SendikaSüleyman Yeter’in işkencede öldürülmesinin bir numaralı faili olan eski Komiser Yardımcısı Ahmet Okuducu’ya “işkence sonucu cinayet” suçundan verilen on yıllık hapis cezası, Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından onandı.

Bu arada, ‘kırmızı bülten’ ile arandığı 13 yıl boyunca akrabası adına çıkardığı sahte kimlik ve sahte pasaportla kaçan Okuducu hakkında ayrıca, “resmi belgede zincirleme sahtecilik” suçundan 8.5 yıla kadar hapis cezası istemiyle ikinci bir dava daha açıldı.

İsmail Saymaz’ın Radikal’deki haberine göre, Okuducu’nun kaçmasına göz yumdukları iddia edilen İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevlileri hakkında ise takipsizlik kararı verildi.

Süleyman Yeter, Limter- İş’te eğitim uzmanıydı. 4 Nisan 1999’da gözaltına alındı. İstanbul TEM’de sorgulandığı 7 Nisan’da, işkencede öldü. İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi, 29 Kasım 1999’da eski Komiser Yardımcısı Ahmet Okuducu, polisler Mehmet Yutar ve Erol Erşan hakkında gıyabi tutuklama kararı verdi. Erşan ve Yutar cinayetin yıldönümü olan 7 Nisan 2000’de teslim olurken, Okuducu kaçtı. Okuducu hakkında kırmızı bülten çıkarıldı. Radikal, Okuducu’nun aranması sürecinde yaşanan skandalları haberleştirdi. Okuducu’nun 13 yıl sonra yakalanmasına Radikal’de 28 Nisan 2013’te yayımlanan “Süleyman Yeter’in katil zanlısı Bişkek’te mi?” başlıklı haber yön verdi. Radikal’in, Okuducu’nun “İskender Arıcı” sahte kimliğiyle çıkardığı pasaportla Türkiye’ye girdiği yönündeki haberi sonrası alarma geçen Emniyet İnterpol Dairesi, İstanbul Emniyeti’ne yazı yazarak, bilginin araştırılmasını istedi. Bunun üzerine Okuducu, 12 Haziran’da Samsun’da bir evde yakalandı.

DÖRT YIL SONRA ARAMIZDA

İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi, Okuducu’nun, “Kafasını sehpaya çarptı” şeklindeki savunmasını ‘suçlamadan kurtulmaya dönük’ bulan mahkeme Yeter’in işkencede öldürüldüğünü kabul ederek, sanık polisi “faili belli olmayacak şekilde adam öldürme” suçundan 10 yıl hapse mahkum etti. Fakat savcılık, Yeter’in Okuducu tarafından sorgulanırken öldürüldüğünü, dolasıyla “işkence sonucu cinayet” suçundan 15 yıla mahkum edilmesi gerektiğini savunarak, kararı temyiz etti. Ne var ki Yargıtay 1. Ceza Dairesi, geçen 26 Ekim’de verdiği kararında, yerel mahkemenin kararını onayarak, hükmü kesinleştirdi. Okuducu’nun dört yıl sonra tahliye olması bekleniyor.

 YALAN BİLGİ VERDİ

Bu cezası kesinleşirken, Okuducu hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 204/1 ve 43. maddeleri gereğince “zincirleme şekilde resmi belgede sahtecilik” iddiasıyla ikinci dava açıldı. İddianameye göre Okuducu, İskender Arıcı’nın kimlik bilgilerinin yer aldığı, kendi fotoğrafını yapıştırdığı bir talep belgesiyle Üsküdar Nüfus Müdürlüğü’ne başvurdu ve 8 Temmuz 2002’de nüfus cüzdanı çıkardı. Sahte nüfus cüzdanıyla 19 Kasım 2010’da Bişkek Büyükelçiliği Konsolosluğu’ndan pasaport çıkardı. Pasaportu yenilemek için 2 Nisan 2012’de İstanbul Emniyeti Pasaport Şubesi’ne başvurdu. Umumi Pasaport Formu’nu doldurup imzaladı ve parmak izi verdi. Kendisine aynı gün yeni pasaportu verildi.

Okuducu ifadesinde, yargılandığı davanın 1999’da başladığını anlatarak, “Ben ilk duruşmaya katılmadım ve kaçmaya başladım. Kendi imkanlarımla özellikle memleketimde saklandım. Yakalandığım tarihe kadar bana herhangi bir kamu görevlisi yardımcı olmadı. Samsun’da ailemin yanındayken, yanılmıyorsam teknik takip sonucu yerim tespit edilerek yakalandım. Ancak zaten bir hafta sonra kendim teslim olacaktım” dedi.

İskender Arıcı’nın uzaktan akrabası olduğunu ifade eden Okuducu, bu isimde düzenlenmiş kimlik ya da pasaport kullanmadığını ve yurtdışına çıkmadığını iddia ederek, şunları savundu:

“Arıcı memleketten uzaktan akrabamdır. Ona ait onun kimlik bilgilerini taşıyan bir kimlik kullanmadım. Kaçmaya başladığım tarihten yakalandığım tarihe kadar yurt dışına çıkmadım. Pasaport almadım. Bana göstermiş olduğunuz, Arıcı’nın kimlik bilgilerinin yer aldığı pasaport müracaat formundaki imza bana ait değildir. Arıcı adına düzenlenmiş belgedeki fotoğraflar bana benzemektedir ancak ben olup olmadığıma emin değilim.”

Okuducu’nun “resmi belgede sahtecilik” suçundan iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilmesi; suçu zincirleme şekilde işlediği için cezanın dörtte üçe kadar arttırılması istendi. Bu da cezanın üst sınırının sekiz buçuk yıla kadar çıkması anlamına geliyor. İstanbul 76. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek davanın ilk duruşması, 22 Aralık’ta görülecek.

POLİSLER YARGILANMIYOR

Buna karşın Okuducu hakkındaki yakalama kararının 13 yıl yerine getirilmediği, bu kişinin fiilen aranmadığı, polis olmasından dolayı korunduğu ve bilinçli iddiasına ilişkin soruşturulan İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevlileri hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi. Kararda, Okuducu’nun yakalanması için “Emniyet’in tüm çalışmaları yaptığı, polisin kusur ve hatasının olmadığı, sanığın yurtdışına çıkmış ise yasal yollardan çıkmadığı” ifade edildi. Okuducu’nun sahte pasaport kullanmasında da polisin dahlinin olmadığı savunuldu.