Metropoll Araştırma Şirketi Başkanı Prof. Dr. Özer Sencar, seçime 10 gün kala partilerin durumunu ve seçmen eğilimlerini Radikal için analiz etti. Sencar, partiler arası oy geçişkenliğinin anlamlı seviyede olmadığı Ekim ayı sonuçlarına göre, AKP'nin artan seviyesinin kaynağının özellikle 7 Haziran'da sandığa gitmemiş "küskün AKP'li seçmen" olduğunu belirtti. Sencar buna rağmen 1 Kasım'da yine koalisyon seçeneğinin güçlü olduğunu vurguladı.

Radikal'de yer alan haber göre, Sencar'ın analizi şöyle: 

Yerel seçimden 7 Haziran’a uzanan süreçte büyük bir oranda değilse de hükümet tablosunu değiştirebilecek seviyede bir seçmen kitlesi yer değiştirdi. Seçmenin “koalisyon talebi” siyasi partiler tarafından karşılanmadı ve neticesinde seçmenler 1 Kasım’da son bir buçuk yılda dört defa sandık başına gitmiş olacaklar. 7 Haziran seçimleriyle kıyaslandığı seçim heyecanında çok belirgin bir düşüş olduğu görülüyor. Bildik büyük mitingler ve siyasi liderler arasında meydandan meydana atışmalar yok. Türkiye 1 Kasım seçimlerine doğru terörü, şiddeti, toplumsal gerginlikleri, dış politikada ortaya çıkan riskleri ve bazı medya organlarına ve gazetecilere yönelik saldırıları konuşuyor.

SEÇMENLERİN GÜNDEMİNDE NE VAR?


Terör tekrar Türkiye gündeminin 1 numaralı konusu haline geldi. Toplum için de Türkiye’nin ‘en önemli sorunu’. Alan araştırması 20 askerimizin hayatını yitirdiği Dağlıca saldırısından sonra, 100’ün üzerinde vatandaşımızın hayatını kaybettiği Ankara saldırısından önce yapılan bu çalışmada terörün tek başına toplumun en önemli sorunu olduğu görülüyor. Halkın % 47’si Türkiye’nin en önemli sorununun terör olduğunu düşünüyor. Bu oran geçen ay % 42 düzeyindeydi. Her geçen gün, artan terör saldırılarına paralel olarak toplum için çözülmesi en öncelikli sorun olarak terör öne çıkıyor. Çok değil 7 Haziran seçimlerinden birkaç ay önce seçmenlerin %50’sinden fazlası ekonominin Türkiye’nin en önemli sorunu olduğunu düşünüyordu. Ekim ayına gelindiğinde ise halkın %64’ü ülke ekonomisinin kötü yönetildiğini düşünmesine rağmen, sadece %18’i ekonomiyi ülkenin sorunları listesinde birinci sıraya koymaktadır. Siyasi partilerin seçim kampanyaları da bu gündem eksenine paralel ilerlemektedir.

1 KASIM’A DOĞRU PARTİLERİN OY DESTEKLERİ

Metropoll olarak henüz seçim tahminimizi yapacağımız araştırmamızı gerçekleştirmiş değiliz. Yine de 4-7 Ekim tarihleri arasında saha çalışmasını yaptığımız Türkiye’nin Nabzı araştırma dizisini sonuçları 1 Kasım seçim sonuçlarına dair bize önemli ipuçları sunuyor.

7 Haziran seçimlerine halkın sadece üçte birinden onay alan “Başkanlık sistemi” vaadiyle giren AKP, 1 Kasım erken seçiminde “istikrar” vurgusunu ön plana çıkarmaktadır. AKP, koalisyon kurulamamasıyla yaşanan siyasi belirsizliğin ve çözüm sürecinin durmasının ardından artan terörün üstesinden tek başına iktidar olacak bir AKP hükümetinin geleceğini aksi taktirde siyasal kaosun devam edeceği propagandasıyla seçim sürecini sürdürmektedir.

AKP'nin Ekim ayı sonuçlarına göre oy desteğinin %42,5 seviyesine yükseldiği görülmektedir. Partiler arası oy geçişkenliğinin anlamlı seviyede olmadığı Ekim ayı bulgularına göre AKP'nin artan seviyesinin kaynağının özellikle 7 Haziran'da sandığa gitmemiş küskün AKP'li seçmen olduğu tespit edilmiştir.

Anlaşılan o ki; artan terör endişesi küskün AKP’lilerin tekrar partilerini desteklemelerine vesile olmaktadır. Fakat bu seçmen kitlesi AKP’yi tek başına iktidar yapmaya yetmemektedir. Nitekim kamuoyundaki algı da bu doğrultudadır. Halkın %50’si AKP’nin tek başına iktidar olacak oyu alabileceğini düşünmemektedir, tek başına iktidar beklentisi olan seçmenin oranı ise %39 seviyesindedir. Bu oran Ağustos ayında %42’nin üzerindeydi.

7 Haziran seçimlerinde %25 oranında oy alan CHP, bu seçimde de seçmen gözünde beğenilen ekonomik vaatlerini yinelemektedir. CHP'nin Ekim ayı verilerine göre %26,3'lük bir oy desteğine sahip olduğu tespit edilmiştir. CHP Eylül ayında koalisyon görüşmelerindeki tavrı vesilesiyle %27,3 seviyesine çıkarmış olduğu oy oranını muhafaza edememiş görünmektedir. CHP'de gözlenen 1,3 puanlık yükselişinde ana kaynağının 7 Haziran'da sandığa gitmemiş fakat yerel seçimlerde CHP'ye oy vermiş küskün CHP’li seçmenlerle 7 Haziran’da HDP’ye oy vermiş stratejik seçmenlerin bir kısmından oluştuğu belirlenmiştir. “Türkiye’nin birleştirici gücü” sloganıyla kampanyasını yürüten CHP’nin diğer parti seçmenleri üzerinde değil daha çok CHP tandanslı seçmen üzerinde etkili olduğu söylenebilir. Buna karşılık 7 Haziran seçimlerinden hemen önce Mayıs ayında halkın %27’si tarafından görev yapış tarzı onaylanan Kılıçdaroğlu’nun görev onayının partisinin oy desteğinden daha yüksek bir seviyeye, %29’a yükselmiş olması, CHP için hala ikna edilebilir bir seçmen kitlesinin varlığına işarettir.
MHP, 2011 seçimlerinden bu yana oyunu arttıran iki partiden biri. Yerel seçimle birlikte AKP’den memnuniyetsiz yaklaşık 3 puanlık milliyetçi seçmenin ilk durağı MHP olmuştu. 7 Haziran’da da MHP bu seçmenleri partisinde muhafaza edebildi. Peki; Ekim ayına gelindiğinde MHP’nin durumunda bir değişiklik var mı?

7 Haziran seçim sonuçlarının açıklandığı andan itibaren olası koalisyon modellerinin tümüne karşı çıkan MHP, Eylül ayında 1 puanlık bir destek kaybı yaşamış olsa da, Ekim ayında tekrar %16,3 seviyesinde görülmektedir. Mayıs ayında halkın %22’si tarafından görev yapış tarzı onaylanan Bahçeli’nin görev onayı seçimlerden sonra düzenli olarak düşmüş Eylül ayında %15’e kadar gerilemişti. Bu oranın Ekim ayında tekrar %17 seviyesine yükselmiş olması oyunu arttıran bir MHP’ye olmasa da, oyunu koruyan bir MHP’ye işaret olarak algılanabilir.

7 Haziran’ın en çok konuşulan partisi oyunu ikiye katlayarak seçim barajını aşan HDP oldu. Çözüm sürecinin durması, artan terör olayları etkisiyle HDP’nin oy seviyesinde nasıl bir değişim olacağı kamuoyunda merak konusuydu. Ekim ayı sonuçlarına baktığımızda, HDP’nin %13 oy seviyesini muhafaza ettiği görülmektedir. Haziran ayında partisinin aldığı oyun iki katı (%26) oranda görev onayı alan Demirtaş’ın görev yapış tarzını onaylayanların oranının %17 seviyesine gerilemiş olması bize iki sonuç çıkarmaktadır. Birincisi; HDP hala kendi seçmeni dışında bir seçmen kitlesini lideri aracılığıyla etki alanına alabilir. İkincisi ise, seçmen son dönemde yaşanan gelişmelere karşı Demirtaş ve HDP’den daha farklı bir tutum beklemektedir.

SONUÇLAR


Ankara katliamının seçim ortamına nasıl etkide bulunacağını seçimden önceki son araştırmamızda tespit etmemiz mümkün olacaktır. Fakat Türkiye’nin Nabzı Ekim ayı araştırmasından yola çıkarak aşağıdaki sonuçlara ulaşılabilir.

* 2 Kasım’da Türkiye’yi yine bir koalisyon tablosu beklemektedir. Halkın yarısı da bu kanaate sahiptir.

* Seçmenler nezdinde “koalisyon hükümeti” fikri bir sene öncesiyle kıyaslandığında bir endişe kaynağı olmaktan daha uzaktır. Haziran 2014’te seçmenlerin %45’i koalisyon hükümetinden endişe duyacağını belirtmişken, Ekim 2015’te bu oranının %36 seviyesine gerilediği görülmektedir.

* HDP’nin baraj altında kalması ihtimali kalmamıştır, ama Türkiyelileşme projesi de duraksamıştır.

* Koalisyon görüşmelerindeki tavrı vesilesiyle yüzünü CHP’ye dönen özellikle Ege-Akdeniz bölgelerindeki MHP seçmeni, artan terör olayları vesilesiyle partilerine geri dönmüştür.

* Baraj sorunu kalmamış bir HDP’nin varlığı (bölgede Kürtlerin AKP yerine HDP’yi desteklemesi olarak okunabilir), 1 Kasım seçiminin kritik partisinin MHP olduğunu göstermektedir. Özellikle İç Anadolu ve Karadeniz bölgesinde benzer özelliklere sahip olan seçmen kitlelerine seslenecek AKP ve MHP’nin arasındaki olası bir oy geçişkenliği seçim sonucunu değiştirebilecek nitelikte olacaktır.

* 7 Haziran seçimleri sonrasında koalisyon kurulamamasının yolunu döşeyen olayın Meclis Başkanlığının parlamentodaki çoğunlukla kurulamaması olarak ele alınabilir. Tekrar bir "koalisyon tablosu"nun beklendiği 1 Kasım seçimlerinin ardından da Meclis Başkanlığı seçimi böylesi kritik bir öneme sahip olacaktır.