Emre Ertani, İzmir’in eski Rum köyü Şirince’yi Türkiye ve dünyaya tanıtan fakat hakkında inşa ettiği yapılar yüzünden dava üstüne dava açılan Sevan Nişanyan’la konuştu.

Sevan Nişanyan, yargı, bürokrasi ve Kültür Bakanlığı’nın ‘gereğinin yapılacağı’ beyanı gibi baskılarına rağmen Şirince’deki Kaya Mezarı’nın açılışını 2012 Şubat’ında yapmıştı. Nişanyan, mezarı, ‘köksüz, temelsiz, kalıcılığı olmayan’ yapılara karşı ‘güzel bir şey olarak’ inşa ettiğini söylemişti.

EMRE ERTANİ / Agos

Sevan Nişanyan’la geçen yıl hayatını anlattığı kitabı ‘Aslanlı Yol’ üzerine yaptığım söyleşide, “Kimdir Sevan Nişanyan? Mesela bir deli diyebilir miyiz?” diye sormuştum, o da şu yanıtı vermişti:

“Deli numarası yapmayı seviyorum ama deli falan değilim, haddinden fazla rasyonel düşünen bir insanım. Cesur olduğumu söylüyorlar ama buna da inanmıyorum. Nişanyan, sınırları zorlamayı sever; herkesin sınır gördüğü yeri ben fırsat olarak görüyorum. Herkesin ‘Aman buradan öteye gitmeyelim’ dediği yere gitmeyi seviyorum. Sınırı zorladığın zaman yeni şeyler keşfediyorsun. Sınırı zorlamak için sınırın ötesinde canavarlar olmadığını anlamak lazım. Herkesin bundan ötesi karanlık dediği yeri ben fırsat görüyorum, yani bir risk almıyorum aslında.”

Nişanyan’la bu kez Şirince’de ‘izinsiz’ inşa ettiği bir yapının ‘mührünü bozduğu’ için aldığı hapis cezası üzerine konuştum. Birkaç gün önce savcılığın tebligatının eline ulaştığını belirten Nişanyan, “Bu süreçte benim Ermeni olmamın oynadığı rol apaçık. Türkiye’de sıra dışı herhangi bir şey yapan herkes cezalandırılır. İstersen soyadın ‘Öztürk’ olsun, fark etmez. Sıra dışı veya kişilikli bir iş yaparsan cezalandırılırsın. Bir de üstüne Ermeni’ysen bu katmerlenir” diyor.

  • Şirince’de yaptığınız hangi işten dolayı ceza aldınız?

2008’de yaptığım küçük inşaatlardan birinde ‘mühür bozma’dan dolayı iki yıl hapis cezası aldım. Benim kaygım bunun ardından birkaç tane daha ceza gelmesi. Şirince’de yaptığım çalışmalardan dolayı yerel mahkemede sonuçlanıp Yargıtay aşamasında olan 19 davam var. Bunlardan 9 tanesi SİT alanında kaçak inşaattı. Geçen Ekim ayında yapılan bir düzenlemeyle onları ortadan kaldırdılar. Dolayısıyla benim toplam 21 yıl olan cezam böylece 7-8 yıla düştü. Birkaç gün önce savcılıktan gelen tebligatla öğrendim cezaevine gireceğimi. 10 gün içinde teslim olmam gerektiği bildirildi.

  • Peki, bu tuhaf değil mi? İstanbul’un yüzde 70’i kaçak ama kimseye ceza verilmiyor. Ama size…

Herkesin bildiği bir gerçek var, bu olay kaçaklık meselesi değil.

  • Nedir mesele?

Kendisine biçilen bir rolü oynamayan oyuncunun cezalandırılmasından başka bir şey değil. Sistemin kabullerini sorgulayan, bunun ötesinde birtakım iddialarla ortaya çıkan ve üstelik de Ermeni olan bir adamın yıldırılması hadisesidir bu. Yıldırma mekanizması yeni değildir, bir yerden bir kararla olmuyor bu. Aynı anda onlarca noktadan harekete geçiliyor. Ondan sonra da ancak işin ayrıntısı üzerinden kavga verebiliyorsun.

  • Siz ideolojik olarak da birçok cephede savaş veriyorsunuz…

Türkiye’de var olan siyasi kampların hiçbirine oturmuyorum. Herhangi bir kampın adamı değilim, beni destekleyen bir zümre yok arkamda. Bu bir bakıma da bana özgürlük kazandırıyor. Birçok insan bana söverken bir yandan da çok seviyor. Ben her şeye rağmen sevenimin çok olduğunu düşünüyorum.

  • Sosyal medyada, eşinizle yaşadığınız olayı gündeme getirip ceza aldığınız için “Oh olsun” diyenler var…

Kimileri “Ermeni” demekten utandığı için başka şeyleri gündeme getiriyor, dillerinin altındaki bakla başka. Kendilerinin de açıklayamayacağı derin bir nefret var bilinçaltında ve bunu başka yollardan ifade ediyorlar.  Ayrıca eşimle yaşadığım olayda kimin haklı olduğuna dair bir bilgi yok ki kimsede. Haklı mıydı bu adam haksız mıydı sorusunun yanıtı verebilen kimse yok. Bu konuda ne ben ne de karım konuştu. Ayrıca eski eşim hâlâ en yakınımdır, mesela şimdi Nişanyan Oteli’ni ona devrediyorum.

  • Bu parantezi kapatıp devam edersek şunu merak ediyorum; cezaevine girmekten kurtulmak için yurtdışına gitmeyi düşünmüyor musunuz?

Bu yaşımdan sonra yurtdışına gidip sefil olamam. Ayrıca yurtdışına gitmem bir yenilgidir ve ben yenilgiyi sevmem, yenilgiyi kabul etmeyeceğim. Onbinlerce Ermeni pes edip Türkiye’den gitti. Çocukluğumda tanıdığım insanların yüzde 90’ı yurtdışına gitti. Gitmek demek yenilgiyi kabul etmek demektir, marifet burada kalıp mücadele etmek. “Bu memleket bizim, sana yer yok” diyorlar. “Ne münasebet, ben kalıyorum, istiyorsan sen git” diyebilmemiz lazım.

  • Cezaevine girmemeniz için kampanyalar da başlatılmış. 

Kampanyalardan bir şey çıkmaz. Cezanın ertelenmesi gibi bir durum da olmaz, bu kesinleşmiş bir ceza. Ama bunun ardından gelecek mahkûmiyetler var. Bir tane değil ki, 19 davadan söz ediyoruz. Bu davadan belli bir süre yatacağım, ne kadar olduğu da tam olarak belli değil. Bu beni çok rahatsız etmiyor fakat arkasından hangi cezaların geleceğini bilmemek çok kötü. Arzu ederlerse 9-10 yıl içeride tutarlar beni. Yoksa gidip birkaç ay cezaevinde yatmak beni rahatsız etmez.

  • Şirince’de yaptığınız evlerin yıkılması gibi bir durum söz konusu mu?

Şu anda öyle bir şey gözükmüyor. Hiçbir aşamada, hiçbir problemi çözmediler. Bunlar ertelendi, sümenaltı edildi, bekletildi. Ama ne yapacakları belli olmaz bunların.

  • “Dini duyguları şey etmek davasından bir şey çıkacağını sanmıyorum. ‘Gözünün üstünde kaşın var’ davasından istediğin kadar hapse atabileceğin adamı din davasından içeri sokup başına dert almaya ne hacet?” diyorsunuz.

Çok mantıklı değil mi sence de? Kalkıp da dine ve peygambere eleştiri yönelttiğim için beni bir yıl üç ay hapse atacağına, ‘Gözünün üstünde kaşın var’ diyerek içeri atarlar, problem olmaz, elin Avrupalısının Amerikalısının eleştirisine maruz kalmazlar.

  • Ermeni olmanızın ceza almanızda etkili olduğunu düşünüyor musunuz?

Bu süreçte benim Ermeni olmamın oynadığı rol apaçık. Türkiye’de sıra dışı herhangi bir şey yapan herkes cezalandırılır. İstersen soyadın ‘Öztürk’ olsun, fark etmez. Sıra dışı veya kişilikli bir iş yaparsan cezalandırılırsın. Bir de üstüne Ermeni’ysen bu katmerlenir.

  • Sıra dışı olduğunuz için pişman mısınız?

Başka türlü olamazdım, bir insan kendini değiştiremez. Yapım bu, böyle olmaktan da zevk alıyorum, bunu değiştiremem. Gençlik yıllarında insanlar “Şu huyumu, bu huyumu değiştireyim, öyle değil, böyle olayım” der. Belli bir yaştan sonra fark ediyorsun ki, ne kadar çabalarsan çabala öylesindir. Buna alıştığın, kabullendiğin zaman hayat daha kolay gelmeye başlıyor insana. Yaptıklarımdan gurur duyuyorum, düzgün işler yaptım. Gerek bu köyde yaptıklarım, gerek Matematik Köyü, Tiyatro Medresesi, bilimsel çalışmalarım, sözlüğüm, kamusal tartışmalara katkılarım açısından düzgün ve temiz bir iş yaptığımı düşünüyorum. Bu ülkede insanlara faydası olun işler yaptığımı, aldığımdan fazlasını bu topluma verdiğimi düşünüyorum. Bu bana çok iyi geliyor, zaten bundan fazla ne yapabilirsin ki hayatta?


Nişanyan: Uğruna iki yıl ceza aldığım ev bu. Şirince köyünün bir km dışında, Matematik Köyü’ne bitişik, kendi arsamda kendime ev niyetine yapmıştım. Yığma taştan, 63 metrekare, tek oda artı tuvaletten ibaret bir yerdir. Sonradan Matematik Köyü aldı, şimdi Felsefe Okulu’nun öğrenci evlerinden biri.