Hrant Kasparyan / Demokrat Haber

Muhalif yazar, dilbilimci, turizmci Sevan Nişanyan’ın hükümlü olarak tutuklu bulunduğu Şakran 1 No’lu Cezaevi Müdürlüğü’ne dilekçe vererek, kendisine yönelik uygulanan tecrite son verilmesi veya başka bir cezaevine nakledilmesini talep etmesinin ardından, Uluslararası Sevan Nişanyan’a Özgürlük ve Adalet Komitesi uluslararası yazar ve insan hakları kuruluşlarına başvuruda bulundu.

Komite başvurusunda, Nişanyan’ın çeşitli hak ihlalleriyle adım adım fiziki ve psikolojik olarak çökertilmeye çalışıldığını belirterek, Nişanyan’ın cezaevi koşullarının iyileştirilmesi ve serbest bırakılmasını talep etti.

Sevan Nişanyan, hükümlü olarak tutulduğu İzmir, Aliağa Şakran 1 No’lu T Tipi Cezaevi Müdürlüğü’ne verdiği dilekçede, “hayali bir can güvenliği” gerekçesiyle kendisine tecrit uygulandığını duyurmuştu.

Nişanyan dilekçesinde, “Cezaevi içinde tecrit edilmeye, diğer mahkûmlarla ihtilatının önlenmesine, spor ve kurs gibi sosyal etkinliklere katılmasını yasaklamaya yönelik aşırı, abartılı ve taciz edici uygulamalara son verilmesini” talep etti.

KAMUOYUNA DUYARLILIK ÇAĞRISI

Uluslararası Sevan Nişanyan’a Özgürlük ve Adalet Komitesi, Amnesty International, İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), International PEN, Transparency International, Reporters Sans Frontiere (RSF), Freedom House, Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ), Uluslararası Yayıncılar Birliği (IPA) gibi uluslararası insan hakları, yazar ve gazeteci örgütlerine yazılı başvuruda bulundu. Nişanyan’ın durumu ve kendisine yönelik hak ihlali içeren uygulamaları uluslararası kuruluşlara bildiren Komite, Nişanyan’ın cezaevi koşullarının iyileştirilmesi ve serbest bırakılması için girişimde bulunulması çağrısı yaptı.  

“AYRIMCILIK VE KİNDARLIĞIN TEZAHÜRÜ”

Komite, adı geçen uluslararası kuruluşlara gönderdiği başvuruda şu ifadelere yer verdi:

“Türkiye vatandaşı, sivil aktivist, dilbilimci, Taraf ve Agos gazeteleri yazarı, muhalif gazeteci-yazar, Ermeni aydın Sevan Nişanyan, 2 Ocak 2014’ten bu yana Türkiye’de T tipi cezaevinde tecrit koşullarında bulunuyor.

Bu aydına karşı onaylanan hapis cezasının kabul edilemezliği, cezaevi koşullarının giderek dayanılmaz bir hale gelmesi, yeni ve daha fazla dava süreçlerinin tehdidiyle karşı karşıya olunması, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve aydınların bir araya gelerek, ‘Sevan Nişanyan’a özgürlük ve adalet’ uluslararası komitesinin oluşmasına vesile olmuştur.

Sevan Nişanyan’a özgürlük ve adalet uluslararası komitesi, Nişanyan hakkında verilen hapis cezasını adaletle alay edilmesi olarak tanımlamakta ve kitlelerin düşünce özgürlüğü hakkı bağlamında kabul edilemez bir yaptırım olarak nitelemektedir.

Komite, Nişanyan’ın hapse mahkûm edilmesini, ayrımcılık ve kindarlığın açık bir tezahürü olarak tanımlamaktadır, Türkiye’nin sözde devlet aklının tezleriyle barışık olmayan muhalif bir aydın olan Nişanyan, bu uygulamaya maruz kalmıştır.

Sevan Nişanyan’a özgürlük ve adalet uluslararası komitesi, Sevan Nişanyan’ın derhal serbest bırakılması ve ona karşı uygulanan baskı ve zulme son verilmesi için Türkiye yetkililerine çağrıda bulunmaktadır.

Komite, Sevan Nişanyan’a uygulanan baskı ve kısıtlamaların kınanması, bunların bertaraf edilmesi ve Sevan’ın serbest bırakılması yönünde harekete geçmeleri için dünya kamuoyuna, uluslararası kuruluşlara ve insan hakları örgütlerine çağrıda bulunmaktadır.

Komite, devletin cezalandırma mekanizmasına kurban giden, Türkiye’de çok kültürlülüğü savunan ve yaygınlaşması için çaba sarf eden, bu doğrultuda yaşadığı ülkedeki yurttaşlara değerli bir gelenek sunan bir aydınına sahip çıkılması yönünde tüm duyarlı insanlara, kuruluşlara ve Türkiye vatandaşlarına çağrıda bulunmaktadır.

Neredeyse kamu binalarının tamamının ruhsatsız olduğu ve bir kaçak inşaat cenneti olan Türkiye’de, hukuk alet edilerek ‘kaçak inşaat’ suçu icat edilip cezalandırılarak, cezaevinde tecrit koşullarında tutulan Sevan Nişanyan’ın sağlığı ve geleceği hakkında endişelerimiz bulunmaktadır. Komite olarak uluslararası insan hakları örgütlerinden Nişanyan’ın uğradığı adaletsizliğin düzeltilerek özgürlüğünün sağlanmasına dikkat çekmelerini ve bu konuda harekete geçmelerini istiyoruz.”

NİŞANYAN İDDİALARI YALANLAMIŞTI

Kendisine yönelik uygulanan tecrite son verilmesini talep eden Nişanyan, Mayıs 2014’te tutuklu bulunduğu Şakran 1 No’lu T Tipi Cezaevi Müdürlüğü’ne yazdığı dilekçede şu ifadelere yer vermişti:

“İnfaz koruma ve jandarma görevlilerinden aldığım bilgiye göre, sözde can güvenliğimin tehdit altında olduğuna, bu nedenle özel koruma tedbirleri istediğime dair dilekçe yazmışım. Jandarma subayı dilekçeyi bizzat gördüğünü, ya da gören birini tanıdığını belirtmektedir.

Böyle bir dilekçe yazmadım. Can güvenliğime yönelik herhangi bir tehdit hissetmedim ve hissetmiyorum. Herhangi bir özel güvenlik talebim olmadı. Bu iddialar yalandır. 250 hükümlüyle beraber olduğum açık cezaevinde ve 110 hükümlüyle aynı koğuşu paylaştığım Buca’da, diğer hükümlü ve tutuklulardan saygıda herhangi bir kusur görmedim.

3 Nisan tarihli dilekçemde, araştırma ve yazı faaliyetimi daha rahat sürdürebilmek ve inanç farkından doğabilecek rahatsızlıkları asgariye indirmek için ayrı koğuşa alınmayı talep ettim. Bunun, can güvenliği kaygısıyla ilgisi olmadığı açıktır.

Haftalık spor faaliyetine diğer mahkûmlarla beraber katılma talebim, İdare ve Gözlem Kurulu’nun 12 Mayıs tarihli kararıyla ‘güvenlik’ gerekçesi ileri sürülerek reddedildi. İleri sürülen ‘güvenlik’ kaygısının hayal mahsulü olduğu veya birtakım akıl dışı korkulardan kaynaklandığı bence şüphesizdir.

Eğer şahsıma yönelik gerçek bir tehdit duyumu alınmış ise, bu bilginin acilen benle ve avukatımla paylaşılması, idarenin yasal görevidir. Böyle bir bilgi varsa ve benden gizleniyorsa, ileride bana yönelik bir saldırıda, bilgiyi saklayan cezaevi yönetimi ağır hukuki sorumluluk taşıyacaktır.

Güvenlik tehdidine ilişkin somut bir bilgi yoksa, yapılan uygulamalar, beni temel bazı haklarımdan mahrum etmeye yönelik kasıtlı veya kasıtsız bir girişim olarak değerlendirilecektir.

Beni cezaevi içinde tecrit etmeye, diğer mahkûmlarla ihtilatımı önlemeye, spor ve kurs gibi sosyal etkinliklere katılmamı yasaklamaya yönelik aşırı, abartılı ve taciz edici uygulamalara son verilmesini, bu şayet Şakran’da mümkün değilse daha makul koşulların bulunduğu başka bir cezaevine sevkimin sağlanmasını saygılarımla arz ederim.”