Sabah yazarı Mahmut Övür, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile selefi Abdullah Gül arasındaki gerilime ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Gül’ün 2017’nin son günlerinde yayımlanan KHK’yı eleştirmesi Erdoğan ve AKP tarafından tepkiyle karşılanmış, ikili arasındaki gerilim gün yüzüne çıkmıştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gül’ü CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘kayığına binmek’le suçlamış, Gül ise konuşmaya devem edeceğini söylemişti.

Hükümete yakınlığı ile bilinen Sabah gazetesi yazarı Mahmut Övür,  Gül'ü cesaretlendiren kişinin eşi Hayrünnisa Gül olduğunu iddia etti.

Övür, eski Cumhurbaşkanı Gül için, "zorlama bir siyasi süreçle, bir siyasi mühendislikle karşı karşıya. Bir süredir hem Ankara hem de İstanbul'daki ofisler hayli hareketli. En dikkat çekici yan ise, eski bürokratların, eski diplomatların, eski AK Partililerin, eski muhalefet milletvekillerinin ve eskinin etkili işadamlarının yoğun ilgisi..." dedi ve ekledi: Adı "Eski Parti" mi olur bilmem ama en ilginci Hayrünnisa Gül'ün bizzat telefonla birilerini arayıp ısrarcı olması. Bir işadamına söylediği; "Abdullah'a baskı yapın, öne çıksın" sözü hiç şaşırtıcı değil. Bu arayış muhalefetin ortak adaylığı için mi, bir parti için mi yoksa AK Parti'yle pazarlık için mi; onu da zaman gösterecek.

Övür’ün yazısının ilgili bölümü şöyle:

Muhalefet cephesinde derin bir umutsuzluk hüküm sürüyor. İşte tam bu noktada eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün konuşması ya da birilerinin onu devreye sokmak istemesi şaşırtıcı değil.

Uzun süredir zaten hazırlık içinde oldukları biliniyor. Ankara ve İstanbul'da eski AK Partililerin sık sık buluştuğu ve Gül'e mesaj yolladıkları sır değil. Ama ortada köklü bir siyasi farka işaret eden bir duruş yok.

Bugüne kadar Gül ve çevresinden kamuoyuna yansıyan bazı konularda farklı bakış dışında bir vizyondan da söz edilmiyor.

Gül'ün bugüne kadar AK Parti'ye yönelttiği eleştirilerle Kılıçdaroğlu'nun eleştirileri arasında nasıl bir fark var?

Anlayacağınız ortada toplumsal bir talebe karşılık gelen bir siyasi önerme yok. Ayrıca şu son dönemde Türkiye'nin ABD ve AB üzerinden yaşadığı kuşatmalara dair hiçbir tepki verilmemesi, referandum öncesi ve sonrası onlarca kez Türkiye'ye yönelik AB medyasının haksız kampanyası karşısında susulması manidar değil mi?

ABD'nin PKK-PYD'yi silahlandırması, FETÖ'yü sahiplenmesi ve Sarraf davasının siyasi davaya dönüştürülmesi de öyle...

Ve en önemlisi Halkbank, ABD tarafından karalanırken, uzun yıllar o bankadan sorumlu başbakan yardımcılığı yapmış Ali Babacan'ın ABD'ye tek söz söylememesi.

Durum eski Cumhurbaşkanı Gül açısından hiç iç açıcı görünmüyor. Zorlama bir siyasi süreçle, bir siyasi mühendislikle karşı karşıya. Bir süredir hem Ankara hem de İstanbul'daki ofisler hayli hareketli.

En dikkat çekici yan ise, eski bürokratların, eski diplomatların, eski AK Partililerin, eski muhalefet milletvekillerinin ve eskinin etkili işadamlarının yoğun ilgisi...

Adı "Eski Parti" mi olur bilmem ama en ilginci Hayrünnisa Gül'ün bizzat telefonla birilerini arayıp ısrarcı olması. Bir işadamına söylediği; "Abdullah'a baskı yapın, öne çıksın" sözü hiç şaşırtıcı değil.

Bu arayış muhalefetin ortak adaylığı için mi, bir parti için mi yoksa AK Parti'yle pazarlık için mi; onu da zaman gösterecek.

Yazının tamamı burada.

Kaynak: Sabah