Okmeydanı’nın Fetihtepe, Kaptanpaşa, Keçecipiri, Piripaşa ve Piyalepaşa mahallerini kapsayan yaklaşık 1 milyon 600 bin metrekarelik bölgeyi ‘riskli alan’ ilan eden karar, Beyoğlu Belediyesi Meclis’inden oyçokluğu ile geçti. Yaklaşık 82 bin nüfusun barındığı Okmeydanı’nda 18 bin 800 konut ile 5 bin 500 ticaret alanı bulunuyor.

Okmeydanı zemininin olası bir İstanbul depreminde risk oluşturduğu anlamına gelen ve kentsel dönüşümün önünü açan ‘riskli alan’ kararı ile 5 bin 600 binanın bulunduğu bölgenin yıkılarak yeniden yapılanması planlanıyor. Kentsel dönüşüme itiraz eden Okmeydanı Çevre Koruma Derneği "Hisseli tapu değil, bağımsız tapu verin" uyarısında bulunuyor.

Beyoğlu Belediyesi imar komisyonu raporunda yer alan ifadeler şöyle: Plansız bir şekilde, mühendislik bilimi ve kontrolünden uzak, etap etap kat artışı ve eklentiler şeklinde yapılaşan bölgede konut stoğu oldukça sağlıksız durumdadır. Günümüz şartlarına göre ekonomik ömrünü yitirmiş ve beklenen İstanbul depremi karşısında risk teşkil eden yapılar niteliğindedir. Bu durum bölge yaşayanları için büyük yaşam riski oluşturmaktadır.

KENTSEL DÖNÜŞÜMLE KENDİ KURALLARINA UYMAYA ZORLUYORLAR

Bianet'te yer alan habere göre İlçe Belediye Meclisi’nde görüşülen karara CHP, riskli alan kararı verilmeden önce "gerekli tespitlerin yapılması ve konuya ilişkin raporların hazırlanması gerekir" diyerek itiraz etti. CHP’li meclis üyesi Ertuğrul Gülsever "Riskli alan ilan edilmesi için bilimsel veriye dayalı bir bilgi yok. Sizin yeriniz tapulu bile olsa, riskli alan ilan edildiğinden itibaren imar faaliyetinde bulunamazsınız, bankadan kredi bile alamazsınız. Burayı boşaltmanız gerekiyor, kentsel dönüşümle kendi kurallarına uymaya zorluyorlar" diye konuştu.

CHP'nin tek imar komisyonu üyesi İrfan Karakuş ise kendilerine mahallenin deprem riskine dair hiçbir bilimsel rapor göstermediklerini belirtti. "Biz bu kararı neye dayanarak ne gerekçeyle aldıklarını sorduk. Böyle bir karar için zemin etüdü, jeolojik durum incelemesi ve binaların tespiti gerekli. Ancak hiçbir resmi kurumdan böyle bir raporu bize talep etmemize rağmen göstermediler. Gerekçeniz ne sorusuna da yanıt vermediler."

'DEPREM BAHANESİYLE SÜRGÜN'

Uzun yıllardır yıkım tehdidi altında yaşayan Okmeydanı'nda Beyoğlu Belediyesi'nin dört mahallede (Piyalepaşa, Fetihtepe, Kaptanpaşa ve Keçecipiri) yaklaşık 100 bin kişiyi etkileyecek dönüşüm projesi mahalledeki endişeyi daha da arttırmıştı.

Mahallenin riskli alan ilan edilmesi ise halka "sürgün" olma korkusu yaşatıyor. Okmeydanı Çevre Derneği Başkanı Ali Çektin, belediyenin ısrarlı taleplerine rağmen kendilerine mülkiyet haklarını koruyan bir taahütname imzalamadığını belirtmiş ve bölgenin riskli alan ilan edilerek deprem bahanesiyle evlerinin yıkılıp sürgün edileceklerini söylemişti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, katıldığı törenle daha önce Okmeydanı'nda 176 kişiye tapu vermişti. Mahalleli, 1997'de Recep Tayyip Erdoğan belediye başkanıyken hazırlanan imar planını mahkemede iptal ettirmişti. Şu anki imar planlarına da itiraz ettiler, mahkeme süreci devam ediyor.

Geçtiğimiz günlerde Derbent'i afet yasası kapsamında "riskli alan" ilan eden karar mahalle derneğinin açtığı dava sonucunda Danıştay'da iptal edilmişti. Danıştay 2013’te de Ankara’da ‘Saraçoğlu Evleri’ olarak bilinen Namık Kemal Mahallesi’ni riskli alan ilan eden Bakanlar Kurulu kararını da riskli alan kararının bilimsel dayanağı olmadığını belirterek iptal etmişti. 

MAHALLE NASIL OLUŞTU

Okmeydanı'na 1950'lerde mahallenin anlatımına göre "tarla ve dutluk" olan alana Türkiye'nin her yerinden ekonomik sebeplerle göç başlamış. Mahalleli belediyenin gözü önünde tarlaları satın alıp "kaçak" ev yaptırmış.

Yaşanmayacak haldeki mahallelere yavaş yavaş yol, su elektrik her türlü alt yapı hizmeti verilmiş, vergiler de alınmaya başlamış. Her seçim öncesinde siyasetçiler "Bana oy verin, tapuları vereceğiz" diye söz vermiş. 1983'te ise dosyalar hazırlanmış, Ziraat Bankası'na 2 bin lira ödenip sonradan tapuya dönüşecek tapu tahsis belgeleri alınmış.

Aradan 30 yıl geçmesine rağmen mahalleli tapusunu alamadı. Bu arada mahalleye göç hiç bitmedi; özellikle 1990 sonrasında doğu ve güneydoğu bölgesinden birçok kişi "zorunlu göç"le hala mahalleye yerleşmeye devam ediyor. Mahalle konfeksiyon atölyeleri, marketi, kuaförü dükkanlarıyla bir sistem kurmuş. Çoğu asgari ücret ya da emekli maaşı ile geçiniyor.