8 Ekim 1978 Pazar günü Ankara Bahçelievler semtinde bir öğrenci evinde katledilen 7 TİP'li öğrenciden biri Hürcan Gürses'in akrabası olan Radikal yazarı  Uğur Gürses köşesinde, katillerin yargı paketindeki düzenlemeyle salıverilmesini yorumladı.

 

‘34 yıl sonra bu kez vicdanlar’ kanıyor başlıklı bir yazı kaleme alan Gürses, morga gidip Hürcan'ın kanlı gömleğini teslim alan babasını, Hürcan'ın 34 yıldır gözyaşı dinmeyen kardeşini ve 27 yaşının baharında katledilen Hürcan'ın hikayesini yazdı...

 

İşte Uğur Gürses'in kaleminden Hürcan Gürses:

34 YIL SONRA BU KEZ VİCDANLAR

8 Ekim 1978 Pazar günü Ankara Bahçelievler semtinde bir öğrenci evinde katledilen 7 TİP'li öğrenciden biri de yakınım Hürcan Gürses'ti.

70’li yılların sonunda, o zamanlar Ankara’da Kocabeyoğlu Pasajı’nın alt katındaki plakçılarda, listelerden parça seçerek ‘kaset doldurtmak’ tek seçenekti. Ama benim için bir başka seçenek de, Hürcan ağabey idi; gittiğimde gitarıyla popüler şarkıları çalardı. Bu yüzden; fırsat buldukça uzun saçlı, dar gömlek ve bol paçalı üniversiteli Hürcan ağabeyle zaman geçirmekten çok hoşlanırdım. O dönemde her üniversiteli gibi Hürcan ağabeyin de siyasal görüşü vardı; O Türkiye İşçi Partisi’ni seçmişti. Gelecek için iyi hayaller kuruyordu.
Bir pazar günü öldürüldüğünde tam 27 yaşındaydı. Bense 15. Ölümü, sevdiğim birini kaybetmeyi o gün öğrendim. Hürcan Gürses, düşüncesi yüzünden öldürüldü. İçinde katil sürüsünün olduğu, derin devlet bağlantılı Abdullah Çatlı’nın şefliğini yaptığı bir çete tarafından, bir öğrenci evinde 6 arkadaşıyla birlikte öldürüldü.

Katilleri 20 yıl gibi uzun bir süre yakalanamadı. Yakalananlardan kimi polis tarafından korundu, salındı. Korunaklı kimlikler verildi. Katillerin hamiliğini yapan kimi emniyetçiler, firari katil evlenirken nikâh şahidi olmak için tereddüt bile etmedi. Hürcan Gürses’in katillerini sarıp sarmalayanlar, çetenin reisi için ‘devlet için kurşun atan da şereflidir, yiyen de” demekten de utanmadılar. Öte yandan devlet olanakları ile aslında bu cinayetlerin merkezindeki suçlarla ilgili hüküm giyen katillerin hamisine, konforlu bir cezaevi bulmak için büyük çaba sarf edildi.
Kendilerince her prim yapacak hareketi ‘Başbakanımızın talimatıyla yaptık’ diye anlatan bakanlar, milletvekilleri; katilleri serbest bırakan yasayı yakın zamanda muhalefete göstermeden, sorgusuz sualsiz Meclis’ten çıkarıverdiler. Özel yetkili mahkemeleri kaldırmak yerine başka bir elbise giydirmek için yapılan düzenlemenin araya sıkıştırılan bir maddesi ile bu katillerden ikisinin tahliye edilmesi oldubittiye geldi. Aldıkları bir can başına, herhangi bir ölümlü trafik kazasında yatacakları süreden bile daha az süre yattılar.

Aradan geçen 34 yılda, geride sadece acıları daha da derinleşen aileleri ve kamu vicdanı kaldı.
Bir taraftan 12 Eylül rejiminin ipe çekip canlarını aldığı kişileri Meclis kürsüsünde anlatıp gözyaşı döken, diğer taraftan da çetelerle savaştığı iddiasında bulunan Başbakan Erdoğan’ın vicdanında, acaba derin çete tarafından 27 yaşında katledilen Hürcan Gürses ve 6 arkadaşı için, katillerin serbest bırakılması için söyleyecek söz var mı? Katillerin serbest kalmasını içine sindirebiliyor mu?
Cinayetin ertesi günü, kimlik teşhisi için morga babam gitmişti. Ayrılırken kişisel eşyaları da teslim edilmişti; kanlı gömleği de. O günden unutamadığım, ortasında kurşun deliği bulunan gömlek parçasıydı.

34 yıl geçti, çok şey değişti; ama bir pazar günü o evde öldürülen gençlerin ailelerinin acılarını dindirecek adalet bir türlü sağlanamadı. Adında ‘adalet’ bulunan parti; katillere yolu açarken, sadece ailelerin değil, toplumun vicdanını da kanattı. Gerçekten de; katilleri serbest bırakanlar çeteleri nerede arayacaklar?

Aile: Derinden yaralandık
Konuştuğum Hürcan Gürses’in birinci derece yakınları; “Bu gelişme bizi derinden yaraladı. Anlamak ve anlatmak çok zor. Öldükleri ile kalsınlar demek gibi bir şey bu. Kimsenin başına gelmesini istemeyiz ama kişiye özel af teklifi getiren vekilin yakınlarının başına bu olay gelse bunu düşünebilir miydi? Bu olay örnek teşkil ediyor; ‘Katliam yap, yatmadan çıkarsın’ biçiminde örnek olacak herkese. Siyasetçiler bunu vicdanen nasıl kabul edebiliyor” dedi.

Ben affetmiyorum
Katliamda üç kurşunla öldüren ve o esnada nişanlısıyla evlilik hayalleri kuran, yeni mezun bir kimya mühendisi olan 27 yaşındaki Hürcan Gürses’in Antalya’da doktorluk yapan kardeşi Sevgi Gürses Doğan, pazar gününü takvimden attığını ve 34 yıldır haftayı 6 gün olarak yaşadığını söyleyerek, o günü gözyaşları içinde anlattı: “22 yaşında, tıp öğrencisiydim. o gün Hürcan, evden nişanlısıyla çıktı. Hiç unutamam; annemle uğurluyorduk, şöyle bir garip baktı bize. Veda bakışı gibiydi. Gözümün önünden gitmiyor... Demirlibahçe’de, sağcıların kontrolündeki öğrenci yurduna yakın otururduk. Bu nedenle eğer geç kalacaksa eve gelmez, o arkadaşlarıyla kalırdı. Böyle bir günde sabah annem uyandırdı ve ‘Babanı götürdüler’ dedi. Kötü haberi hemen aradığım TİP’ten aldım. Biz bunu her gün yaşıyoruz. O kadar kolay değil hayat. Salıvermekle de özür dilemekle de olmuyor. Fidan gibi 7 genç gitmiş. Adam başı 2 yıl yiyorlar. 19 yıl da kaçtılar. Devlet bunları benim adıma affedemez. Ben affetmiyorum.”