‘Spotlight’ filmine konu olan The Boston Globe gazetesinin filmle aynı isimli araştırmacı gazetecilik biriminin üyesi Micheal Rezendes, Türkiye’deki gazetecilere Karaman’da yaşanan cinsel istismar olayının mağdurlarını ve ailelerini konuşturması gerektiğini söyledi.

Karaman'da Ensar Vakfı'nda yaşanan öğrenci taciziyle ilgili de görüşlerini ifade eden Rezendes, "Başka öğretmenlerin de işin içinde olup olmadığı ortaya çıkarılmalı" dedi.

Bu yıl En İyi Film dalında Oscar alan "Spotlight" filmine konu olan Amerikan gazetesi The Boston Globe’daki ufak araştırmacı gazetecilik birimi Spotlight ekibinden Michael Rezendes, filme konu olan Boston Başpiskoposluğu'ndaki rahiplerin çocukları sistematik taciziyle ilgili yaptıkları haberciliği ve karşılaştıkları sıkıntıları anlattı.

Katolik Kilisesi’nin gizlilik kararı aldırtıp saklamaya çalıştığı belgeleri kamuoyuna açık hale getirmesi için verdiği mücadeleyle de bilinen Pulitzer ödüllü Rezendes, halen yazmayı sürdürdüğü The Boston Globe’da Hürriyet'in sorularını yanıtladı.

Rezendes, Ensar Vakfı'nda öğrenci taciziyle ilgili görüşleri şu şekilde:

Karaman’daki Ensar Vakfı’na bağlı bir öğrenci evinde yaşanan taciz vakaları konusunda Türk meslektaşlarınıza nasıl bir yol önerirdiniz?

Katolik rahiplerin taciz vakalarını araştırmaya başladığımızda iki ayaklı bir süreç takip ettik. İlk etapta taciz eden kaç rahip olduğunu bulmaya odaklandık. Kurbanların konuşması çok önemliydi, dolayısıyla onlarla çok vakit geçirdik.

Filmi izlediyseniz hatırlarsınız, Saviano diye bir karakter var. Spotlight’a ilk gelen odur. Kocaman bir kutu getirir içi delil dolu. Tacize uğrayan çocukların ve taciz eden 12 kadar rahibin isimleri vardır. O ana kadar bu isimlerin hiçbirinden haberimiz yoktu.

Tacizden bir şekilde kurtulan kurbanların anlattıkları hayatidir. Türkiye’de de gazeteciler olabildiğince kurbanları ve ailelerini konuşturmaya çalışmalı. Sadece tek bir öğretmen mi olduğu, başka öğretmenlerin de işin içinde olup olmadığı ancak böyle ortaya çıkabilir.

Türkiye’de Aile Bakanı ‘Bir kere olması karalamak için gerekçe olmaz’ şeklinde bir beyanat verebildi. İktidar partisi Meclis’te konuyla ilgili bir araştırma önergesi verilmesine başta direndi, sonra kabul etmek zorunda kaldı. Siz siyasi iklimin bu tür vakalarda etkili olduğu tezine katılıyor musunuz?

En azından ABD için yanıtımın ‘Evet’ olduğunu söyleyebilirim. Biz konuya el attığımızda Katolik Kilisesi hem Boston’da hem de Massachusetts eyaletinde en güçlü kurumdu. Dolayısıyla da siyasi kadrolar ve seçilmişler Katolik Kilisesi ile ittifak içinde olmayı tercih ediyordu.

Bu durum hâkimler, savcılar ve polis için de geçerliydi. Herkes ve bütün kurumlar bu meselenin gizlilik içinde üstünün kapatılması için adeta işbirliği yapmıştı. Diyeceğim o ki; siyasi iklim önemlidir.

Türkiye’deki vakfın hem okulların hem de evlerin yönetiminde hükümet desteğini arkasına almış olması bana İrlanda örneğini hatırlatıyor.

İrlanda biliyorsunuz Avrupa’nın en koyu Katolik ülkesidir, hatta belki dünyanın en koyu Katolik ülkesidir. Orada kamu kurumlarının çoğu kilise ve hükümet tarafından ortak olarak yönetiliyordu. Dolayısıyla da rahiplerin karıştığı cinsel taciz skandalının boyutu çok büyüktü. Yaşananların sorumluluğu da hem kilisenin hem de hükümetin üzerindeydi. Türkiye’de aynı şeyin geçerli olduğunu düşünüyorum.

Farklı bir dine mensup din adamlarının karıştığı cinsel taciz üzerine çalıştınız ama sonuçta Amerika’dakiler de Türkiye’dekiler de ya din adamı ya da dini duyguları kuvvetli kişiler...

Bence bu bağlantıyı yaratan 3 unsur var; sorgulanmayan bir hürmet, otoriteye itaat ve gizlilik. Ana karakteri bu unsurdan oluşan bir ilişki tacize elverişli bir ortam yaratıyor. İslamiyeti değil ama tacizin yaşandığı diğer bazı dinleri inceleme fırsatım oldu.

Mesela Ortodoks Yahudilerde de çocuk cinsel tacizi yaygın ve önemli bir sorundur. Buralardaki dinamik tamamen itaat eden ve otoriteyi hiç sorgulamayan kişiler üzerine kurulu. Dolayısıyla da bu kişiler meselenin örtbas edilmesine çok uygun bir ortam yaratmış oluyor. Herkes ağız birliği etmişçesine o ilişkideki otoriteyi sorgulamaktan kaçınırsa biz de hiçbir zaman gerçeğe ulaşamayız.

Bizim Spotlight ekibi olarak çıkardığımız en büyük ders şu; otoriteyi daima sorgula! Bizim gazeteciler olarak işimiz bu; otoriteyi sorgulamak. Otoriteyi sorgulamanın nasıl bir şey olduğu din adamlarının cinsel tacizleri üzerine bir araştırmadan daha güçlü bir şekilde de anlatılamazdı sanırım.

Röportajın tamamı için tıklayınız.