Öcalan: Pratik öneriler aşamasına geldik

Son günlerde askeri operasyonların yoğunlaşmasına, 7 PKK’linin ölmesine ve gerilimin yükselmesine rağmen Abdullah Öcalan avukatlarıyla yaptığı son görüşmede diyaloğun devam ettiği, kimi pratik önermelerin tartışıldığı, silah tercihinin 2011’in ikinci yarısından itibaren değerlendirilmesi, yani seçim sonuna kadar çatışmadan kaçınılması yönünde mesajlar verdi. Böylece olası bir çatışma zeminini seçim sonrasına kadar kaldırmış görünüyor.

Abdullah Öcalan, “Burada bir diyalog devam ediyor. Kimi pratik öneriler aşamasına gelmiş bulunmaktayız. Bu pratik öneriler çerçevesinde yaz başına kadar gelişmeleri takip etmek gerekiyor. Diyalog ve müzakere yöntemine şans veriyoruz. Bu yöntem pratikleşirse 2011 yılı çözümün geliştiği yıl olacaktır” dedi. Öcalan, “eğer bu diyalog ve müzakere yöntemiyle sonuç alınmazsa 2011 yılının ikinci yarısından itibaren topyekün direniş ve özgürlüğü sağlama sürecinin” gelişeceğini söyledi.

Abullah Öcalan, haftalık olağan görüşmesinde gündemdeki konuları değerlendirirken İmralı cezaevine gelen heyetle yapılan görüşmelere ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

‘DEMOKRATİK ULUS BLOĞU ÇABAMIZ STRATEJİKTİR’

ANF’den aldığımız bilgilere göre, yaklaşan seçimlere ilişkin de önerilerde bulunan Öcalan, şunları söyledi:

“Seçimlere ilişkin olarak ise bize ilişkin konular kadar dışımızdaki sol, demokrat, dini azınlıklar gibi çevreler hakkındaki gelişmeleri tartışmak gerekir. Bu konuların önemle üzerinde durulması gerekiyor. Benim burada en büyük çabalarımdan biri de sol tasfiyeyi de önleme çabasıdır. Burada yaptığım görüşmelerde de bu konuları tartışıyorum. Zaten bu konularda görüşlerimi bir süredir dile de getiriyorum. Yine vurgulamak istiyorum, bizim demokratik ulus bloğu çabamız stratejiktir. Öyle kısa vadeli hesaplara dayanmıyor. Bu stratejik yaklaşıma paralel olarak sol demokrat diğer çevreler seçimlerde aday gösterilebilir ve bu çevrelerin adayları BDP tarafından desteklenebilir. Bizim buradaki amacımız sadece kendilerini destekleme temelindedir. Bu demokratik ulus bloğu geliştirilirse Türkiye'de Kürt sorunu başta olmak üzere birçok temel meselenin demokratik anayasal çözümünün önü de açılacaktır. Biz sorunlara bu temelde yaklaşıyoruz, seçim endeksli yaklaşmıyoruz. Bu çevreler de bu şekilde yaklaşmalıdırlar.

‘DEMOKRATİK ULUS İTTİFAKI’

Sol 1920'lerde tasfiye edilmeye çalışıldı. Bizim bugünkü çabamız, solun bu tarihsel tasfiye girişimini engellemek, bunları boşa çıkarmaktır. Bu çevreler de bunları anlamalıdır. Burada geliştirmeye çalıştığımız demokratik ulus ittifakıdır. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra tasfiye edilmek istenen Kürtler, sol demokratlar, dini azınlıkları demokratik ulus ittifakı etrafında biraraya getirmeye çalışıyoruz. Bu ittifak sağlanırsa demokratik anayasa temelinde çözüm sürecine katkı sunulacaktır. Bu demokratik ulus ittifakı ayrı, demokratik toplum kongresi ayrıdır. Demokratik Toplum Kongresi, Kürtlerin demokratik örgütlenmesini ifade ederken diğeri bütün Türkiye'nin demokratik ulus ittifakıdır. Bu konuları zaten savunmalarımda da işledim. Yani biz bu çevrelerin seçimde aday gösterilmesini bu anlayış üzerinden geliştirmeye çalışıyoruz.

‘TARTIŞMALAR KÜRT STATÜSÜ ÜZERİNDEN YAPILMALI’

Yine seçimlere ilişkin şu hususu belirtmek isterim; BDP tarafından bazı milletvekillerine yeni dönemde görev verilmeyebilir, milletvekili olarak bugüne kadar yapmış oldukları hizmetler yeterli görülebilir. Bu durumda olan milletvekilleri herhangi bir alınganlık içine girmemelidirler. Bu değişimi bir görev değişikliği ya da devri olarak görmelidirler. Halkımıza hizmet her alanda esastır. Dolayısıyla yeni dönemde milletvekili olamayacaklar kırılmadan, kendilerinin hiçe sayıldığı hissine kapılmadan başka görevler alabilirler. Bu yaklaşım en doğru yaklaşımdır.

‘BDP OYLARINA SAHİP ÇIKMALIDIR’

Bu seçimlerde BDP oylarına sahip çıkmalıdır. AKP ve CHP de oylarına sahip çıkacakları yönünde açıklama yaptılar. BDP'liler mesela paralel sandık sistemi geliştirebilirler. Oyunu BDP'ye kullanan her seçmen oyunu kullandıktan sonra BDP'nin uygun yerlerde kendi oluşturduğu sandıklara da giderek oraya da oy kullanabilir. Ya da bu sistemi uygulamak zor gelirse, onun yerine her oy kullanan seçmen, BDP görevlilerinin yanına gidip BDP'ye oy verdiğini göstermek için BDP'nin hazırladığı kağıtlara imza atabilirler. Kısacası kendi oylarını böylece karşılaştırıp seçim hilelerinin önüne geçebilirler. Kendi oylarına sahip çıkmak için paralel sandık sistemi ya da daha pratik benzer önlemler üzerine çalışabilirler.

Ayrıca bugünden itibaren herkes kendi seçmen kütüğünü incelemeli. Seçmen kütüklerine kaydı olmayanlar mutlaka kayıtlarını yaptırmalıdırlar. Bu konuda bütün önlemler şimdiden alınmalıdır. Önemsenmesi gereken bir konudur.”

‘BURADA YAPILAN GÖRÜŞMELER TARİHİ ÖNEMDEDİR’

“İçinde bulunduğumuz süreç hassas ve kırılgandır, burada yapılan görüşmeler tarihi önemdedir. Ben önemsiyorum. İlk günden bugüne kadar bir düzeye getirdiğimizi de belirtebilirim. Görüşenlerin yaklaşımlarının ciddi olduğunu düşünüyorum. Bu görüşmelerde bulunanlar devletin önemli ve ciddi kurumlarının temsilcileridirler”

‘TASFİYE POLİTİKASININ TUTMAYACAĞI ANLAŞILINCA GÖRÜŞMELER BAŞLADI’

“Bütün bu yaşananlara karşı bizim çağrımızla 2005'teki hamle başlatıldı. Bu hamle kararımızdan sonra tasfiye politikasının tutmayacağı anlaşılınca 2006'da kimi bize yakın isimlerle görüştüler. Onlar üzerinden bilinen süreç başlatıldı. Tabi sonradan fazla onaylamamakla birlikte, istemeden de olsa bu sürece dahil oldum. 2009'dan bugüne kadar yaptığımız görüşmeler aslında 2006 girişiminin sonuçları üzerinden gelişti. 2009'dan beri devam eden bir süreç var. Bu süreç 2010'un sonlarında ciddi bir şekilde tıkandı. Buna rağmen Newroz öncesine kadar bekleyeceğimizi belirtik.”

LEGAL KÜRT SİYASETİNİN TASFİYE SÜRECİ

“2009'da başlayan KCK operasyonlarıyla birlikte legal Kürt siyasetinin tasfiye süreci başlatıldı. İki binin üzerinde Kürt siyasetçi cezaevlerine konuldu. Burada devreye konulmak istenen ve günümüzde de geçerliliğini koruyan plan, gerillayı Kandil'e hapsedip diğer taraftan legal Kürt siyasetini tasfiye edip onurlu Kürtleri cezaevine göndermek ve kendi yarattığı, kendine bağımlı Kürtleri boşalttığı bu legal sahaya sürme planıdır. AKP'nin tasfiye planı budur. KCK operasyonları buradaki görüşmelere rağmen yapıldı. AKP'nin bundaki amacı bu tutuklananlara rehine muamelesi yapmaktır. Aslında bununla “işbirlikçi Kürt olursanız sizi bırakırız” demek istiyorlar. KCK davasından yargılananlar bunu böyle bilmelidirler.”

‘KÜRT HAMAS’INI YARATMAYA ÇALIŞIYORLAR’

“Yine AKP, Hizbullah ve Hamas tarzıyla KCK operasyonlarıyla boşalan legal alanı doldurmaya çalışıyor. Hizbullah mı Hamas mı? Buna çok karar veremedi. Hizbullah İran'a dayandığı için bunu Hamas tarzında geliştirmeye çalışıyorlar. Daha iyi anlaşılması için FKÖ örneği verilebilir. Bizi bir nevi FKÖ konumuna getirip bizim karşımızda Hamas'ı -daha önce bunu Kürt Hamas'ı olarak tanımlamıştım- Kürt Hamas'ını yaratmaya çalışıyorlar. Bu, bir parti şeklinde olmayabilir, sivil toplum şeklinde de bu boşluğu doldurabilirler.

“BUNLAR İŞBİRLİKÇİ KÜRTLERDİR”

“AKP niye son dönemlerde kendine aydınım diyen kimi Kürt çevrelerinden medet umuyor, bunlarla görüşüyor? İşte kimilerini Türkiye'ye davet ediyor, bunu da açıktan yapıyor. Türkiye'deki onurlu Kürtleri tasfiye edeceksin, diğer taraftan bu kişilere Türkiye'ye dön çağrısı yapacaksın! Bu değerlendirmeleri yaparken, bu tehlikeli politikalara işaret ederken beni tehdit odağı olarak gösteriyorlar! Diğer taraftan “Kürt aydını” diye yansıtılan bu kişiler direkt AKP ile bağlantılıdır. Alttan alta bu kesimler örgütlendirilmeye çalışılıyor. Bunlar, bu kesimler “Apo, PKK bizi kendi vesayetine almaya çalışıyor” diyorlar. Ben de şunu diyorum, “bizi vesayetiniz altına alın deseler” bile kabul etmeyiz. Bir de diyorlar ki “bütün Kürtler sizin gibi düşünmüyor, bunlar da Kürt değil mi?” Bu kesimler de “biz farklı Kürtleriz, farklı Kürt çevreleriyiz” diyorlar, “bunu kabul edin” diyorlar bize. Doğrudur onlar da Kürttür. Bizim öyle bir sorunumuz da yok. Evet bunlar farklı Kürtlerdir, ancak bunlar işbirlikçi Kürtlerdir. Bizi karalıyorlar durmadan.”

‘YAPTIĞIM GÖRÜŞMELER AÇIKTIR, HİÇBİR GİZLİ SAKLIMIZ YOK’

“Bugüne kadar yaptığım her şeyi şeffaf bir şekilde yaptım. 1993'ten bugüne 18 yıldır Kürt sorununun demokratik çözümünü geliştirmek için birçok görüşme yaptım, hala da yapıyorum. Yaptığım görüşmeler açıktır. Hiçbir gizli saklımız yok. Geçmişte olanları da günümüzde olan görüşmeleri de kamuoyuyla, Kürtlerle hep paylaştım. Yaptığım her görüşmeyi PKK'yle, kamuoyuyla, Kürtlerle paylaştım. Aslında bu görüşmeleri açıkladığımız için dönem dönem hedef de alındık. Buna rağmen halklara duyduğumuz sorumluluk gereği açıklığımızdan şeffaflığımızdan taviz vermedik. Peki bu aydınım diyen Kürtler AKP ile ne görüştü, kapalı kapılar arkasında neyin pazarlığını yaptılar? Bunları niye çıkıp kamuoyuyla paylaşmıyorlar? Yoksa çekindikleri hususlar olduğu için mi açıklamıyorlar! Son beş yıla kadar bu politikalarında kısmen tahribat yarattılar ama başarılı olamadılar. Bizi 30 yıldır tasfiye etmeye çalışıyorlar. Bu Kürtler 30 yıldır bizim tasfiyemizi bekliyor. Her yıl “bekleyin, tasfiye olacaklar, parçalanacaklar” diyorlar. Onlar da her yıl bizim tasfiye olacağımız ümidiyle köşelerinde bekliyorlar, parçalansınlar da bize iş düşsün diyorlar. Ama işte durum ortada! Hiçbir güç bizi parçalayamadı, tasfiye edemedi. Niye tasfiye edilemedik? Bundan da mı ders çıkaramıyorlar? Bizi tasfiye edebilselerdi bu kendi Kürtlerine federasyonu da savunabilecek bir parti kurdururlardı, böylesi bir partiye yaşam şansı verirlerdi. Ancak bu partiler son derece küçük, sınırlı partiler olarak tutulacaktı. Kürt halkının kaderini de böylesi marjinal, küçük partilere bağlayacaklardı. Kürt halkının özgürlüğüne bu kadar düşkünseniz, bu kadar samimiyseniz Kürtlerin ortak çatısı olan Demokratik Toplum Kongresi'ne buyurun gelin. DTK kapılarının her tür farklılıklara açık olduğunu açıkça ilan etti. DTK içinde size engel olan mı var, görev almanızı engelleyen mi var? Gelin bu halka hizmet edin, bu halkın, farklılıkların yer aldığı ortak kurumlarında kendi farklılıklarınızla yer alın diyoruz. Böyle bir çağrı yapıldığında da PKK dayatması var diyorlar. Ama gelmezseniz bu Demokratik Toplum Kongresi çalışmalarına katılmazsanız, kimse size bir şey demiyor, söyleyecek bir şey de yok ama böyle yapmazsanız tecrit olursunuz, gittiğiniz her yerde halkın tepkisiyle nefretiyle karşılaşırsınız. Objektif sonuç budur, gidişat böyle olacaktır. Bunları artık tartışmak bile istemiyorum ama AKP'nin politikalarını ve bu politikaların tehlikelerini görmeleri için söylüyorum. “

“Yine biliniyor ki, AKP, bu özel ordu çalışması, bölgeye gönderdiği imamlarla tasfiye politikasını kapsamlı bir şekilde uygulamaktadır. AKP nin politikalarının ne kadar tehlikeli olduğu açıktır.”

AKP ATEŞLE OYNUYOR

“Devletin şimdiye kadar bize yönelik politikası tasfiye ve sınırlama politikasıydı. Gelinen aşamada devletin Kürt sorununa yaklaşımda değişimler olduğu söylenebilir. Bu tespitin önemli olduğunu düşünüyorum. Devlet günümüz itibariyle Kürt sorununa yaklaşımda değişimlere gitmiş bulunmaktadır. AKP'nin ateşle oynadığını, tasfiye politikalarını hayata geçirmeye çalıştığı tespitine ben de katılıyorum.”

DEVLETİN KÜRT SORUNUNA YAKLAŞIMINDA DEĞİŞİMLER OLDU

“Ancak devlet, Kürt sorununa yaklaşımda değişimlere gitmiştir derken burada ne AKP'nin devletini ne de CHP'nin devletini kastediyorum. Burada bahsettiğim değişime giden ontolojik devlettir. Bugüne kadar varlığını sürdüren devletten bahsediyorum. Bu tarihsel aşama görülmelidir. Bir de şu hususa değinmek istiyorum. Devletin kimi girişimlerinin sonucunda vardığı kanaat, sorunun çözümünün pratik olarak yürümesi için benimle de görüşmelerin gerekli olduğu yönündedir. Benim üzerimden sürecin yürütülmesinin daha pratik ve hızlı sonuç alıcı olduğu kanaatindeler. Devletin Kürt sorununun çözümünde benim rolümü fark ettiğini düşünüyorum. Şunu da belirteyim: “Ben çekileceğim” derken bu bir şantaj olarak algılanıyor, böyle sanki yap-boz oyunu gibi görülüyor. Ancak bu konular ciddi konulardır, böyle basit ele alınmamalıdır. Eğer diyalog ve müzakere yöntemiyle sonuç alınamazsa benim de burada görüşme yapmamın anlamı olmayacaktır. Diğer çözüm olasılıkları devreye girecektir.”


GÖRÜŞMELERDE PRATİK ÖNERİLER GÜNDEME GELDİ

“Yürüttüğüm görüşmelerde kimi pratik öneriler gündeme geldi. Ancak pratik öneriler ile belirlediğim teorik çerçeve karıştırılmamalıdır. Kürt sorunun çözümü için gerekli olan ilkesel çerçeveyi daha önce hazırladığım 156 sayfalık yol haritasında işlemiştim. Bu ilkesel çerçevenin olumlu karşılanacağını tahmin ediyorum. Yaz başına kadar muhtemelen bu süreç karakter kazanır. KCK de silahlı güçlerini buna göre konumlandırır, üzerlerine gelinmediği sürece çatışmadan kaçınırlar. Ancak üzerlerine gelindiği zaman meşru müdafaa haklarını kullanırlar.”

HAZİRANDAN SONRA KENDİ KARARLARINI VERİRLER

“İşte Güçlükonak'ta operasyon sonucu üç gerilla hayatını kaybetmiş. Bu tarz operasyonlara karşı kendilerini savunmalıdırlar, meşru müdafaa haklarını kullanmalıdırlar bu temel bir haktır tartışılamaz bile. Hazirandan sonra da gelişmelere bakarak kendi kararlarını verirler. Bu vesileyle Türkiye kamuoyuna, aydınlara da sesleniyorum. Bu ayların kritik aylar olduğunu, burada yaptığımız görüşmelerin belli bir aşamaya geldiğini ve bu görüşmelerde tarihi sonuçlar çıkabileceğini düşünüyorum. Aydınlar bu dönemde bu konu üzerinde durmalıdırlar. Burada yapılan görüşmelerle sadece Kürt sorununa değil, Türkiye'nin temel demokratikleşme sorunlarına da çözüm arıyoruz. Aydınlar bu dönemde rollerini oynamalıdırlar. Eğer bu diyalog süreci sonrası çözüm gelişmezse topyekün direniş ve özgürlüğünü sağlama savaşı devreye girecektir, bu durumda da çözüm gelir. Bunu bir tehdit olarak söylemiyorum. Biz bu yolu tercih etmiyoruz. O yüzden diyalog-müzakere yöntemiyle sorunun çözümünü gerçekleştirmek istiyoruz. Bu süreçte herkes üzerine düşen rolü oynamalıdır. Bütün Kürtler ulusal birlik çerçevesinde bir araya gelmelidir. Talabani ve Barzani de bu dönemde olumlu rol oynamak istediklerini pek çok kez belirtiler. Onlar da bu süreçte rol almalıdırlar.”

‘PRATİK ÖNERİLER AŞAMASINA GELMİŞ BULUNMAKTAYIZ’

“Halkımıza şunları söyleyebilirim. Burada bir diyalog devam ediyor. Kimi pratik öneriler aşamasına gelmiş bulunmaktayız. Bu pratik öneriler çerçevesinde yaz başına kadar gelişmeleri takip etmek gerekiyor. Diyalog ve müzakere yöntemine şans veriyoruz. Bu yöntem pratikleşirse 2011 yılı çözümün geliştiği yıl olacaktır. Eğer bu diyalog ve müzakere yöntemiyle sonuç alamazsak 2011 yılının ikinci yarısından itibaren topyekün direniş ve özgürlüğünü sağlama süreci gelişecektir. Bu yol da çözümü getirir ama tercihimiz değildir. Aynı şekilde gelişecek bu ikinci yol tehdit olarak algılanmamalıdır. Müzakere süreci gelişmezse çatışma süreci kaçınılmazdır. Böylesi bir ortamda da geçmişten farklı olarak üç-dört misli kayıplar yaşanabilir. Çözüm her koşulda kendini dayatmaktadır.