Paris’te üç Kürt kadınının infazıyla ilgili tutuklanan şüpheli Ömer Güney hakkında oldukça şüpheli bilgiler ortaya çıkıyor. Bilgiler Ömer Güney’in birileri tarafından yönlendirilmiş olabileceğini işaret ediyor. Demokrat Haber daha önce okların Türkiye’yi işaret ettiğini yazmıştı: Suikastte oklar Türkiye’ye çevrildi >>>

AİLE PKK'YE YAKIN DEĞİL

Ankara’da oturan amcası Zekai Güney, Ömer Güney’in 5 yaşından bu yana Fransa’da ailesiyle birlikte yaşadığını, yeğeninin havalimanında güvenlik görevlisi olarak çalıştığını söylüyor. Ömer Güney ile en son 2 yıl önce görüştüğünü dile getiren Amca Güney, yeğeninin rahatsızlığı nedeniyle bu yıl Türkiye’ye gelmediğini, aile olarak PKK’ye bir sempati duymadıklarını kaydediyor.

ALMANYA’DAN EVLENDİ

Katil zanlısı Ömer Güney’in Fransa’da ailesi ile yaşarken, Almanya’da oturan ve ismi öğrenilemeyen halasının kızı ile 4-5 yıl önce evlilik yaptığı ve bir süre Almanya’da yaşadığı öğrenildi.

"BEYNİNDE TÜMÖR VAR"

Yeğeninin beyninde tümör olduğunu ve bu nedenle hafıza kaybı yaşadığını ileri süren Zekai Güney, "Benim yeğenim rahatsız, beyninde tümör var. Yeğenime bir saat önce ne yediğini sorarsanız hatırlayamaz. Hastane raporları var. Geçmişi incelenirse o tetkikler ortaya çıkar" diyor.

CANSIZ’IN ŞÖFÖRÜ DEĞİL

Fransa Kürt Dernekleri Federasyonu (FEYKA) Başkanı Mehmet Ülker, şüphelinin bir yıl iki ay önce kendilerine bağlı bir dernekle ilişki kurduğunu söyledi. "Bizim derneklerimize Türkler de Fransızlar da üye olabiliyor" diyen Ülker, "Şunu rahatlıkla diyebiliriz ki Sakine Cansız’a şoförlük yapan ya da özel olarak onun işlemleriyle ilgilenen biri değildi" dedi.

KÜRT DERNEĞİYLE İLİŞKİLENMESİ 1 YIL 2 AY ÖNCESİNE DAYANIYOR

Ülker’in anlatımına göre Ömer Güney’in Paris’teki Kürt dernekleriyle ilişkilenmesi 1 yıl 2 ay öncesine dayanıyor:

“2011 yılı Kasım ayında önce Paris kent merkezinde bulunan derneğe geliyor. Dernek Başkanı'na üye olmak istiyorum diyor. Dernek Başkanı Paris’in hangi bölgesinde ikamet ettiğini soruyor. Sarcel’de oturuyorum yanıtını alınca oraya en yakın olan Villiers-le-Bel Derneği’ne yönlendiriyor. Dernek yönetiminden birinin yanına gidiyor. 18 Kasım 2011 tarihinde Villiers-le-Bel’deki derneğimize üye oluyor. 50 Euro da aidat veriyor. Sonrasında herhangi bir üye gibi gidip gelmeye başlıyor. Samimi oluyor, dernek çevresindeki etkinlik ve aktivitelere katılıyor. Bir de Fransızcası iyiymiş, birçok insanımızın dil sorunu olduğu için işlemlerinde tercümanlık yapıyor. Giderek toplumumuz içinde dikkat çekmeyecek bir yer ediniyor. Ancak tüm araştırmalarımız bu kişinin hiçbir Kürt derneğinde resmi bir görev üstlenmediği yönünde. Sadece bir üyedir. Derneklerimiz, derneklerimizde üyelik sistemimiz biliniyor. Biz renk, ırk, kökene bakmıyoruz. Bizim derneklerimize Türkler de Fransızlar da üye olabiliyor.”

Ülker sözlerine herkesin aklından geçirdiği şu soruyu yanıtlayarak devam ediyor: “Çok tanınmayan biri Sakine Cansız’ı nasıl büroya bırakabiliyor denebilir. Görünürde Villiers-le-Bel Derneği'nin üyesi. Gecelere, aktivitelere katılan, dil sorunu olan insanlara tercümanlık yapmaya çalışan biri. Bu şekilde güven veriyor. Kendisini Fidan Doğan arkadaşımız arıyor. Sakine Cansız’ı Kürt Enformasyon Bürosu’na getirmesini istiyor.”

‘CANSIZ İÇİN GÖREVLENDİRİLMİŞ BİRİ DEĞİL’

FEYKA Başkanı Ülker, Ömer Güney’in Sakine Cansız’ın şoförü olduğu ya da bürokratik işlemleri için görevlendirildiği iddiasının da gerçeği yansıtmadığını belirtiyor:

“Şunu rahatlıkla diyebiliriz ki O’na (Sakine Cansız’a) şoförlük yapan ya da özel olarak onun işlemleriyle ilgilenen biri değildi.”

Ömer Güney’in kendisini dernek çevresine “baba tarafım Kürt, anne tarafım Türk” şeklinde tanıttığını, ancak Fransız yetkililerin açıkladığı son bilgilerle bunun da doğru olmadığının anlaşıldığını söyleyen Ülker, Güney’in çevreye ailesiyle arasının iyi olmadığını söylediğini, 2010 yılında Münih’te bir evlilik yaptığını aktardığını da ekliyor.

"Kısacası karanlık biri gibi geliyor bize" ifadesini kullanan Mehmet Ülker, Paris Cumhuriyet Savcısının açıklamasını da teknik bilgiyi aşmayan yetersiz bir açıklama olarak değerlendiriyor ve ekliyor: “Bu, siyasi bir cinayettir, bunun aydınlatılması gerekiyor.”

GÜNEY PKK İLE İLGİSİ OLMAYAN KARANLIK BİRİ

Ülker’in değerlendirmeleri şöyle:

“Paris Cumhuriyet Savcısı daha çok teknik soruşturmayı anlattı. Belli ki Ömer Güney üzerinde duruluyor. Bize göre sadece bir kişinin işleyebileceği bir olay değil. Soruşturmayı yürüten savcının mutlaka cinayeti işleyen ekibi ve O’nun arkasındaki güçleri ortaya çıkarması gerekir. Bu cinayet sadece Ömer Güney’in yapacağı bir cinayet değil, bu inandırıcı gelmez. Bunun yanısıra, sanki örgüt içinde olan biri, hatta kendisini PKK’li olarak tanıtmış. Ancak kurum temsilcilerinin bize verdiği bilgi ve araştırmalarımıza göre PKK ile ilgisi olmayan biridir. Zaten Remzi Kartal da dün akşam katıldığı TV programında Ömer Güney’in PKK üyesi olmadığını kesin bir dille belirtti. Amcası da katıldığı bir televizyon programında ailece PKK ile hiçbir bağlarının olmadığını söyledi. Kısacası karanlık biri gibi geliyor bize. “

AKP’LİLER BÖYLE OLACAĞINI BİLİYOR MUYDU?

Ülker devamla Türk yetkililerin, özellikle de AKP’li yetkililerin katliamın ilk gününden itibaren yaptığı açıklamalara dikkat çekiyor. Hüseyin Çelik’in açıklamasını işaret ederek “AKP’liler tam da böyle olacağını biliyor muydu?” sorusunu yöneltiyor:

“Baştan itibaren Türk devlet yetkilileri tarafından verilen demeçlere baktığımızda Hüseyin Çelik’in daha ilk gün yaptığı açıklama bizi düşündürüyor. Bunlar mı böyle bir hazırlık yaptılar, tam da böyle olacağını biliyorlar mıydı? Ve dün M. Ali Şahin’in yaptığı ‘Paris benzeri Almanya’da da olabilir’ sözleri şunu gösteriyor ki; bunun devamı gelebilir. FEYKA olarak Fransız Hükümeti’ne, Cumhurbaşkanı’na, İçişleri Bakanı’na, Paris Valisi’ne yazdığımız mektuplar var. Bu mektuplarda kurumlarımıza dönük saldırıları ve katliamı belirttik. Fransa’da yaşayan Kürt toplumundan, kurumlarından Fransa sorumludur. Kurumlarımız aslında gözetim altındadır. Buna rağmen saldırılar oluyor, Almanya’da. Belçika’da dernekler yakılıyor. Demek ki bu bir tesadüf değil Avrupa genelinde bundan sonra olabilecek bazı olayları gösteriyor.”

M.ALİ ŞAHİN’İN AÇIKLAMALARI

Fransa’nın Türkiye ile istihbari bilgileri alıp verdiği duyumunu alıyoruz. Basına yansıyor. Burada mülteci olarak yaşayan Kürt siyasetçilerin iade talebine ilişkin bir görüş alış verişi basına yansıdı. Bu konuda bir yalanlama gelmiyor. Eğer bir Kürt siyasetçisi burada tutuklanıyor ve Türkiye tarafından isteniyorsa direkt hedef haline getirilmiş oluyor. Tam bu anda Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın çıkıp 'Cansız’ın iadesini istemiştik' şeklinde açıklama yapması düşündürücü geliyor insana. 3 kadın arkadaşımız Fransa’da katledildi. Fransa’da iltica eden bir kadın siyasetçinin güpegündüz çok işlek bir yerde katledilmesi düşündürücü. Kürt Enformasyon Bürosu zaman zaman Fransa devleti tarafından gözetim altına alındı. Zübeyir Aydar’ın yaptığı bir açıklama vardı ANF’ye o da önemli. Aydar, Kürt siyasetçilere dönük Avrupa’ya gönderilen infaz timi ve suikast timine ilişkin açıklamalarda bulunmuştu. Şimdi çeşitli Avrupa ülkelerinde Kürt siyasetçileri var. Onların can güvenliğinden bulundukları ülkeler sorumludur. M. Ali Şahin’in söyledikleri gözardı edilecek sözler değil. AKP Genel Başkan Yardımcısının rasgele yaptığı bir açıklama olamaz bu. Özellikle de Almanya Hükümeti, Almanya’da bulunan Kürt siyasetçilerin can güvenliğinden sorumludur.”

KATLİAMIN ARDINDAKİ GÜÇLER ÇIKARILMALI?

Mehmet Ülker son olarak Fransa Devletinin katliamın ardındaki güçlere dair doyurucu bir açıklama yapmasını beklediklerini ifade etti. “Biz bunun peşini bırakmayacağız. Katliamın ardındaki her kim ise, hangi güç ise istihbarat güçleri mi, devletler mi bunun ortaya çıkarılması gerekiyor. Fransa’nın bu gücü olduğuna inanıyoruz. Ve bu beklenti içerisindeyiz. Bunun takipçisi olacağız” dedi.

KÜRT KÖKENLİ DEĞİL

Ömer Güney’in Kürt kökenli olmadığı ve Paris'teki Kürt toplumunda bilinen biri olmadığı öne sürüldü.

Fransızca yayın yapan ActuKurde sitesine göre "Ö.G" isimli kişi Sivas Sarıkışla nüfusuna kayıtlı ancak Kürt değil. 9 Ocak'ta infaz edilen üç Kürt kadını ile nasıl ilişki kurduğu yönünde net bilgiler henüz yok ancak, ActuKurde sitesinin haberine göre "şüpheli şahıs" olay günü öğle saatlerinde kadınlardan birini aracıyla Kürdistan Enformasyon Merkezi'ne bıraktı.

Ailesinin de aşırı milliyetçi olduğu iddia edilirken, "şüpheli"nin Paris'teki Kürt toplumunda tanınan biri olmadığı, bunun da hakkına bilgi toplamayı zorlaştırdığı kaydedildi.

FRANSIZ SAVCI: BAĞLANTILARI VE KİM OLDUĞU ARAŞTIRILIYOR

Paris Cumhuriyet Savcısı François Molins, üç Kürt kadın siyasetçiye yönelik infazlara ilişkin gözaltında olan şüphelinin iki yıldır Kürt ortamına gidip geldiği ancak gerçekte kim olduğunun henüz tespit edilemediğini söyledi. Savcı, şüphelinin çantasında barut izi bulunduğunu söyledi.

TOPLAM 10 KURŞUN SIKILMIŞ

Molins devamla olayın nasıl gerçekleştiğine dair ulaştıkları bilgileri şöyle paylaştı:

“Otopsiler 3 kişinin kafalarına sıkılan birçok kurşunla öldüklerini gösterdi. 3’ü de başlarından, Fidan Doğan, Leyla Şaylemez ve Sakine Cansız 3’er kurşunla öldürülmüş. Boğuşma izi yok. Kavga yok. Binanın karıştırılmadığı görüldü. Toplam 10 kurşun sıkılmış. Bir silah kullanılmış 7.65’lik silah, bulunamadı. Otomatik bir silah mı bilinmiyor. Susturucu kullanılıp kullanılmadığı bilinmiyor. Kovanların birinde DNA izine rastlandı. Polisler olay yerine geldiklerinde hemen 4. kişinin kim olduğunu araştırmaya başladı. Çünkü büronun mutfağında 4 bardak bulundu. Ömer Güney (yani basında şoförü olarak tanıtılan) Sakine Cansız’ın işlemlerini yapması için PKK tarafından görevlendirildiğini söylüyor.

Ömer Güney, Sakine Cansız’ın işlemlerini yapıyor olmayı onurlu bir iş olarak tanımlıyor. Ve 8 Ocak’ta Sakine Cansız’la birlikte para çekmeye gittiğini, 1000 Euro çektiğini ve ayın 9’unda da Sakine Cansız’ı Kürt Enformasyon Bürosu’na götürdüğünü söyledi. Saat 11.30 civarında. Ama bu ifadesi uzun sürmedi. Sonra ifadesini değiştirdi. Çünkü mağaza ve sokakta devlete ait kameralar ve Gar du Nord’daki kameralardaki görüntüler… bu görüntüler Ömer Güney’in tam olarak saat kaçta büroya girip çıktığına dair net bilgi verdi.

KATLİAM 12.43 İLE 13.21 ARASINDA GERÇEKLEŞMİŞ

Ömer Güney, Sakine Cansız’la birlikte 11.19’da büroya yakın bir araç park yerine giriyorlar. 11.21’de parktan çıkıyorlar. 11.29’da büronun bulunduğu binaya giriyorlar. Sakine Cansız’ın elinde el çantası var. Ömer Güney 11.49’da elinde bir torbayla tek başına bürodan çıkıyor. Parka giriyor 11.59’da. Orada bekliyor. Arabanın bagajından bir şeyler alıp 12.11’de yeniden binaya giriyor. 12.56’da binadan çıkıyor. Elinde büyük bir çantayla birlikte çıkıyor. Yani Ömer Güney 46 dakika binanın içinde kaldığını tespit ediyoruz. Katliam büyük ihtimalle 12.43 ile (büroda bilgisayarın en son kullanıldığı saat) ve 13.21 arasında gerçekleşmiş. Çünkü bu saatten sonra artık katledilenlerle iletişim kesilmiş. Bu saatler Ömer Güney’in binada bulunduğu saatlere denk geliyor.

Bu geceye kadar gözaltında idi. Önce binaya geri döndüğünü söylemeyi unuttuğunu söyledi. Binaya sadece birkaç dakikalığına Sakine Cansız’ın ona verdiği meyve suyu ve şekerleri almak için geri döndüğünü ve birkaç dakika kaldığını, en fazla 5 dakika kaldığını söylemiş. Video görüntüleri için de görüntülerin değiştirildiğini ve manipüle edildiğini söyledi.

ŞÜPHELİ ÇANTA

Arabasında, kamera görüntülerindeki çantaya benzer bir çanta bulundu. Bu çantaya ya silah konulduğu ya da silah kullanan bir elin bu çantaya dokunduğu tespit edildi. Ömer Güney buna da, biri çantaya silah koymuş olabilir şeklinde yanıt verdi. Üzerinden 950 Euro para çıktı. Bu miktar çalışmayan biri için fazla ve nereden geldiği tespit edilemedi.

Olay yerinde bulunan bir mermi kovanında rastlanan DNA izinin Ömer Güney’e ait olmadığı tespit edildi, ancak bu Güney’i suçsuz yapmaz. DNA ona ait olsaydı onun suçlu olduğunu kanıtlardı ama ona ait olmaması onu suçsuz yapmaz. İzin olmaması kişi ile mermi arasında kontak olmadığını kanıtlamaz. Çünkü her dokunulan şeyde DNA izi bırakılmaz. Suçlamalar karşısında DNA izinin onun olmaması onu suçsuz yapmıyor.

Size listelediğim bulgular ve Ömer Güney’in katliamın yaşandığı saatte dairede bulunması Güney’in katliamda rol aldığına dair önemli ve uyumlu delillerdir. Bu nedenle Paris Cumhuriyet Savcılığı Güney’in tutuklanması talebiyle mahkemeye sevkine karar verdi. Ve adli soruşturma açıldı. Terörist bir oluşumla cinayet işlemek ve cinayeti işlemek için terörist bir örgütle ilişkide olmak. 3 Savcı atandı. Birkaç saat içinde mahkemeye çıkacak ve tutuklanıp tutuklanmayacağına mahkeme karar verecek.

BAĞLANTILARI VE KİM OLDUĞU ARAŞTIRILIYOR

Ömer Güney 16 Nisan 1984 Sivas Şarkışla doğumlu. Kendisini 2 yıldır PKK üyesi olarak tanıtıyor. Ancak Güney’in bağlantıları ve kim olduğu konusu araştırılıyor. Fakat bunları şimdi sizinle paylaşamam. Her ne kadar şüpheli olayın zanlısı ise de, bu cinayeti neden işlediğine dair hiçbir ipucu elde edilemedi. Sorgular devam edecek. Onun katliama katılmış olmasını veya yardımcı olup olmadığını araştırmak için sorgu antiterör masasında devam edecek. Diğer kişi serbest bırakıldı. Ona karşı herhangi bir suçlama yok.”

3 GÜN SONRA DAĞA GİDECEKTİ

Bu arada Kandil’de ANF’nin sorularını yanıtlayan PKK yetkilileri Sakine Cansız’ın öldürülmeseydi 3 gün sonra dağa geleceğini söylediler.

PARİS’İN OGÜN SAMAST’I MI?

Ortaya çıkan veriler Türk ve milliyetçi bir yapıya sahip Ömer Güney’in bilgi almak için Kürt derneğiyle ilişkilendirilmiş olabileceğini, bu yakınlaşmanın yarattığı fırsatla Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni “entegre proje”si ve PKK’nin lider kadrosunun ortadan kaldırılması konsepti çerçevesinde öldürtülmüş olabileceğini akla getiriyor. (Demokrat Haber Analiz)