Rojava-Kuzey Suriye Demokratik Federal Sistemi’nin yöneticilerinden Fevziye El Yusuf, Türkiye’nin Suriye politikasını, Kürtlere yaklaşımını ve Rakka operasyonunu değerlendirdi.

Türriye’nin Kürt halkına düşman olduğunu savunan Yusuf, “Gerçek şu ki Türkiye Kürtlere düşman ve Türkiye’deki Kürtlerin haklarını elde etmesini engellemek için Kürtlerin hiçbir ülkede hak talebinde bulunmasını istemiyor. Türkiye’nin kendi ülkesindeki HDP mensuplarını tutuklaması, Demokratik Birlik Partisi’ne (PYD) saldırması da bunu teyit ediyor” dedi.

Türkiye’nin sınırında IŞİD’i Kürtlere tercih ettiğini ifade eden Yusuf,Tükiye’nin IŞİD ile savaşanlarla savaştığını söyledi.

Yusuf, “Türkiye İD’le değil, İD’e karşı koyanlarla mücadele ediyor. Menbiç İD kontrolündeyken Türkiye’nin umurunda olmadı. Bu onun için sorun değildi. Ne zaman ki Menbiç Askeri Konseyi bölgeyi kurtardı Türkiye için işler değişti. Bu da Türkiye’nin kapı komşusu olarak İD’e razı olduğunu ama demokratik bir gücü kabul etmediğini gösteriyor” ifadelerini kullandı.

Yusuf, Al Monitör’den Massoud Hamed’in sorularını yanıtladı.

*Rojava’da simgesel bir lider olarak anılmak size neler hissettiriyor? Ailenizden, doğduğunuz kentten ne zaman ayrıldınız? Hangi amaçla döndünüz? Bunu geçmişin telafisi olarak mı görüyorsunuz?

Suriye’deki Kürt halkı, bölgede uygulanan olağanüstü hâl ve sıkıyönetim nedeniyle uzun yıllar kültürel ve siyasi imhayla karşı karşıya kaldı. Suriye rejiminin tutuklamaları nedeniyle herhangi bir siyasi faaliyette bulunmak bizim için çok zordu. Birçok üniversite öğrencisi tutuklanıyor, sınır dışı ediliyor veya güvenlik birimleri tarafından aranıyordu. Bu uygulamalara ben de maruz kaldım ve Suriye’deki eğitimimi bırakıp siyasi mücadeleyi dışarıda, Kürdistan dağlarında sürdürmek zorunda kaldım. Bu, 1990’ların başında oldu.

Siyasi çalışmalar için gizlice memlekete döndüğüm oldu ama güvenlik durumundan dolayı rejim tarafından arandığım için yine gitmek zorunda kaldım. Suriye’de ayaklanmanın patlak vermesi ve 2011’de başlayan siyasi gelişmelerle birlikte yıllardır verdiğimiz mücadeleyi kalıcı bir zaferle taçlandırmak için, halkımızın siyasi, kültürel ve sosyal haklarını güvenceye alacak bir çözüm bulmak için geri geldim.

*Son gelişmeler ışığında Rojava’nın geleceğine ilişkin belirsizliği nasıl değerlendiriyorsunuz? Suriye Demokratik Güçleri (SDG), Halk Savunma Birlikleri (YPG), Kadın Savunma Birlikleri Rakka’yı kurtarma mücadelesinin ön saflarında yer alıyor. Kürtlerin Rakka’ya ilerlemesinin sebebi nedir?

Belirsizlik bir bütün olarak Suriye’nin geleceği için söz konusu ve bu doğal olarak bizi de etkiliyor. Ancak ben risklere rağmen iyimserim. Çünkü Kürtler terörle mücadelede, bilhassa İslam Devleti’yle (İD) mücadelede büyük bir rol üstlendi. Kürtler bugün Suriye’nin geleceğinde etkili bir oyuncu olmak için gerekli güç ve stratejiye sahip. Doğal olarak aşmamız gereken zorluk ve riskler var ama bu durum Suriye’yle ilgili herkes için geçerli.

‘RAKKA’YI IŞİD’DEN KURTARAMAZSAK KENDİ BÖLGEMİZDE İSTİKRARI SAĞLAYAMAYIZ’

Rakka harekâtına gelince bunun birçok sebebi var. Özetleyecek olursak ilk olarak Rakka İD’in sözde başkenti ve Cizire bölgesindeki Kobani, Tel Abyad, El Şedadi gibi Kürt kentlerine yönelik her saldırı Rakka’dan başlıyor. Burayı İD’den kurtaramazsak kendi bölgelerimizde istikrar ve güvenliği sağlayamayız.

İkincisi Türk devleti ve onun desteklediği milisler bizim bölgelerimizi tehdit etmeye, kuzey Suriye’de federasyon kurma projemizi şöyle ya da böyle engellemeye çalışıyorlar. Kürt bölgesine yakın yerleri işgal etmeye çalışıyorlar ki bize sürekli saldırabilsinler, Kürtlerin haklarını güvenceye alan siyasi bir yapı kurmamızı engelleyebilsinler. Biz Kürtler Rakka’nın kurtarılmasında yer almazsak Rakka’yı Türkler ve onların paralı askerleri işgal edecek. Bununla da kalmayıp Rakka’yı askeri bir üs hâline getirecekler ve tıpkı bugün güney Kürdistan (Irak Kürdistanı) ve Başika bölgesinde olduğu gibi bize yönelik kalıcı bir tehdit hâline gelecekler.

Üçüncüsü Rakka’yı kurtarmak için mücadele eden SDG’dir. SDG’nin içinde de Kürtler var ki bu son derece doğaldır. Zira Rakka nüfusunun yüzde 25’ini Kürtler oluşturmakta ve oradaki kardeşlerini savunmak Kürtlerin hakkıdır.

Dördüncüsü biz Kürtler olarak Suriye toplumunun tüm kesimlerini kapsayan bir çözüm önerdik. Suriye’de kapsamlı bir demokratik çözümün Kürtlerin de haklarını güvenceye alacağına inanıyoruz. Kürt meselesinin Suriye’nin bütününü kapsayan bir federal sistem içinde çözülebileceğini düşünüyoruz. Dolayısıyla Suriye meselesinin bütünü gibi Rakka’daki İD varlığı da bizi ilgilendiriyor. Zira bu varlık Suriye genelinde istikrarın sağlanmasını engelliyor ve bu da bizi doğrudan etkiliyor.

*Suriye’de yarı özerk bir Kürt bölgesi kabul görürse rejimle iş birliği yapar mısınız?

Biz daha başta (muhalefet ile Devlet Başkanı Beşar Esad yönetimi arasındaki 2013 görüşmeleri) Suriye krizine çözüm bulmak için rejim ve muhalefetle müzakereye hazır olduğumuzu ortaya koyduk ama dışlandık ve ötekileştirildik. Cenevre toplantılarına, Suriye konulu başka görüşmelere katılmamız engellendi.

İD’den ve diğer terör gruplarından kurtardığımız bölgelerde farklı ilçeler için müşterek bir yönetim gerektiğinden ve özellikle bu bölgeler Menbiç ve Şedadi gibi kentlerin alınmasıyla genişlediği için özerk idarenin bazı ilçelerle sınırlı kalması yönetim, ekonomi ve güvenlik açısından ihtiyaçları karşılayamaz hâle geldi. İlçeler arasında ortak idare gerekiyor. Ortak bir yönetim sistemi geliştirmemizin nedeni budur.

Kaldı ki demokratik federal sistem Suriye genelindeki krizi çözmenin en gerçekçi yoludur. Bu zeminde müzakereye hazırız. Sadece rejimle değil, Suriye konusuyla ilgili, demokratik federalizm projesini konuşmak isteyen tüm güçlerle… Suriye rejimi bu projeyi kabul ederse onunla müzakere etmekte bir beis görmüyoruz. Tabii, bunun uluslararası bir şemsiye altında olması daha iyi olur.

*Rojava demokratik özerklik projesi, Rakka’nın kurtuluştan sonra Kürt vilayetlerine dahil edilmesini mi öngörüyor?

Bizim için önemli olan Rakka’yı İD’den kurtarmak ve buradan bizim bölgelerimize yönelen tehdidi bertaraf etmektir. Rakka’nın idaresine gelince bunun kararını Rakka halkı vermeli. Bizim için temel mesele tüm unsurları Rakka’nın kültürel ve siyasal çeşitliliğini temsil eden bir yönetim sisteminin oluşması ve Rakka’nın terör gruplarının örgütlendiği bir yer olmaktan çıkmasıdır. Bizim için esas olan Rakka halkının kararlarıdır.

*Savaş sizce ne zaman sona erer? Rojava’nın Kürt bölgelerinde, Suriye’nin kuzeyinde sivil yapılar ne zaman kurulur?

Tüm tarafları memnun eden siyasi bir mutabakat sağlanamazsa Irak’ta olduğu gibi Suriye’de de savaşı bitirmek zor olur. Dolayısıyla Irak’ın tecrübesini yaşamamak için tüm kimlikleri, tüm etnik ve dinsel çeşitliliği kapsayan bir siyasi sistem oluşturmak son derece önemlidir. Ben, bizim önerdiğimiz demokratik federalizm sisteminin Suriye’nin geneli için en iyi çözüm olduğuna inanıyorum. Aksi hâlde herhangi bir etnik, dini veya mezhepsel grubun dışlanması, savaşın şu ya da bu şekilde devam etmesi anlamına gelecek, İD’in bitirilmesi de yeni bir İD’in ortaya çıkmasından ibaret olacak.

Rojava’daki örgütlenmeye gelince biz ocak 2014’te demokratik özerkliği ilan ettikten sonra hem sivil hem kültürel birçok siyasi örgüt kuruldu ve bunlar şu an faal. Bir yandan bölgelerimizi savunuyoruz, bir yandan da inşa sürecini yürütüyoruz. Savaş hâlinde olmamıza rağmen örgütlenme ihmal edilmiyor.

* Rakka’daki eğitim ve yönetim yapıları neye göre oluşturulacak? Nüfusa göre mi, ekonomik ve siyasi ağırlığa göre mi?

Bunu öngörmek bence zor. Çünkü Rakka kurtarılınca kararları Rakka halkı verecek. Etnik, dini ve kültürel farklara bakılmaksızın Rakka halkının tamamı için eşitlik ve adalet sağlayan, demokratik bir yönetim sisteminin kurulmasına elimizden geldiğince yardım edeceğiz. Tel Abyad ve Menbiç’in tecrübelerinden yararlanmak son derece önemli. Rakka halkının kendi kendini yönetebilmesi, her açıdan kendine yetmesi yaşamsal önem taşıyor.

* Rakka kurtarıldıktan sonra Türkiye’yle savaşan PKK’yle ilişkileriniz olacak mı? Duruma bağlı olarak komşu ülkelerle özel ilişkiler geliştirecek misiniz?

Türkiye saldırılarına gerekçe olarak hep PKK’nin kuzey Suriye’deki varlığını kullanıyor. Ancak bu tümüyle yanıltıcı bir argüman. Gerçek şu ki Türkiye Kürtlere düşman ve Türkiye’deki Kürtlerin haklarını elde etmesini engellemek için Kürtlerin hiçbir ülkede hak talebinde bulunmasını istemiyor.

Türkiye’nin kendi ülkesindeki HDP mensuplarını tutuklaması, Demokratik Birlik Partisi’ne (PYD) saldırması da bunu teyit ediyor. Türkiye’nin bizim bölgelerimize saldırmasının temel nedeni İD’in burada yenilmesidir.

Türkiye İD’le değil, İD’e karşı koyanlarla mücadele ediyor. Menbiç İD kontrolündeyken Türkiye’nin umurunda olmadı. Bu onun için sorun değildi. Ne zaman ki Menbiç Askeri Konseyi bölgeyi kurtardı Türkiye için işler değişti. Bu da Türkiye’nin kapı komşusu olarak İD’e razı olduğunu ama demokratik bir gücü kabul etmediğini gösteriyor.

Türkiye’nin iş aramak için sınırdan geçmeye çalışan birçok silahsız sivil Kürdü vurmasına rağmen biz sınır bölgelerini İD’den kurtardıktan sonra ne Türkiye’yle ne başkasıyla komşuluk ilişkilerini zedeleyecek bir şey yapmadık. Bu tavrımızı da sürdüreceğiz.

* Peki, Türkiye Rakka’ya ilerlemenize izin vermezse? Türkiye’yle çatışacak mısınız?

Türkiye sadece ilerlememize karşı çıkmıyor, Rakka’nın kurtarılmasında Kürtler hiç yer almasın istiyor. Bunu kabul edemeyiz. Çünkü biz Suriyeliyiz ve Rakka’nın İD’in karanlığından kurtarılmasında yer almak, oradaki halkımızı savunmak bizim meşru hakkımızdır. Rakka’yı kurtarmak için ilk harekât Fırat’ın Öfkesi adıyla 4 Kasım’da başlamıştı. 10 Aralık’ta başlayan ikinci aşama hâlen devam ediyor. Ben Türkiye’nin SDG’nin ilerleyişini durdurabilecek gücü olduğuna inanmıyorum.

* Donald Trump göreve başladığında ABD’nin Kürtlere yönelik politikası sizce değişir mi?

ABD politikasında köklü bir değişiklik beklemiyoruz. Çünkü Amerika uzun vadeli siyaseti olan, kurumsal bir devlet. Kaldı ki Trump’ın hem seçim öncesinde hem seçim sonrasındaki beyan ve tutumları olumlu ilişkilerin süreceğine, iş birliğimizin gelişerek artacağına işaret ediyor. Eşi benzeri olmayan bir cehenneme dönen Suriye’de savaş devam ediyor. Kürtler PYD’yle, Kadın Savunma Birlikleri’yle SDG’nin yanında savaştı ve İD kontrolünde olan birçok kenti özgürleştirdi.