Şırnak Uludere'de yapılan hava operasyonu sırasında 34 kişinin ölümüyle ilgili Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı'nın verdiği takipsizlik kararına, ölenlerin ailelerinin avukatları tarafından Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Mahkemesi'nde itiraz edildi.

Uludere ilçesine bağlı Ortasu köyünün sınır kesimini (Roboski) 28 Aralık 2011 tarihinde savaş uçaklarının bombalaması sonucu yaşamını yitiren 34 kişi ile ilgili Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığının bir süre önce verdiği takipsizlik kararına avukatlar tarafından Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Mahkemesine itiraz edildi. İtiraz dilekçesi bugün Ankara'da ailelerin avukatları tarafından Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Mahkemesine teslim edildi.

BDP Eş Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş, itirazı yaptıklarını ancak bir sonuç beklemediklerini ifade ederek, "Olayı Anayasa Mahkemesine taşımak için itirazı yapmak zorundaydık. İç hukuk yollarını tükettikten sonra bir sonuç alamaz isek dosyayı uluslararası hukuk alanına taşıyacağız" dedi.

Genelkurmay Başkanlığı Askeri savcılığı verdiği 16 sayfalık takipsizlik kararında, operasyonunun TBMM ve Bakanlar Kurulu kararlarının askere verdiği yetki kapsamında gerçekleştiği ve hava bombardımanı bitene kadar köyden hiç kimsenin askeri birimlere kaçakçılık yapıldığına dair bir haber verilmediği belirtilmişti. Kararda, İHA ile takip edilen ve sonradan kaçakçı olduğu anlaşılan gruba, örgüt mensubu olarak değerlendirme yapılırken, detayıyla açıklanan sebeplerle kaçınılmayacak bir hataya düşüldüğü ifade edilmişti.

ASIL SORUMLUSUNUN HÜKÜMET

İtiraz dilekçesinde, olayın asıl sorumlusunun hükümet olduğu belirtilirken, kanunsuz emri uygulayan Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in de birinci derece sorumlu olduğu belirtildi. Dilekçede, askeri uçakların sivil vatandaşlara yönelik bombalama eyleminin savaş suçu olduğuna dikkat çekildi.

Mağdur ailelerin avukatları, Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Mahkemesi’ne bugün verecekleri dilekçe ile ‘takipsizlik kararının bozulmasını’ ve ‘itiraz incelemesinin duruşmalı yapılmasına’ karar verilmesini talep etti.

SİVİL SAVCILIĞA GÖNDERİN

İtiraz dilekçesinde, askerlerin yargılandığı Balyoz ve Ergenekon gibi soruşturmaların sivil savcılık tarafından yapıldığı, 34 sivil vatandaşın hayatını kaybettiği olayın askeri savcılık tarafından soruşturulması eleştirildi ve bu durum “hukuk tanımazlık ve çifte standart” olarak nitelendirildi. Bu nedenle takipsizlik kararının kaldırılarak, dosyasının TMK 10. Madde ile görevli savcılığa gönderilmesi istenildi. Askeri savcılığın olayda yaralı olarak kurtulan 4 kişinin ifadesini bile almadığına da dikkat çekilen dilekçede, “Tek başına bu husus, soruşturma merciinin görevini kötüye kullandığını, delil araştırmadığını ve olayı açıklığa kavuşturmaktan çok karartma amacını taşıdığını ortaya koymaktadır. Mevcut dosyada eksik soruşturmadan çok soruşturmaktan kaçınma eğilimini görmek mümkündür” denildi.

Maddi delilleri ortaya koyulmadan takipsizlik kararı verilmesinin ‘ibret verici’ olduğu kaydedilen dilekçede, “Olaydan zarar görenler ve tanık ifadeleri alınmamıştır. Bu hususda soruşturmanın sadece evrak üzerinden yapıldığını göstermektedir. Katliamın şüphelileri gizlenmiştir. Dolayısıyla etkin soruşturma ilkesi ihlal edilmiştir” görüşü savunuldu.

ŞÜPHELİLER GİZLENDİ

Soruşturma kapsamında savaş uçaklarının pilotlarının ifadesinin bile alınmadığına da dikkat çekilerek, “Bu nedenle, başta komuta kademesinde yer alan komutanlar olmak üzere, savaş uçağı pilotları ve yanlış istihbarat veren şahıslara şüpheliler arasında yer verilmeyerek, katliamın şüphelileri gizlenmiştir” değerlendirilmesi yapıldı. İtiraz dilekçesinde, 2011 tarihli sınır ötesi operasyon yetkisine ilişkin TBMM kararına atıf yapılarak, “Hudut, şümul, miktar ve zamanı belirleyen hükümet olduğuna göre; asli sorumluluk da hükümettedir. Bu nedenle Genelkurmay Başkanlığı’na ve Başbakanlık’a müzekkere yazılarak hükümet tarafından hudut, şümul, miktar ve zamanı belirten yazılı emrin temini ile bu emrin altında imzası bulunan herkesin fail olarak gösterilmesi yasal zorunluluktur” denildi. Mevzuata göre kanunsuz emri uygulamanın da suç olduğuna işaret edilerek “Emri alan Genelkurmay Başkanı’nın öncelikle aldığı emir kanunsuzdur ve suç teşkil etmektedir. Bu nedenle kanunsuz emri yerine getiren Genelkurmay Başkanı birincil dereceden sorumlu kişidir” ifadesi yer aldı.

Emir komuta zinciri içerisinde Genelkurmay İkinci Başkanı, Genelkurmay İstihbarat Başkanı’nın da aralarında bulunduğu çok sayıda askerin şüpheli olması gerektiği iddia edilen dilekçede, “2’nci Hava Kuvveti Komutanlığı katliamın icrası ile görevli pilot ve görevliler olayın bizzat failidirler” denildi. Bombalama olayının akabinde yaralılara müdahale etmeyen Şırnak Valisi ve Uludere Kaymakamı’nın da şüpheliler arasında yer alması gerektiği savunuldu. Savcılığın takipsizlik kararında, Birleşmiş Milletler antlaşmasına atıf yapıldığına dikkat çekilerek, savaş suçu işlendiği iddia edildi.