Sercan Engerek / Demokrat Haber

İnsan Hakları Derneği (İHD) Erzurum Şubesi, 3. Olağan Genel Kurul toplantısında yeni başkan ve yönetim kurulu üyelerini belirledi. Yeniden başkan seçilen Medeni Aygün sokağa çıkma yasaklarıyla ülkenin bir bölümünün askeri bölge ilan edildiğini belirterek “Kürt sorununda devlet ile PKK arasında savaşın dışında barış yolunun olduğunu belirtiyoruz. Müzakereler yoluyla, siyasi katılımla sorunun demokratik çözümünü öneriyoruz” dedi.

Kurul toplantısında konuşan İHD Genel Sekreteri Hasan Anlar ise cezaevlerindeki insan hakkı ihlallerine dikkat çekti. Dışarıda bir savaş konsepti yürürken içeride işkence ve kötü muamele yapıldığını söyleyen Anlar, “Sıradan olaylar değil! Tamamen bir sistem dâhilinde hak ihlalleri yapılıyor. Örneğin hasta mahpusların hastanelere sevkinde ve hastanedeki tedavi süreçlerine ilişkin kelepçeli muayene yöntemi hâlen bir yöntem olarak hasta mahpuslara dayatılmakta. Bu noktada, onların sağlık hakkı engellenmektedir” ifadelerini kullandı.

İHD Erzurum Şubesi, 3. Olağan Genel Kurul toplantısı dernek üyelerinin yanı sıra çeşitli sendika ve sivil toplum kuruluşlarından temsilcilerin katılımıyla Palan Otel’de gerçekleşti. Medeni Aygün’ün yeniden başkan seçildiği toplantıda derneğin faaliyetlerine yönelik sinevizyon gösterisi yapıldı. 28 Kasım 2015’te Diyarbakır’ın Sur ilçesinde yaptığı basın açıklaması sonrasında öldürülen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi anmasıyla başlayan toplantıda ülkede çatışmasızlık ortamının sağlanması, yeniden müzakere koşullarına dönülmesi gerekliliğine vurgu yapıldı.

İHD’nin ırkı, dini, dili, siyasal ve ideolojik dünya görüşü, cinsel yönelimi nedeniyle ötekileştirilen ve ezilen toplumsal tarafların yanında yer aldığını ifade eden derneğin Erzurum Şubesi Başkanı Medeni Aygün, “Engelli haklarından işçi ve azınlık haklarına her türlü ötekileştirici toplumsal yaklaşımların mahkûm edilmesi ve hak ihlallerinin meydana gelmesini önlemek amacıyla; ‘nefret yasası’ hakkındaki önerileri sunmaya, bu konuda yaşanan hak ihlallerinin takipçisi olmaya devam ediyoruz” şeklinde konuştu.


“SAVAŞIN DIŞINDA BARIŞ YOLU VAR”

“Son bir yıldır ateşkes sürecinin son bulması, barış masasının yok sayılarak savaşın tercih edilmesi; siyasi linç girişimleri başlatılarak yeniden genç insanlarımızın yaşamını yitirmesine, çocukların öksüz kalmasına, annelerin gözyaşlarının yeniden akmasına ve toplum olarak canımızın yanmasına sebep oldu” diyen Aygün sözlerini şöyle sürdürdü:

“Sadece kırsal alanda bir çatışmadan ziyade şehirlere sıçrayan, sivil kayıplara yol açan daha sarsıcı bir sürece girilmiştir. Sokağa çıkma yasaklarıyla ülkenin bir bölümü askeri bölge ilan edilerek adeta ateş topuna dönüştürülmüştür. Evden dışarı çıkmanın beyaz tülbentlerle yapıldığı, annelerin çocuklarının cansız bedenlerinin buzdolabında bekletmek zorunda kaldığı bir süreç insanlık değerleri olarak bizi daha fazla mücadele etmeye, duyarlı olmaya davet ediyor. Özellikle çatışmalarda JÖH ve PÖH olarak bilinen yapılanmaların kaybettirdiği yaşamlar tüm toplumun canını yaktığı gibi ülkenin geleceğini karartmakta, telafisi mümkün olmayan tahribatlar yaratmaktadır. İHD, Kürt sorununda devlet ile PKK arasında savaşın dışında barış yolunun olduğu ve müzakereler yoluyla, siyasi katılımla sorunun demokratik çözümünü önermiştir. Müzakerelerin yasal statüye kavuşturulması ve taraflar arasında iyi niyetin hayata geçen somut değişkenler olarak görülmesini bekliyoruz.”


“TUTUKLULARA KELEPÇELİ MUAYENE YÖNTEMİ DAYATILIYOR”

Toplantıya Ankara’dan katılan İHD Genel Sekreteri Hasan Anlar cezaevlerinden İHD’ye 2012’de 583, 2013’te 843 işkence ve kötü muamele başvurusu olduğu bilgisini verdi. Anlar, cezaevlerinde kötü muameleye maruz kalanların sayısının 2014’te çözüm sürecinin de etkisiyle 213’e düştüğünü, 2015 yılında 215 olduğunu ve 2016’nın ilk aylarından itibaren ise binlere kadar çıktığını belirtti. 

Dışarıda bir savaş konsepti yürürken içeride işkence ve kötü muamele yapıldığını sözlerine ekleyen Anlar şöyle konuştu:

“Bunlar sıradan olaylar değil! Tamamen bir sistem dâhilinde yapılan hak ihlalleri olduğunu tespit ediyoruz. Örneğin hasta mahpusların hastanelere sevki ve hastanedeki tedavi süreçlerine ilişkin kelepçeli muayene yöntemi hâlen bir yöntem olarak hasta mahpuslara dayatılmakta. Bu noktada onların sağlık hakkı engellenmektedir. Bu bir sistematik işkence yöntemi olmuştur. Cezaevlerinde 300’ü ağır 757 hasta mahpus bulunmaktadır. Defalarca kez Adalet Bakanlığı ile bu konuda görüşmeler yapıldı. Belli bir aşamaya gelinmişti. Çözüm süreciyle birlikte bu mesele de bir pazarlık malzemesi hâline getirilmek istendi. Biz o dönemde yapmış olduğumuz basın açıklamalarında insan yaşamının pazarlık malzemesi hâline getirilemeyeceğini ve hasta mahpusların iyileşinceye kadar tahliyelerinin gerekliliğini belirtmiştik. Bugün geldiğimiz noktada tahliyeler tamamen durduruldu. Hasta tutuklulara ilişkin ilk müdahale dâhil hiçbir tedavi yöntemi uygulanmamaktadır. Talebimiz sivil toplum kuruluşlarına kapıların hemen açılması ve hasta tutukluların hastalığının hangi seviyede olduğu derhal tespit edilerek tedavi altına alınmasıdır. Çünkü her gün cezaevlerinden ölüm haberleri alıyoruz.”

“BARIŞ SÜRECİ YENİDEN TESİS EDİLSİN”

Kürt sorununda demokratik çözümün Avrupa Birliği’ne (AB) giriş anahtarı olduğuna dikkat çeken Anlar, “Bu anahtarı kullanarak Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununda demokratik çözümün anahtarıyla AB’ye giriş ve Türkiye’nin dinamik demokratik bir güç olarak Ortadoğu’da varlığı sağlanabilirdi. Fakat bu noktadan dönülmüş, anahtar düşürülmüştür. Dolmabahçe mutabakatına geri dönülsün, taraflar müzakere masasına otursun ve barış süreci yeniden tesis edilsin. Bu süreçle Türkiye demokratikleşsin. AB’ye giriş vizesi de bu şekilde alınsın” dedi.

Anlar, “36 gazeteci arkadaşımız şu anda tutukludur” diyerek gazetecilerin savaşı teşhir ettikleri ve halkın sorunlarını toplumsal dinamiğe yansıttıkları için tutuklandıklarının altını çizdi. Anlar, basın emekçilerinin basın ve ifade özgürlüğü mücadelesinin ortağı olduğunu söyledi.