Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) adı altında yapılan operasyonlar kapsamında gözaltına alınan Prof. Dr. Büşra Ersanlı ve yayıncı-yazar Ragıp Zarakolu'nun Beşiktaş Adliyesi'nde ifadesi alınırken, Adliye önünde yüzlerce kişi gözaltıları protesto etti.

"Büşra Hoca Yalnız Değildir", "Yaşasın Halkların Kardeşliği", "Hepimiz Kürdüz, Hepimiz KCK'liyiz", "Barışa Kelepçe Vurulamaz" sloganları atan grup, Ersanlı'nın "İktidar ve Tarih" kitabının kapağını taşıdı.

"HOCAMIZ 'CESURCA İLK KONUŞAN SİZ OLUN' DERDİ"

Ersanlı'nın Marmara Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden öğrencileri adına Hazal Hürman'ın seslendirdiği açıklamada, "Barış için söz veren hocamız, savaş çığırtkanlığı ile suçlanıyor" dedi.

"Eşit, parasız, bilimsel, anadilinde eğitimin akademisyenler safındaki savunucusu olan 'Yaşasın halkların kardeşliği' şiarını yaşamın her alanında uygulayan ve bizi hiçbir zaman yalnız bırakmayan hocamızı biz de yalnız bırakmayacağız. Onun bir an önce derslerine dönmesini istiyoruz. "

Ersanlı'nın öğrencilerinden Beyza Kural, "Hocamız bize her zaman, 'bir ortamda hoşunuza gitmeyen bir şey varsa, başkasını beklemeden cesurca ilk siz öne çıkıp konuşun' derdi, biz de bu yüzden buradayız" dedi.

Şevin Sandıç, Ersanlı'nın "terörist yetiştirmekle" suçlanmasının çok onur kırıcı olduğunu söyledi ve "O zaman onun tüm öğrencileri olarak teröristiz öyle mi? Onun yeri bu Adliye değil, yanındaki üniversitedir" dedi.

YEŞİLDERE: GÖZALTILAR ANAYASA YAPIM SÜRECİNİ TEHLİKEYE ATTI

Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Prof. Dr. Tahsin Yeşildere ise gözaltıları, "Artık son noktaya geldi, oldukça endişeliyiz" sözleri ile eleştirdi. Yeşildere, "Demokratik siyasetin önünün tamami ile kapatılması ile karşı karşıyayız. Gerek bilimsel çalışmaları gerekse topluma bugüne kadar yapmış olduğu katkıları ile öne çıkan Büşra arkadaşımızın da KCK davasından gözaltına alınması gerçekten bizi endişelendirmektedir. Arkasından gazeteciler, yazarlar... Bu nereye kadar gidecek?" diye sordu.

"HEPİMİZ KÜRDÜZ, BDP'LİYİZ, KCK'LİYİZ"

"Hepimiz Kürdüz, BDP'liyiz, KCK'liyiz" diyen Halkların Demokratik Kongresi bileşenleri 'KCK operasyonu' adı altında gözaltına alınanlara destek olmak için adliye önündeydi. Kongre bileşenleri, sözün bittiği noktaya gelmeden, gözaltı ve tutuklama terörünün son bulmasını istediler.

Aralarında Hrant Dink'in eşi Rakel Dink'in de bulunduğu HDK bileşenleri, adliye önünde sık sık "Türk, Kürt, Ermeni, yaşasın halkların kardeşliği", "Hepimiz Kürtüz, hepimiz KCK'liyiz", "Hepimiz Kürtüz, hepimiz BDP'liyiz", "Faşizme karşı omuz omuza" şeklinde sloganlar attı.

Halkların Demokratik Kongresi adına açıklama yapan İbrahim Çiçek, adliye önünde bulunma nedenlerini şu sözlerle açıkladı: "KCK Davası' adı altında Kürt halkımızın siyasi temsilcilerine yönelik siyasi soykırım saldırısını göğüslemek ve bu saldırıların karşısında olduğumuzu bir kez daha kamuoyuna duyurmak için buradayız. Bugün sadece Kürt halkının örgütlenme özgürlüğü, siyaset yapma özgürlüğü, demokratik özgürlükleri tehdit altında değildir. Aslında bu saldırılar Türk işçi ve emekçilerine, Laz, Çerkez, Ermeni, Gürcü, Azeri, Çingene bütün halklarımızın politik özgürlüklerine yönelik bir sürek avıdır. Biz biliyoruz ki bütün dünyadaki faşist uygulamalar bugün Türkiye'de uygulanmaya konulmuştur. Bu uygulamalara göre önce en örgütlü güçlere saldırırsınız ve sanki diğer kesimler bu saldırının hedefi değilmiş gibi onları ezersiniz ve sonra parça parça diğerlerini ezersiniz, örgütlülüklerini dağıtırsınız, boyun eğmeye zorlarsınız. Bu süreç polis zorbalığı, sokaklara sürülen faşist sürülerinin zorbalığı ile tamamlanmaya çalışılır.

'BİZİ ÇİĞNEMEDEN KÜRT HALKINI EZEMEYECEKSİNİZ'

Nihayetinde savaşı tırmandıran AKP hükümeti aynı zamanda sokaklara faşist gürühları çıkararak halklarımızın barış iradesini teslim almak ve ezmek istiyor. Her zaman söylediğimiz sözleri burada yeniden tekrarlamak için bulunuyoruz: Bizi çiğnemeden Kürt halkını da ezemeyeceksiniz. Çünkü biz biliyoruz ki, söz konusu olan sorun, yani Kürt ulusal sorunu, yani Kürt ulusunun kollektif varlığının ve haklarının kabul edilmesi sorunu, aynı zamanda Türk işçi ve emekçileriyle birlikte tüm Türkiyeli halkların, aydınların, sanatçıların, kadınların, gençlerinin, doğa hareketinin bütün hareketlerimizin haklarına yönelmiştir. Türkiye'de kendine dikensiz gül bahçesi yaratmaya çalışan AKP hükümeti ve faşist rejim pekiştirilmek istenmektedir. İşte bu sebeptendir ki bütün zor anlarda daima Kürt halkıyla dayanışma içerisinde olacağız."

'AKP HÜKÜMETİ FAŞİZMİNE KARŞI OMUZ OMUZA'

Büşra Ersanlı ve Ragıp Zarakolu'nun gözaltına alınmalarının aydınlara yönelik bir gözdağı olduğunu söyleyen Çiçek, "Tüm bunlar AKP hükümetinin ne kadar ikiyüzlü olduğunu göstermektedir. Anayasal çözümden bahsederken, nasıl oluyor da Kürt halkına destek amacıyla Anayasa Komisyonu içerisinde yer alarak demokratik, onurlu bir çözümü savunan aydınlarımıza baskı yaparak gözaltına alıyorsunuz. Bu AKP hükümetinin Anayasal çözüm planının da bir aldatmaca olduğunu göstermektedir" dedi.

"AKP Hükümetinin bu oyunlarını halklarımızın birleşik mücadelesi durduracaktır" diyen İbrahim Çiçek, tüm halkları ve özellikle de Türk işçi, emekçilerini faşizme karşı omuz omuza durmaya çağırdı.

RAKEL DİNK: 1915'LERE TEKRAR DÖNDÜRÜLÜYORUZ'

Rakel Dink, AKP Hükümetinin yapmaya hazırlandığı yeni anayasayı yeni bir darbe olarak yorumladı ve "Konuşanları yazanları içeriye almak bizleri 1915 yılına tekrar döndürüyor. Türkiye tekrar o yıllara dönmek üzere. Bu uygulamalar karşısında başka da söylenecek bir söz yok" dedi.

"AKADEMİDE GİZLİ ŞEYLER DEĞİL, BDP'NİN TALEPLERİ KONUŞULUR"

Sebahat Tuncel, Zarakolu'nun Barış ve Demokrasi Partisi'nin (BDP) siyaset akademisinin kokteyline katılarak sembolik bir ders verdiği için gözaltına alındığını söyleyerek, bu akademilerde gizli kapaklı şeyler değil, aksine BDP'nin sürekli dile getirdiği taleplerin konuşulduğunu söyledi.

BDP İstanbul Milletvekil Sebahat Tuncel, "Artık burada konuşma yapmaktan çok sıkıldık. Her gün burada hukuksuzluğa dikkat çekmek için bulunuyoruz neredeyse" diyerek başladığı konuşmasına şöyle devam etti: "Bugün en özlü sözü Rakel Dink söyledi. Türkiye 1915'li yılların zihniyetine tekrar dönmek üzere. Eskiden bu fiziki olarak yapılıyordu, şimdi siyaseten yapılıyor. Siyaseten farklı kültürlerin dili kimliği yok sayılmaya devam ediliyor. Faşizmin ilkelerine herkesin uyması isteniyor. Biz faşizme karşı direnenler olarak, AKP faşizmine karşı da direnmeye devam edeceğiz. Yarın kapımızın çalınmaması için yapmamız gereken tek bir şey var: Türkiye halklarının gerçekten daha güçlü bir demokrasi mücadelesi vermesi gerekiyor."

'MUHALİF MEDYA DIŞINDA MEDYA YOK, ÇÜNKÜ...'

AKP'nin suçlu yaratmaya ve bunu da medya eliyle güçlendirmeye çalıştığını ifade eden Tuncel, medyaya karşı tepkisini de şu sözlerle dile getirdi: "Dikkat edin burada muhalif medya dışında medya da yok. Çünkü emir almışlar. Onlara göre burada bulunan Kürtlerin, devrimcilerin, sosyalistlerin, sanatçıların, aydınların sesini duyurmak başka bir anlama geliyor. Sesimizi, bir kısmımızı gözaltına alarak, tutuklayarak, diğerlerimizin ise sesini hiç vermeyerek kısmaya çalışıyorlar."

'ÇİLLER ÖLÜM LİSTESİYLE GEZİYORDU, ERDOĞAN DA TUTUKLAMA LİSTESİYLE GEZİYOR'

AKP hukukunun adalete olan güveni zedelediğini belirten Tuncel, "Bu ülkede kimin için adalet var?" şeklindeki sorusunu da şöyle cevapladı: "Adalet kimin için AKP için, kimin için Başbakan Erdoğan için, kimin için bu ülkede faşizmin bayraktarlığını yapanlar için. Diğerleri içinse sürekli hapishaneler inşa ediliyor. Adalet duygusunun zedelendiği yerde ne barış, ne özgürlük, ne adalet olur, işte orada kaos olur."

Gazetecilere Özgürlük Platformu sözcüsü ve gazeteci-yazar Ferai Tınç da yakinen tanıdığı Ersanlı'nın, kadın hakları, barış ve eşitlik adına mücadele eden çok önemli bir bilim kadın olduğunu ve "teröristlik" ile suçlanmasını akıl almaz olduğunu belirtti.

ÖDP Genel Başkanı Alper Taş, KCK adı altında gerçekleştirilen operasyonları tutuklama terörü olarak tarif ederek, Büşra Ersanlı ve Ragıp Zarakolu'nın gözaltına alınmasının manidar olduğunu söyledi. Ersanlı'nın bilim insanı ve Zarakolu'nun da ifade ve düşünce özgürlüğü savunucusu olduğunu vurgulayan Taş, bu insanları gözaltına alınanlardan demokratik bir anayasa beklenemeyeceğini ifade etti.

ALPAY: ONLAR GİBİ DÜŞÜNÜYORUM BEN DE

Akademisyen Necmiye Alpay, bir zamanlar kendisinin de benzer bir şekilde tutuklanma politikası ile karşı karşıya kaldığını belirterek, şöyle devam etti: "Ayşe Berktay'a, Büşra Ersanlı'ya, Ragıp Zarakolu'na ve daha pek çok insana yapılan bu şeyi 2005 yılında bana da yaptılar. O zamanki bahaneleri benim 12 Eylül'de hakkımda yakalama kararı olduğu ve bu yakalama kararının silinmemiş olmasıydı. Bu gerekçeyle beni Diyarbakır'da bir toplantıda yakaladılar. Peki neden? Çünkü o sırada dil hakkında yazan biriydim ve anadil gibi konulara değinen biriydim ve onların gözünde suçluydum. Şimdi beni tekrar geri alabilirler. Çünkü ben de tıpkı Büşra, Ayşe ve Ragıp gibi düşünüyorum. Benim gibi bu ülkede böyle düşünen onlar gibi düşünen pek çok da insan var."

'ÇAĞRILMADAN GİDİP DERS VERECEĞİM'

Ragıp Zarakolu ve Büşra Ersanlı'nın üzerine atılı suçun akademide ders vermek olduğuna değinen Alpay, "Böyle bir akademide bana da ders vermek önerilseydi kesinlikle ders verirdim. Eğer talep edilirse buradan deklare ediyorum, gidip ders vereceğim. Bir grup arkadaşla da karar verdik, hatta çağırılmadan gidip o akademide ders vereceğiz. Dinleyen gelip dinlesin. Bu tür uygulamalar düşünce özgürlüğü başta olmak üzere, sivil siyasetin önünün kesme politikasıdır ve eğer bir bölücü politikada varsa işte o politika hükümetin bu politikasıdır" dedi.

Kürt sorunun çözümünde AKP hükümetinin sürekli geç kaldığına değinen Alpay, "AKP hükümeti şimdi yine geç kalmakla meşgul" dedi ve derhal bu politikaya son verilmesini istedi.