilerek, boşaltılan cezaevlerine bağımsızların getirilip yerleştirilmesidir" diyen Teker, "1990'lardaki savaş konseptinin bir parçası olarak bazı cezaevlerinin kontra merkezlerine dönüştürülmesi mi hedefleniyor" sorusunu yöneltti.

Teker,  "Midyat ve Oltu cezaevlerinde kalan siyasi tutsaklar sürgün edildi, bu cezaevleri boşaltılarak itirafçı ve bağımsızlara tahsis edildi. Hepsini götürüp yerlerine bunları yerleştirdiler. '90'larda cezaevlerinin bir kısmı kontra merkezi konumundaydı. Hedeflenen şeyin, yeni kontra merkezleri yaratmak olduğu anlaşılıyor" dedi.

'12 EYLÜL DÖNEMİNDEN DAHA SİNSİ BİR POLİTİKA’

Sürgünlerin kaygı verici olduğunu belirten Teker, 'mevcut süreçte cezaevleri politikasının 12 Eylül döneminden daha sinsi bir şekilde yürütüldüğünü' ifade etti:

"Cezaevlerinde yürütülen politikalar 12 Eylül faşist zihniyetinin ürünüdür. Günümüzde daha sinsi yöntemler ile devamlılığını esas alan bir hükümet yaklaşımı söz konusu. Hükümetin bürokrasisinin faşizan bir yapıda olması aynı şekilde adalet mekanizmasının bu bürokrasinin yaptığı ihlalleri ve işlediği suçları aklayan bir mekanizmaya dönüşmesinin cezaevlerinde yaşanan hak ve hukuk ihlallerinin sistematik olarak sürdürülmesine temel teşkil ediyor."

Kürt sorununa dair geliştirilen "çözüm süreci"ne rağmen, AKP hükümetinin siyasi tutukluları hedef alan olumsuz politikalarının sürdüğüne dikkati çeken Teker, "Yine de, cezaevlerine dönük yaklaşımı tek başına sürece bağlamak ve süreç dolayısıyla hukuk işletilmesini beklemek de sıkıntılı bir durum. Süreç olsun olmasın, devletin gözetimi altında olan her bireyin vatandaşlık haklarını koruması esastır. Ama, hükümetin cezaevlerine, Kürt tutsaklara yönelimi, çözüm sürecine ilişkin kötü bir sınav verdiğini göstermesi ve güvenleri zedelemesi bakımından da önem taşıyor" diye konuştu.

ÇIPLAK ARAMA, PSİKOLOJİK VE FİZİKSEL ŞİDDET, TECRİT...

Teker, şu an mağdur olanın tutuklular olarak göründüğünü ancak geçmiş örnekler de hatırlandığında, sürekli provoke eden politikaların hükümetlere de bedel ödettiği uyarısında bulundu: "Geçmiş örneklerde de olduğu gibi, sürekli provoke eden yaklaşımların bedelini tek başına siyasi tutsaklar ödememiştir. Bunun, hükümetlere de ödettiği ağır bedeller olmuştur. Bu açıdan, provokasyonda ısrarın sonuçlarının ağır olacağının bilinmesi gerekiyor. Bu ısrardan vazgeçilmemesi halinde hükümet de bedel öder."

Sürgün edilen tutuklularla avukatları aracılığıyla iletişimde olduklarını belirten Teker, "Sürgüne gidenler yerlerine ulaştıktan sonra biz kurum olarak avukat gönderiyoruz, onlar da bize ayrıca faks göndererek durumları ile ilgili bilgi veriyorlar. Genelde yolculuk ve sonrasında gittikleri cezaevlerinde çıplak arama, psikolojik ve fiziksel şiddetin yanı sıra tecrit edilme gibi durumları yoğun olarak yaşadıklarını öğrendik" dedi.

AİLELERE İŞKENCE

Tutukluların hem sürgün edilerek hem de tecrit yoluyla toplumdan tamamen izole edilmek istendiklerini ifade eden Teker, aileler açısından da, sürgün edilen cezaevlerine gitme koşullarının zor olması nedeniyle ayrıca mağduriyet yaşandığını kaydetti.

"Aileler açısından da gitme koşullarının zorlaşması ile başlayan süreç, görüşe gidip dönerken her türlü çilenin çekildiği travmatik bir süreç haline geliyor."

'ERDOĞAN PRAGMATİST DAVRANIYOR'

Aynı zamanda, geçtiğimiz aylarda faaliyet gösteren "Akil İnsanlar Doğu Anadolu Bölgesi Heyeti"nde bulunan Zübeyde Teker, Akil İnsanlar Heyeti olarak yürüttükleri çalışmalar sırasında halkın cezaevindeki tutukluları sahiplenmesinin Başbakan Erdoğan tarafından bilindiğini de vurguladı. Teker, "Akil İnsanlar Heyeti çalışmalarında halkın cezaevindeki tutsakları sahiplenmesi ve serbest bırakılmaları talebi her 50 konuşanın 40'ının ortak talebiydi ve bunları raporumuza yansıttık. Başbakan bu çalışmalarda ortaya çıkan taleplere yaklaşımında pragmatist davranıyor ve inkarcılıkta ısrar ediyor. Kendisine sunulan raporları okursa tutsaklar meselesinin hayati bir önemi olduğunu görür" dedi.

'121 HASTA TUTSAĞIN SERBEST ACİLEN BIRAKILMASI GEREKİYOR'

Hasta tutuklular konusuna da değinen Teker, nisan ayından beri BDP ile ortak çalışma yürütüyor olduklarını ve bunların sonucunda 7 tutuklunun serbest bırakıldığını dile getirerek, ekledi:

"Ancak bizim talebimiz ölüm sınırında olan, ağır hasta ve bakıma muhtaç olan 121 tutsağın gerekçelendirilmeden, acilen serbest bırakılması yönünde. Diğer arkadaşlarımızın da en iyi koşullarda tedavi edilmeleri gerekiyor. Sayın Öcalan'ın da bu konudaki hassasiyeti yeni bir durum değil. Son görüşmesinde hasta tutsaklar konusuna özel zaman ayırdığını öğrendik ve hem kurum olarak hem de tutsak aileleri olarak çok anlamlı bulduk. Çözüm süreci görüşmelerinin başından beri serbest bırakılmaları ya da en iyi şekilde tedavi edilmeleri kendisinin de temel beklentilerinden biri."

Hasta tutuklulara ilişkin 9 dernek ve 2 temsilcilik bünyesinde yürüttükleri imza kampanyasının da 1 milyon imzaya ulaştığını açıklayan Teker, 2 milyonu hedeflediklerini belirtti. Teker, 2 Aralık'ta Cumhurbaşkanlığı, Adalet Bakanlığı ve Meclis Başkanlığına dilekçelerini teslim edeceklerini ve hasta tutukluların serbest bırakılmasını talep edeceklerini bildirdi.

'ZİNDANLAR 40 YILDIR ÖNCÜLÜK ETTİ; AKP BUNDAN DERS ALSIN'

TUHAD-FED Genel Başkanı Zübeyde Teker, AKP'nin mevcut cezaevi politikasının tutukluları teslim alamayacağını belirterek, AKP'yi ders çıkarmaya çağırdı: "40 yıldır zindanlar, Kürt halkına mücadele ve direnişleri ile öncülük etti. Hiçbir imha ve inkar politikası tutsakları teslim alamadı; bundan sonra da alamaz. Hükümet, 40 yıllık mücadelemizden ders alıp doğru bir tutum belirlemeli; buna göre davranmalıdır."

Teker, tutuklular meselesinde Kürt kamuoyunun da sorumluluğu sadece kurumlara ve ailelere yüklememesinin; mücadeleyi ortaklaştırmasının sonuç almayı kolaylaştıracağını kaydetti.