Hükmet-Cemaat kavgası sonrası AKP’den ayrıldıktan sonra Millet ve Adalet Partisi’ni (MİLAD) İdris Naim Şahin, Şırnak’ın Uludere İlçesi’nde 27 Aralık 2011’de F-16 savaş uçakları tarafından bombalanan 34 köylünün hayatını kaybettiği Roboski Katliamı ile ilgili yaptığı açıklamalar tartışma yarattı. 24 Kasım’da Meclis’te basın toplantısı düzenleyen dönemin AKP’li İçişleri Bakanı Şahin, üst düzey bir MİT görevlisinin, TSK’ya ısrarla “PKK’lı Bahoz Erdal sınırı geçiyor”diye bilgi verdiğini, bu bilgi üzerine vahim olayın yaşandığını belirtti. Bu açıklama hem Roboski katliamını hem de soruşturma dosyasını yeniden gündeme getirdi. Dosyanın müdahil avukatı Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, Meclis İnsan Hakları Uludere Alt Komisyonu üyesi HDP’li vekil Ertuğrul Kürkçü, soruşturmanın yeniden gözden geçirilmesini, belgelerin incelenmesini istiyor.

Tuğba Merazarkalı ve Mustafa Gürlek’in Zaman’daki haberine göre siyaset, hukuk çevreleri ile güvenlik uzmanlarının, Şahin’in açıklamaları üzerine yeniden gündeme gelen Uludere faciasıyla ilgili açıklamaları şöyle:

ULUDERE, BÖLÜNME SÜRECİNİN BAŞLANGIÇ NOKTALARINDAN BİRİSİYDİ

BBP Genel Başkanı Mustafa Destici: Uludere’nin sonuçlarına baktığımız zaman burada PKK’nın ve PKK ile iş tutanların kazandığını ama devletin TSK’nın ve milletin mağdur edildiğini görüyoruz. Ben o zaman da şunu söylemiştim, eğer bunlar kaçakçı ise bu insanların havadan bombalanması; ne insanî ne İslamî ne de hukukîdir. İçlerinde terörist unsurlar olsa bile madem tespit edilmişler, beklenir, etrafları çevrilir, teslim ol çağrısı yapılır. Teslim olmazlarsa etkisiz hale getirilir, demiştim. Olayın mutlaka aydınlatılması, netleştirilmesi, bunu kim yapmışsa PKK’ya hizmet ettiğinin ortaya çıkarılması gerekiyor. O günlerde bana temsilci gönderip de yani olayın öyle olmadığı, olayın farklı olduğunu anlatma gereği hisseden hükümet daha sonra hem Meclis Araştırma Komisyonu’nda hem de kendi ajandasında bu sürecin üstünü örttü. Ve neticede şimdi bölünme süreci olarak adlandırdığımız bu çözülme süreciyle birlikte tamamen Uludere işini gündemden çıkardı. Çünkü Uludere, bölünme sürecinin başlangıç noktalarından birisiydi. TSK bu işin altında bırakılarak bir itibarsızlaştırma operasyonu yapıldı.

HÜKÜMET AÇIKLAMA YAPMALI VE ÖZÜR DİLEMELİ

HDP Milletvekili Altan Tan: İdris Naim Şahin’in bugüne kadar bu bildiklerini saklaması, suça yataklıktır. MİT’i eleştirirken askeri temize çıkarmak da büyük bir yanlışlıktır. Neticede MİT de, asker de topyekün hükümete bağlıdır, dolayısıyla bunun birinci derecede sorumlusu hükümettir. Hükümetin konuyla ilgili bir açıklama yapması ve ardından özür dilemesi lazım. Sonra da gereken yapılmalı ve suçlular kanun önüne çıkarılmalı. Neticede bu bir katliamdır, hesabı sorulmalıdır.

AYM’NİN DOSYAYI GERİ GÖNDERECEĞİNDEN ŞÜPHEM YOK

Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi: Bu olayın başından beri araştırılıp soruşturulması gerekiyor. Kişi ve kurumların birbirlerini medya üzerinden suçlaması yerine bütün bu bilgileri savcılarla paylaşmaları gerekiyor. Bir hukuk devletinde yapılması gerekenler yapılsaydı eğer; etkili, objektif, tarafsız, adil bir soruşturma sürdürülseydi zaten şu ana kadar bu tartışmalara da gerek kalmazdı. Yapılması gereken şudur; şu an bu dava Anayasa Mahkemesi’nin önünde duruyor. Umarım Anayasa Mahkemesi ihlali tespit eder de bir kez daha soruşturma makamları bu dosyayı soruşturmayı başından itibaren gerektiği gibi bütün yönleriyle araştırır, soruşturur. Hangi kurumun sorumluluğu var ise bunun ortaya çıkarılması gerekiyor. Zaten takip ediyoruz ve şikâyet Anayasa Mahkemesi’nin önünde. Dosyayı geri göndereceğinden şüphem yok.

ŞAHİN’İN İDDİALARI CİDDİ, GEREKLİ İNCELEMELER YAPILMALI

Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Rektörü Prof. Sedat Laçiner: İdris Naim Şahin, İçişleri Bakanlığı yapmış bir kişi. Dolayısıyla bu konulara vâkıf. Söyledikleri hafife alınır iddialar değil, ciddiyetle incelenmesi gerekli. Uludere meselesi, Türkiye’nin tarihine bir kara leke olarak düştü. Hassas bir dönemde vahim bir hata olarak ortaya çıktı. İdris Naim Şahin’in ifadelerine benzer iddialar o günlerde de basında yer aldı. Dış bir gücün yanlış bilgi verdiği ve TSK’nın sivilleri öldürmesini sağladığı iddia edilmişti. Bu yöndeki şüphelerin giderilmesi gerekir, aksi takdirde bunun etkileri devam eder. Türkiye’nin istihbarat dünyası hep karanlık, bulanık, dışa bağımlı ve dışarının etkisine açık oldu. Uludere meselesinde bu durum daha fazla söz konusu. İstihbarat kurumlarımızın daha saydam, denetlenebilir, hesap verebilir olması lazım. Meseleye parti meselesinin ötesinde bakmak lazım. İstihbaratın millî, saydam ve güçlü olması burada söz konusudur. Uludere üzerinde de çok ciddi bir incelemenin yapılması ve hatta daha ötesine geçilmesi gerekli. Ama bu şimdiye kadar olmadı.

BİLGİ VE BELGELERE TEKRAR BAKMAK LAZIM

Uludere Alt Komisyonu üyesi Ertuğrul Kürkçü: Bu açıklamaların dayanağını görmemiz gerekiyor. Belgelere tekrar bakmak lazım. İçişleri Bakanlığı’nın mülkiye müfettişlerinin hazırladığı raporda ‘Herhangi bir istihbarat raporu olmadan bu karar verilmiştir.’ deniyordu. Genelkurmay Başkanlığı’ndan gelen yazıda da spesifik istihbarata dayanmadığı söyleniyordu. Bu çerçevede yapılan değerlendirmeler sonucunda bizim Genelkurmay Başkanlığı’nın kendi insansız hava aracı görüntülerinin okunmasından bu sonuca ulaştığı kanaatine vardık. Şahin’in söyledikleri pekala doğru olabilir. Şahin’in bütün bunlar Meclis’te tartışıldığı zaman bu raporları neden ortaya koymadığını sorumlu İçişleri Bakanı olarak görevini niye yapmadığını da sormak durumundayız.

NASIL İSTİHBARAT Kİ HEMEN SALDIRI EMRİ VERİLİYOR?

İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan: Gücü elinde bulunduran devlet kurumları objektif olmak durumunda. Somut bilgi ve belgelere göre davranmak zorunda. Farz edelim ki ‘kumpas kurmak’ için istihbarat verdi. Ve siz o yanlış istihbaratı doğru olarak kabul edip, saldırı emrini verdiniz. Mevzuatımıza göre elinde silah dahi olsa önce ‘dur’ ihtarı çekmek zorundasınız. Sınırın sıfır noktasında da olsa gelen gruba önce uyarı yapılarak, durdurulup, teslim olmalarını istemeniz gerekiyor. Peki bu nasıl bir yanlış istihbarat ve hırstır ki siz burada hemen saldırı emrini veriyorsunuz? Buradan bir ders çıkartılmalı. Bize bir gün adalet lazım olacak. Konjonktür değişir, şimdi düşman olan gelecekte iktidar olur. Hepimiz hukuk güvenliğinden yararlanacağız.