Radikal'den İsmail Saymaz, Okmeydanı'ndan Uğur Kurt'un polislerce öldürülmesinin ardından çıkan olaylara ilişkin bir analiz yazısı kaleme aldı. Saymaz, Okmeydanı’nın ikinci bir Gazi Mahallesi’ne dönüşme endişesi olduğunu ve bu açıdan Gazi’den ders çıkarmak gerektiğini yazdı. 1995 yılı Mart'ında Gazi'de olanları hatırlatan Saymaz'ın ilgili analizi şöyle:

Aylardır biber gazı soluyan Okmeydanı, cemevinin bulunduğu noktaya doğru sıkılan ve Kurt'un canına mal olan resmi kurşunla, tedavisi güç bir yara aldı.

Okmeydanı, çoğunluğunu Alevi yurttaşların oluşturduğu bu semt, Gezi Parkı eylemlerinden beri ‘olağanüstü’ günler yaşıyor. Çünkü bu semt, aynı zamanda yasal ya da yasadışı sol grupların sokak hakimiyetiyle öne çıkıyor. Evlerinin duvarlarında Hazreti Ali’nin yeri neyse, sokak duvarlarında Mahir Çayan ve İbrahim Kaypakkaya’nın yeri de o. Okmeydanı’nda hiçbir ev yoktur ki, evlatlarından biri siyasi nedenle cezaevine düşmesin ya da devlet şiddetine kurban gitmesin...

Gezi Parkı’ndan sonra can veren yedi gencin Alevi olması, bunlardan en küçüğünün, 14 yaşındaki Berkin Elvan’ın, Okmeydanı’nda polisin attığı biber gazıyla ölmesi, semt halkında, inançlarından ve politik kimliklerinden ötürü her an devlet şiddetinin kurbanı olabilecekleri endişesi yarattı. Polisin şiddetinin hoyratlığı nedeniyle bu endişe, Okmeydanı’ndan başlayarak birçok yere sıçradı.

Okmeydanı’nda, bilhassa Berkin Elvan’ın ölümünden sonra mahallede yas sürerken, Kasımpaşa’da toplanan eli sopalı bir grubun semte doğru yürümesi, yasadışı bir sol örgüt tarafından atıldığı iddia edilen kurşunun Burak Can Karamanoğlu adlı gencin canını alması, tansiyonu daha da arttırdı. Alevileri ve Sünnileri ayıran Dörtyol mevki, adeta bir sınır ve sinir boyuna döndü. Dörtyol’un alt yanında “Okmeydanı komünizme mezar olacak” sloganları, üst yanında “Okmeydanı faşizme mezar olacak” sloganları duvarlara kazındı. On yıllardır birlikte yaşama iradesi gösterebilen semt, ruhen bölündü. Bu günlerde Okmeydanı, 70’lerde olduğu gibi bir saldırı ihtimaline karşı sokaklarda nöbet tuttu. Okmeydanı, dün Uğur Kurt’un cemevi avlusunda başından vurulduğu ana, bu şekilde getirildi.

Altını çizmek gerekir ki, aylardır biber gazı soluyan ve çocukları tutuklanan Okmeydanı, cemevinin bulunduğu noktaya doğru sıkılan ve Kurt’un canına mal olan resmi kurşunla, tedavisi güç bir yara aldı. Bir ibadethanenin hedef alınması ve ayrım gözetmeksizin, gelişigüzel ateş edilmesi, düne kadar yalnızca kimliklerine yönelik inkâr politikasından yakınan Alevi yurttaşları, bugün itibariyle yaşam hakkı kaygısına ve varlık-yokluk savaşına sürüklüyor. Kimlerce gerçekleştirildiği henüz netleşmese de Kurt’un ölümünden sonraki gösteride atılan el yapımı bombanın patlaması sonucu kimliği belirsiz bir kişinin ölmesi ve yedi polisin yaralanması, yangının büyüyeceğine işaret ediyor.

Okmeydanı’nın ikinci bir Gazi Mahallesi’ne dönüşme endişesi var. Onun için Gazi’den ders çıkarmak gerekir. Alevilerin yoğun olarak yaşadığı Gazi Mahallesi’nde 12 Mart 1995 akşamı dört kahvehane ve bir pastane aynı anda kimliği belirsiz kişilerce taranmış, 15 Mart’a kadar devam eden olaylarda 23 kişi hayatını kaybetmiş, yüzlerce kişi de yaralanmıştı.