Şengal'de IŞİD katliamından kaçarak Ankara'ya gelen Ezidiler IŞİD katliamını ve göç yollarında neler yaşadıklarını anlattı. Kendi imkanlarıyla ev kiralamak zorunda kalan aileler neler yaşıyor?

Ötekilerin Postası'nın konuştuğu Gazi, Hüsêin ve söyleşiyi Türkçe'ye çeviren Rojhat şunları anlattı:

Öncelikle kendi hikâyelerinizi merak ediyoruz. Ankara’ya hangi yollardan ve zorluklardan geçerek geldiniz?

Rojhat: Birkaç gündür Ankara’daki tüm aileler, pasaportlarıyla birlikte resmi yollarla buraya geldi. Aralarında kaçak gelen yok. Şêxan ve Şengal’den uzun bir yol yürüyerek Zaho’ya geçtiklerini belirttiler. Bu yolda kimseden bir yardım görmemişler. Sonrasında buraya araba ve otobüslerle geldiler. Burada da onları kimse karşılamadı. Sadece benim internet üzerinden iletişimde olduğum Ezîdî cemaatinden bazı arkadaşlarım vardı. Bana, ailelerin her sabah Ankara’daki Birleşmiş Milletler (BM) Binası önüne gittiklerini söyledi ve ben de Mustafa ismindeki bir arkadaşımla beraber ailelerle iletişime geçtim. Hepsine ulaştık ve geri kalanların da hangi şehirlere yönlendirildiğini öğrendik.

BM bir biçimde ailelere ulaşmış mı? Ya da tersine aileler mi BM’ye başvuruda bulundu?

Rojhat: Aileler BM’ye ulaşıyor en başta. Ankara- Bahçelievler’deki BM Mülteciler Komiserliği’ne gidip, mülteci konumuna gelmek için isim yazdırıyorlar. Onlar da ailelere randevu veriyor, 1-2 ay sonrası için. Süreç sonunda genelde mülteci kamplarına gönderiliyorlar, ancak bu da kesin değil. Bizim ailelerden aldığımız bilgi, buraya gelen Ezîdî Kürtlerinin; Nevşehir, Konya, Karaman, Aksaray, Balıkesir, Amasya, Kırşehir, Çankırı, Isparta gibi şehirlere gönderildiği yönünde. Bu bölgelerde ailelerinin kendi imkânlarıyla ev kiraladığını öğrendik.

Ancak örneğin Çankırı’da bir ev sahibi evini aylık 900 $’a kiralamış. Kırşehir’de de aynı şekilde 1200 $’a ev kiralayan bir aileyle görüştük. Hatta Ankara Örnek Mahallesi’nde de mahalleli 1400 $ civarında aylık kira isteyince, Cuma akşamı biz mahalleye giderek araya girmeye çalıştık. Sadece para tehdidi değil, oradaki halk aynı zamanda aileleri rahatsız ediyor. Mahalleye röportaj amaçlı gittiğimizde, polis ekiplerini çağırarak bizi kovmaya çalıştılar. Ekipler de bize ailelerle ilgili birçok soru yöneltti.

Saydığınız şehirlere gönderilenlere BM herhangi bir yardım sağlıyor mu?


Rojhat: Kesinlikle hayır. Sadece gidin diyorlar. Parasal yardım olmadığı gibi, mülteci statüsü vb. katkılardan da yoksunlar. Kimse bu insanların maddi durumu nedir diye sormuyor yani.

Özellikle Ankara’ya gelmenizin sebebi nedir?

Gazi: Öncelikle BM’nin merkezi burada olduğu için geldik. Birkaç tanıdığımız vardı burada. Diğer ailelerin de buraya geleceğini açıkçası bilmiyorduk. İnsanların daha çok bölgede (Türkiye Kürdistanı) kalacağını düşünüyorduk. Herkes bir şekilde buraya gelmiş ve şu anda tüm aileler sefil durumdayız diyebilirim.

Diğer ailelerle bir tanışıklığınız var mıydı?

Gazi: Hayır. Herkes ayrı yerlerden gelmiş. Ama burada Örnek Mahallesi’ne bir aile yerleştiği için diğerleri de bundan haberdar olmuş. Aslında, BM binası önünde birbirimizi görüp tanışıyoruz her gün. Evlere yerleşebilen ailelerden haber alanlar onlarla aynı mahallelere gitmeyi tercih ediyor çoğu zaman.

Yolculuğun son durağını bir kenara bırakalım ve Şengal’i soralım size. Bıraktığınızda Şengal ne durumdaydı ve orada neler yaşadığınız için Ankara’ya geldiniz?

Gazi: Şengal’i bıraktığımızda, insanların cesetlerinden şehri koku sarmıştı. Aşırı sıcaklar ve katliam böyle bir tablo çıkardı ortaya ve ne Irak hükümeti ne Kürdistan hükümeti, kimse bize yardım etmedi. Hepimiz kaçarak buraya kadar geldik. Belki medyada görmüşsünüzdür; IŞİD Şengal’inKoço Köyü’ne bir çağrı yaptı. Geçtiğimiz Cuma’ya kadar Müslüman olmazlarsa, köyü yok edeceklerini söylediler. Sonuçta Perşembe gece, 80’den fazla kişiyi öldürdüler. 100’den fazla kadın ve çocuğu kaçırdılar. Önceden kaçırdıkları kadınlarımızı ve çocuklarımızı, Irak’ın güney bölgelerinde, Katar’da para karşılığında sattıklarını öğrenmiştik. “Hayat kadını” veya köle olarak… Hiçbir dinde böyle bir kural yok. Ezîdîler bugüne kadar kimseyi öldürmediği halde, başımıza bunlar geliyor. Neden diye soramıyoruz bile.

İŞID geldikten sonra, örgüt dışında yaşadığınız bölgedeki halktan herhangi bir zarar gördünüz mü? Ya da tersine bir fayda?

Gazi: Çevredeki komşularımız, çok sorun yarattı bize. IŞİD geldikten sonra çevredeki Arap köylerinden hem örgüte katılanlar oldu, hem de gelip bizi kovmaya çalışanlar. Zaten, komşu köylerden bu kadar destek görmeselerdi, belki de bu büyüklükte bir katliam yapamayacaklardı. Biz 500 yıldır Arap komşularımızla beraber yaşıyoruz ve hiçbir sorunumuz da yok. IŞİD’le birlikte her şey değişti ve katliama ortak oldular.

Rojhat: Benim birkaç gün önce görüştüğüm ailelerden biri de benzer bir hikâye anlattı. Önceden, ameliyat olduğu ve kimsesi olmadığı için baktıkları bir komşularının, IŞİD’e katılarak kendilerine karşı silah kuşandığını görmüşler.

Gazi: Şabak Kürtleri- Türkçe’de daha çok Alevilere karşılık geliyor- Hristiyanlar ve Şii Türkmenler de var bölgede. Bu kesimlerin bulunduğu köylere saldırmadan önce IŞİD, bölgeyi terk etsinler diye haber veriyor. Bize böyle bir muamele göstermediler. Neden Ezîdîler, bu gruba dahil değil ve neden bizi tamamen yok etmeye çalışıyorlar diye de sormak istiyorum. Nasıl bir din buna izin verir biz anlamıyoruz. Hiçbir yapının kadınları ve çocuklarını götürmediler. Bizim öldürülmeyen halkımızın tamamını kaçırdılar. Bize kalanlar sadece cenazelerimiz. Bununla ilgili de dünyaya bir çağrım var. Şengal’de halkımız artık cenazelerden dolayı yaşayamıyor. Hayvanların bile bu halde yaşaması mümkün değil. Sadece ordaki insanlarımızın defnedilmesini istiyoruz.

Sizin yakınlarınızdan, akrabalarınızdan da kaybettikleriniz var mı bu insanlar içinde?

Gazi: Yakın akrabalarımızdan herhangi bir ölüm olmadı. Zaten geldiklerini duyduğumuzda hemen kaçtık. Ama çok yakın tanıdığımız arkadaşlarımızın öldürüldüğünü, kızlarının kaçırıldığını duyduk.

Belki bilirsiniz, bundan önce Ezîdîlerin üzerine 72 ferman okundu. Bu seferki de 73. ölüm fermanı. Irak’ta neredeyse hiçbir kesim Ezîdîlerin orada yaşamasını istemiyor artık. Evlerimizi bırakıp oradan çıkalım diye bekliyorlar. Biz; evimizi, toprağımızı, her şeyimizi orada bıraktık. Soruyorm, acaba memleketimizde yaşayamayacaksak nerede yaşayacağız?

Bu tabloda, bölgedeki Kürt yönetiminin ve Peşmergenin size karşı tutumu nasıl oldu?

Hüsêin- Gazi: Eğer Peşmerge kaçmasaydı ve bizi savunsaydı, biz de kalıp orada savaşacaktık. Silahlarımız da yoktu çünkü önceden bizden toplamışlardı. Onlar kaçmasaydı, bugün bu durum yaşanmazdı. Kadınlarımızın, çocuklarımızın kaçırılmasına sebep olan Peşmergelerin bir an önce yakalanıp cezalandırılmasını istiyoruz.

Peşmergenin de gidişiyle tek silahlı güç olarak PKK’nin bölgeye geldiğini gördük. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Gazi: Öncelikle, Kürdistan için şehit olmuş tüm PKK’lilereallahtan rahmet diliyoruz. PKK olmasaydı, çok daha fazla insanımız ölecekti. 20.000 insanımızı Rojava’ya, oradan da Türkiye’ye geçirmemize yardım ettiler. Zaho, Duhok, Erbil, Süleymaniye, Sersing ve Amedî bölgelerinin sivil halklarına da çok teşekkür ediyoruz. Buraya geliş dönemimizde; yeme-içme, barınma gibi konularda bize çok yardımcı oldular.

Bundan sonraki planınız nedir? Nasıl bir yol haritası çizdiniz?

Gazi: Az önce de dediğim gibi, bizi Irak’ta bizi hiçbir kesim veya hiçbir hükümet istemiyor ve bizi savunmuyor. Biz, Ezîdîler olarak ilahi-perest bir diniz, temiz bir diniz. Kimseye baskımız da olmadı, katliam da yapmadık. Irak’ta ne zaman bir olay olsa, bizim üzerimize bir ferman çıkıyor. Bizleri katlediyorlar. Neden olduğunu anlayamıyoruz. Bu sefer bir şekilde bizi çıkardılar Irak’tan. Ne yapacağımızı açıkçası biz de bilmiyoruz.

Bizim BM’den, Amerika- Avrupa’dan, Türkiye hükümetinden, Kürdistan hükümetinden bir isteğimiz var. Şu anda Irak’ta, Ezîdîler için güvenli bir bölge oluşturulmasını- Tıpkı Lübnan’da Hristiyanların yaşadığı bölge gibi- istiyoruz. Oradaki Ezîdîlerin kendi topraklarında kalabilmesini istiyoruz.

Yani savaşın bitmesi halinde geri dönmek istiyorsunuz, doğru mu anlıyoruz?

Gazi: Kesinlikle evet. Evimiz, arabamız, mülkümüz hep orada. İşimiz orada. Ama güvenlik olmaz, yine ölüm devam ederse dönemeyiz.

Savaştan önce, sosyal- ekonomik durumunuz nasıldı? Ayrıca, Ankara’ya gelen aileler arasında bir sınıf/ statü farkı var mı acaba?

Gazi: Bizim bölgemizde bir kesim devlet memuru. Şexân, Laleş tarafları tarım toprağı. Şengal tarafı biraz daha çöl gibi. Burada tarımla uğraşsak bile, su olmadığı için verimli olmuyor. Dolayısıyla, biz de devlet memuru biraz daha fazla. Ben bir lisede tarih öğretmeniyim mesela. Ortalama bir gelirimiz var.

Rojhat: İkinci soruyu benim cevaplamam daha doğru olur sanırım. Çünkü gelen tüm ailelerle görüştüm ve durumlarını uzunca dinledim. Ailelerin hepsi farklı bölgelerden gelmiş. Ama şöyle bir bağ var: Dış toplumlarla evlilik bağları kurmadıkları için, başka bölgeden dahi olsa birbirlerini bir şekilde tanıyorlar. Çünkü aynı zamanda akraba da oluyorlar. Buraya geldiklerinde de zorluk çekmiyorlar bu sayede.

Gelenlerin ekonomik durumları karma diyebiliriz. Geneli kötü hatta… Sadece can korkusundan gelmişler. Şöyle bir düşünceleri var: Burada, BM’nin kendilerini bir an önce bir bölgeye yerleştireceğini düşündükleri için, yüksek meblağlara da olsa ev kiralamaya çalışmışlar. Ama 1 ya da 2 yıl bile burada kalabileceklerini bilmiyorlar. Önceden söylediğim gibi, 1400 $’ı bir anda gözden çıkarıp bu yüzden verebiliyorlar. Aslında, çoğunun durumu iyi değil…

Cevaplar için çok teşekkür ediyoruz. Son olarak, bir cümle de biz eklemek isteriz. Buraya yalnızca haber yapmaya değil, sizin çağrılarınızı da duyurmaya geldik. Bizim aracılığımızla; hükümetlerden, kurumlardan, insanlardan ne talep ettiğinizi de söyleyebilir misiniz?

Gazi: İlk olarak, Ankara’daki halktan bir isteğimiz var. Burada kiralar çok yüksek. Bize bu konuda yardım edecek birileri varsa, kısa da olsa burada kalmak istiyoruz. Sonrasında da Amed, Silopi bölgelerine geçmek istiyoruz. İlk etapta, ihtiyaçlarımız ve amaçlarımız bu şekilde. Biz de çağrımızı duyurduğunuz için size teşekkür ediyoruz.