CHP’nin tarım programı: “Şirketler ne isterse veririz”

CHP, Türkiye’de yaşanan iktidar blokları arasındaki çatışmanın sonucunda savaşı kaybetmiştir. AKP, orduyla düzeyli bir ilişkiye başlayınca, CHP için artık tek yol “yenilenmek” olmuştur. Bu yenilenme “üçüncü yol” olarak tabir edilen, esas olarak neo-liberal politikaların savunulduğu, solculuğun görsel bir figür olarak kullanıldığı bir yapıya işaret etmektedir.

Hoş, bu durum dahi yasal düzlemde var olmaya çalışan sol yapıların varlıklarını tehdit etmektedir, ama konumuz bu değildir.

CHP’nin 88 sayfaya yayılan tarım programı yukarıda işaret ettiğimiz solcu birkaç ifadenin yer aldığı neo-liberal bir çorbadır.

İnceleyelim.

Gıda fiyatlarının artış nedeninin ne olduğu tespit edilememektedir.

“Hem nüfus artışının hem de tarımsal üretim artışının kuzey – güney ekseninde önemli ölçüde farklılaştığı bilinmektedir. Azgelişmiş dünyanın nüfusu artmaya devam etmekte, buna karşılık tarımsal verimlilik düşük düzeyini sürdürmektedir. Gelişmiş ülkelerde ise nüfus artış hızı önemli ölçüde yavaşlamış ve hatta bazı ülkelerde negatife dönmüş, ancak tarımsal verimlilikte önemli sıçrayışlar yaşanmıştır. Özellikle üretim gücündeki bu farklılaşma yeni tarım sorunu olarak tanımlanmaktadır” Sy.7

Gıda fiyatlarının artış nedeninin ne olduğu tespit edilememektedir, bu tespit edilmemiştir, ama sanki “yeterli üretim olmadığı” gibi, bir öngörüden hareket edilmektedir.

Yani CHP, gıda ve tarım sorununu bir bölüşüm sorunu olarak değil üretim sorunu olarak görmektedir.

(Hoş bu konuda Emek, Özgürlük, Demokrasi Bloku’da pek farklı değildir. Her konuda olduğu gibi solun önemli kısmı mazrufa değil zarfa bakmaktadır (!))

Bu neo-liberal yalan zımnen kabul edilince, geriye kalan tüm öneri ve görüşler öze ilişkin olma niteliğini kaybetmektedir.

Neoliberal merkezlerle ilişkiler

“Türkiye’nin AB ile yürüttüğü üyelik müzakere süreci, tarım açısından geliştirici bir nitelik taşımamıştır. “ Sy 12

“DTÖ Tarım Anlaşması ve AB çerçevesinde önümüzdeki dönemde artacak tarım ticareti rekabet koşullarından ülkemizin ve halkımızın olumsuz etkilenmemesi, uygun destek şekillerine geçiş yolunda zamanlaması doğru yapılmış akılcı adımlar atılmasıyla mümkün görülmektedir.” Sy.69

Yani bu anlaşmalardan vazgeçmek imkansız. Neredeyse bir tabiat olayı bunlar. Onun için hiç olmazsa sel felaketinde olduğu gibi DTÖ ve AB’nin saldırılarını “kazasız belasız” atlatalım deniyor !

Kendine yeterlilik ve Gıda Egemenliği

“Türkiye’nin gıda egemenliğini sağlamak ve toplumun sağlıklı – yeterli –dengeli beslenmesini garanti etmek,” şeklinde bir ifadeye yer verilmiştir. Burada bir demagoji söz konusudur. “Gıda egemenliği”, bir ülkenin kendi halkını doyurabilmesi meselesine indirgenmektedir.

Evrensel “gıda egemenliği” tanımı bu değildir. Tanımı bu şekle getirmek, şirket tarımına, ulusal ya da uluslar arası tekellere karşı yürütülen; “gıda üzerinde bütün insanların, her aşamada söz sahibi olması” şeklinde özetlenebilecek ideolojik hattı yok etmektir.

Aslında CHP son 40 yıldır yaptığını tekrarlamakta, solun, mesela 1960′lardaki “toprak reformu” talebini, nasıl ki “toprak ağalarına para dağıtmak” fiili haline getirdiyse; bu kavramın da içini boşaltarak, bir ideolojik silah halinde dönüşmesini engellemeye çalışmaktadır.

Bu durum için “dünya çapında öyle, ama Türkiye’de farklı” diye düşünülüyorsa, Türkiye için getirilen öneriler daha da vahimdir.

Türkiye’nin kendine yeter ülke olma özelliğini kaybetmesi, nedenleriyle birlikte irdelenmeyince soyut bir “kendine yeterliliğin kaybedilmesi” meselesine indirgenmektedir.

Temel Hedefler (1)

CHP’nin bütün ana hedefleri, üç-aşağı beş-yukarı hemen her partinin programında bulunuyor artık. Farklı olan “gıda egemenliği” meselesine zaten değinmiştik.

Hoş, bu hedeflere ilişkin hangi araçlarla ve nasıl bir çalışma yürütüleceği meseleleri; içi boş, ya da genel geçer bir ifadeler yığınından ibarettir.

Mesela “tarımda tahribat var” deniyor.

Nedir bu tahribatın nedeni ? Hangi politikalar bu tahribat neden olmuştur? Mesela TEKEL’in özelleştirilmesi yanlış mıdır? Yanlışsa tekrar kamulaştırılacak mıdır?

TİGEM’ler ne yapılacaktır? SEK ve artık isimlerini bile unutmaya başladığımız tarımsal KİTler kamulaştırılacak mıdır?

Kalkınma ve verimlilik

“Maliyetleri düşük, verimli bir tarım modeli” ne demektir? Bu konuda bir açıklık söz konusu değildir.

“Kırsal kalkınmayı sağlamak, bölgesel kalkınmışlık farklarını azaltmak ve

toplumsal kalkınmaya katkı sunmak”

Bu cümlede ise “kalkınma”dan bahsedilmektedir. Kalkınma ve verimlilik ideolojik ifadelerdir. Endüstriyel tarım bu maskeyle, çiftçi tarımını yok etmektedir. Milyonlarca köylü ve çiftçi için bu kavram pek de hayırlı kavramlar değildir.

Tarım ve Piyasa

“Örgütlü ve rekabet gücü yüksek bir tarımsal yapı oluşturmak,” “Tarım piyasalarında istikrar sağlamak,”

“Dünya toplam ihracat pazarından daha fazla pay almak için yüksek katma değerli, güvenli ve kaliteli üretimi artırmak,”

Bu ifadelerin tümü neo-liberal yalanlardır. Neyin rekabeti? Milyonlarca çiftçiyle, mesela Cargill’in plantasyonlarının rekabeti mi? Galibi önceden belli böyle bir “rekabet” saçma değil mi?

Neden gümrük duvarı koymuyorlar ? Neden tarımsal ithalat yasaklanmıyor? Maksat “Türkiye’nin tarımda kendine yeterliliğini tekrar kazanması” değil mi?

“Fiskobirlik, Çay – Kur ve Tariş’in piyasa düzenleme etkinlikleri artırılacaktır.” Sy 74

Yani esas olan piyasa olacak, mümkünse üretici örgütleri de, “piyasa kuralları” gereği vazife ifa edecekler!!

Burada Emek,Özgürlük,Demokrasi Blok’una tekrar dönmek, onların da bu piyasa-severliğinin CHP’den farklı olmadığını ifade etmek gerek.

Kredi-finans

Bu konuda en azından Ziraat Bankası’nın özelleştirilmesi meselesinde görüş beklerdik CHP’den ! Yani çiftiler gene Uluslararası finans şirketlerine mahkum edilecek o kadar.

2-B

“Orman alanı dahilindeki verimsiz alanlar ormanlaştırılacak, orman vasfını kaybetmiş alanlar yöre köylüsü veya kooperatifler tarafından ekolojiyle uyumlu tarımsal faaliyetlerde kullanılacak, değerlendirileceklerdir. “

Burada böyle denmiş, ama televizyonda “satıştan” bahsediliyor, hangisine inanalım?

GDO, TOHUM, Nişasta Bazlı Şeker

“Türkiye biyoteknoloji alanında bilimsel çalışmaların üretildiği bir ülke konumuna getirilecektir. Geliştirilecek teknolojinin çevresel değerler, bitki – hayvan ve insan sağlığı açısından risk oluşturmadığının garanti edilebildiği durumlarda, biyoteknoloji araştırmalarından elde edilen yararlı sonuçların tarımda kullanımı sağlanacaktır.” Sy 65

Buradan ne anlamamız lazım? GDO’dan yana mıyız ? Karşı mıyız?

“Modelin etkin bir şekilde işleyişinde, Yayım Birimi yaşamsal bir öneme sahiptir. Yayım Birimi, Üretici Birlikleri ile ortaklaşa olarak üretilen bilgi ve yenilikleri ve/veya tohumlukları, yeni sentetik soyları ya da tipleri, ilk aşamada birliklere üye tohumcuya, damızlıkçı işletmelere, daha sonra üretim işletmelerine aktaracaktır. “ Sy 64

Burada ne denmek isteniyor ? “Yeni sentetik soyları” ???

“Tohumculukta çiftçi ile bilim çevrelerinin birlikte çalışacağı katılımcı ıslah yaklaşımı benimsenecek ve çiftçilerin ıslah konusundaki hakları tanınacaktır” Sy 65

Çok şükür “çiftçilerin ıslah konusundaki hakları tanınacak”mış. Bir de tanımasalardı (!)

CHP, GDO yanlısıdır, tohumun patentlenmesinden yanadır. En nihayet her ne kadar şeker pancarından üstünkörü bahsetse de nişasta bazlı şekerin yasaklanması ya da sınırlandırılması konusuna değinilmemiştir.

Çevre ve suyun ticarileştirilmesi

HESler, suyun ticarileştirilmesi gibi temel birçok konuya değinilmemiştir bile.

Tek olumlu öneri

Tek olumlu öneri mazotta ÖTV meselesine doğru bir şekilde karşı çıkılmasıdır.

Sonuç olarak

CHP neo-liberal politikaların yanında olmayı, uygulayıcısı olmayı vaat eden bir partidir. Son dönemde giydiği sol elbise ona verilen rol gereğidir.

CHP’den köylü ve çiftçilerden yana bir politika beklemek, ham hayaldir ve ham hayal olmaya devam edecektir.

Latin Amerika, Ortadoğu ve giderek Avrupa ülkelerine doğru yayılan düzen karşıtı muhalefet egemenleri rahatsız etmektedir. Bu tarihsel kırılma anında CHP, durumdan vazife çıkararak, 40 yıl önce yaptığı gibi, bir dalga kıran olmayı bile henüz önüne iş olarak koymamıştır. İyi ki, koymamıştır. Bu halde bile, ne yazık ki, CHP olsun; Emek, Özgürlük, Demokrasi Bloku olsun, muhalif kesimlerde umut yaratmıştır, ama bu umudun karşılığı yoktur.

***

(1)“Cumhuriyet Halk Partisi, gıda egemenliğini temel alan, üretici ve tüketici odaklı, çevre ve doğayla uyumlu, kırsal yaşam, kırsal aydınlanma ve kırsal kalkınmanın temel ekonomik gücü olan bir tarım sektörünü hedeflemektedir.

Bu çerçevede, tarım politikalarımızın temel amaçları şunlardır:

  • Türkiye’nin gıda egemenliğini sağlamak ve toplumun sağlıklı – yeterli – dengeli beslenmesini garanti etmek,
  • Kırsal refahı artırarak açlığı yok etmek, yoksulluğu sürekli biçimde azaltmak,
  • Kırsal kalkınmayı sağlamak, bölgesel kalkınmışlık farklarını azaltmak ve toplumsal kalkınmaya katkı sunmak,
  • Örgütlü ve rekabet gücü yüksek bir tarımsal yapı oluşturmak,
  • Tarım piyasalarında istikrar sağlamak,
  • Dünya toplam ihracat pazarından daha fazla pay almak için yüksek katma değerli, güvenli ve kaliteli üretimi artırmak,
  • Doğal kaynakları koruma – kullanma dengesi içinde geliştirmek. “

Bu çerçevede tarım sektöründeki yıkımın ürettiği iktisadi, sosyolojik ve kültürel tahribatı önlemek ve Türkiye’yi 21 inci yüzyılın dinamiklerine uygun bir kırsal ve tarımsal dönüşüm sürecine sokmak, temel görevimizdir.”

Kaynak: CUMHURİYET HALK PARTİSİ TARIM UYGULAMA PROGRAMI 2012-2023 YENİ TARIM DÜZENİ: GELECEK İÇİN TARIM

www.karasaban.net

Seçim bildirgelerinde tarım-1: Adalet ve Kalkınma Partisi

Seçim bildirgelerinde tarım-2: Milliyetçi Hareket Partisi