PKK lideri Abdullah Öcalan, önemli bir sürece girildiğini belirterek, “15 Haziran'dan sonra kimse kendini kandırmasın, herkes hazırlığını buna göre yapsın” dedi ve uyardı: “Eğer hükümet bu çözüm sürecine gelmezse, büyük bir savaş çıkarsa üç ay bile dayanamaz.” “18 yıldır frenliyordum, deyim yerindeyse savaşı soğutuyordum” diyen Öcalan, “heyetle görüşmelerinin de kapsamlı ve derinlikli” olduğunu belirti.

PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Çarşamba günkü olağan görüşmesinde, son günlerde yaşanan gelişmeleri değerlendirirken, önemli uyarılarda bulunduğu öğrenildi. Öcalan, heyetle görüşmelerine dikkat çekerek, “Ben bu sürece demokratik anayasal çözüm süreci demiştim” dedi ve hükümet çözüme gelmezse olası büyük bir savaş karşısında 3 ay dayanamayacağını vurguladı. Öcalan, 15 Haziran’dan sonraki sürecin ya büyük bir anlaşmaya ya da büyük bir savaşa evrileceğini ifade ederken, eğer anlaşma olursa bunun Kürtlerin tarihteki “ilk büyük anlaşması” olacağını söyledi. Öcalan ABD’yi de uyararak, “ABD de bilsin ki devir değişti, Kürtler eski Kürtler değildir, ben de Şeyh Sait değilim. Kürtlerin özgürlük mücadelesini artık hiçbir güç engelleyemez” dedi.

Öcalan, tutuklu bulunduğu İmralı Adası’na işaret ederek, “Bu adaya tarihte hep isyan eden, etmek isteyen prensleri, liderleri getirdiler. Burada onları ölüme terk ederek isyanlarını bu şekilde bastıracaklarını hesaplıyorlardı. 27 Mayıs sonrası Menderes'i de buraya getirdiler” dedi.

BURADAKİ GÖRÜŞMELER ÖNEMLİDİR

Öcalan, kendisiyle yapılan görüşmelere ilişkin ise şunları söyledi: “Burada yaptığımız görüşmelere ilişkin birkaç şey söyleyeyim. Burada yaptığım görüşmeler nitelikli görüşmelerdir, anlamlı görüşmelerdir. Ciddi görüşmelerdir. Benimle görüşmeye gelen heyet, görüşmenin ciddiyetinin farkında, her geçen gün daha da farkına varıyor diyebilirim. Bu konuda ihtiyatlı davranmak istiyorum, önümü görmek istiyorum, önceki deneyimler var, tek taraflı adımlar atmak istemiyorum. Geçmiş deneyimler beni böyle davranmak zorunda bıraktırıyor. Her türlü olasılığı değerlendirme, gözönünde bulundurma zorunda olduğumu biliyorum. Geçmişte Özal'ın, Erbakan'ın, Ecevit'in başına gelenler beni böyle davranmaya itiyor. Ben gerçekçi bir adamım. Umutluyum ya da değilim diyemem. Özal ile her şey anlaşma noktasına kadar gelmişti. Çok umutluyduk. Gerillaya silahları bıraktırmaya hazırlanıyorduk. 1993'te ‘tamam, çözüm gelişiyor, her şey tamam’ diyorduk ama bir gün sonra Özal rap diye öldü! Yine bilinen o Erbakan süreci var, onunla da bir çözüm geliştirecektik. Bu konularda ciddiydi. Onu da hemen ertesinde devirdiler. O Suriye'li Haddam da bunları tekrar gazetede söylemiş, doğru söylüyor. 2000'lerde ise Ecevit'in durumu yine öyle. O da çözüm geliştirmek istiyordu onu da devirdiler, yere yığdılar, felç ettiler. Ben heyete de Özal, Erbakan, Ecevit'in başına gelenleri hatırlattım. Dedim ki; ‘siz şimdi burada benimle görüşüyorsunuz, yarın size de benzeri bir durum gerçekleştirebilirler. Özal, Erbakan, Ecevit'e yaptıklarını size de yapabilirler. İç, dış bir sürü odak bu sürecin gelişmesini engellemek istiyor, isteyebilir. Buna dördüncü kez arabayı devirmek denir, ben bu riski göze alamam. 15 Haziran'a kadar bekleyeceğim.’”

Buradaki görüşmeler elbette önemlidir, heyet ciddidir. Heyette devletin ciddi kurumlarının temsilcileri vardır. Devlete etki edebilecek güçte bir heyettir. Heyetin devlete, siyasi partilere, topluma etki edecek nüfuzu vardır. Ama henüz devlete, siyasi partilere, topluma etki etmemiştir.”


İÇ SAVAŞ UYARISI

Öcalan şöyle devam etti: “Ben 15 Haziran'dan sonra ‘ya büyük anlaşma olur ya da topyekün büyük bir savaş olabilir, kıyamet kopar’ demiştim. Hem kırda hem şehirde topyekün bir halk savaşı gelişebilir. Bunun da sonuçları çok ağır olur. Böyle halk savaşı, sokaklarda, şehirlerde her yerde olur, hatta iç savaş olabilir, demiştim. Tekrar söylüyorum iç savaş olursa bundan yanlızca Kürtler etkilenmez, herkes etkilenir. Zerre kadar onuru olan her Kürdün bir saat bile beklemeye tahammülü kalmaz. Kürtlere açık açık söylüyorum. Böyle bir durumda da burada beni ölmüş bilsinler, burada pratik önderlik yapamam. Daha bir aydan fazla zaman var.

YENİ BİR ÖRGÜTLENME MODELİ GELİŞTİRİYORUM

“Ben bu arada zaten yeni bir örgütlenme modeli geliştiriyorum, hazırlanıyorum, yoğunlaşmam bunun üzerinedir. Gündemimdedir. Önümüzdeki günlerde daha da pratikleştireceğim. Bu, yeni bir model olacak. İki ayağı olacak bunun. Bir taraftan Kürtlerin örgütlenmesi kendi içinde devam edecek ama diğer taraftan Türkiye'deki solun bütün kesimlerini, çevrecileri, feministleri, herkesi kapsayacak bir model olacak. Seçimden sonra bunun pratikleştirilmesine yönelik çalışmalarım olacak. Şimdiye kadar Türkiye'de devlet hep Sol'a tuzak kurmuştur, komplo yapmıştır. Mustafa Suphiler olayı, Mahirler olayı da böyledir. Solun varlığı, bu tür yöntemlerle hep engellenmiştir. Devlet solun varlığının engellenmesinin bir hata olduğunu farketmiş gibidir. Tabi Sol da bu oyunları boşa çıkaracak şekilde kendisini geliştirememiştir, güdük kalmıştır, yetersiz kalmıştır, toplumsallaşamamıştır. Özgüven eksikliği vardır. Eksiklikleri olsa da bu seçimlerle birlikte iyi bir başlangıç yapılmıştır. Fena olmamıştır. Geliştireceğim yeni modelle bütün bunları bütünleştireceğiz. Demokratik Sol diyorum buna. İleride bunu detaylandıracağım.”

SAVAŞ ÇIKARSA HÜKÜMET ÜÇ AY DAYANAMAZ

“Daha önce de söylemiştim, Türkiye'de iki blok vardır. Birincisi milliyetçi-ulusalcı bloktur, bunu MHP ve CHP temsil etmektedir. MHP hala bu blokun katı temsilcisidir. İkinci blok İslamcı-Türkçü bloktur. AKP bunu temsil ediyor. Bizim geliştirdiğimiz üçüncü blok, milliyetçilik, dincilik, etnikçilik, mezhepçilik değil demokratik toplumsalcılığı esas alan demokratik ulus bloğudur. Bahsettiğim iki bloğun yanında üçüncü bir blok, üçüncü bir yoldur. Yıllardır bu bloktan bahsediyorum, “Apodur söyler, genel geçer şeylerdir” denildi, ciddiye alınmadı, gereği yapılmadı. Oysa zamanında bu hayata geçirilmiş olsaydı şimdi iktidar ortağı olunurdu. Sanırım CHP, şimdilerde yeni yeni burada yaptığımız görüşmelerin önemini fark etmiş görünüyor. Tekrar söylüyorum, burada heyetle görüşmelerimiz kapsamlıdır, derinliklidir. Ben bu sürece demokratik anayasal çözüm süreci demiştim. Eğer hükümet bu çözüm sürecine gelmezse, büyük bir savaş çıkarsa üç ay bile dayanamaz.”

18 YILDIR SAVAŞI SOĞUTUYORDUM

“Önemli bir sürece giriyoruz. 15 Haziran'dan sonra kimse kendini kandırmasın, herkes hazırlığını buna göre yapsın. 15 Haziran'dan sonra süreç ya büyük bir anlaşmaya ya da büyük bir savaşa evrilecektir. Eğer anlaşma olursa Kürtlerin tarihteki ilk büyük anlaşması olacaktır. Bu yaz çok önemlidir, bazı ilkleri yaşayacağımız tarihi önemde olan bir yaza gireceğiz. 18 yıldır frenliyordum, deyim yerindeyse savaşı soğutuyordum.”

APO ESKİ APO DEĞİL

“Barışçıl demokratik çözüm gelişir diyordum. 15 Haziran'dan sonra anlaşma olmaz ise öyle pasif savunma, aktif savunma diye bir şey olmaz. Artık kimse kendini kandırmasın, beni de kandıramazlar. Apo, eski Apo değil. Son görüşmede bütün bunları heyete açıkça ve bütün detaylarıyla anlattım. Kimse yanlış anlamasın, bu bir tehdit değildir, ben uyarı görevimi yapıyorum. Ayrıca, iç ve dış odaklar buradaki görüşmeleri provoke edebilir. Bunlar, bu sorunun çözümsüzlüğünü isteyen güçler, iç ve dış destekleriyle sabote etmek için darbe dahil her türlü provokasyonu geliştirebilirler.”

KCK TUTUKLULARI

“KCK tutukluların siyasi rehine durumları devam ediyor. KCK operasyonlarını hazırlayanların polis akademisi çevresinde teorize edildiğini, bu tarz sonunda KCK tutuklamalarının yapıldığını anlatmıştım. Polis akademisinde bir odağın, bir çevrenin KCK'nin tasfiyesiyle bu işin bitirileceğinin teorisini yaptığına daha önce değinmiştim. Bu KCK operasyonları çok tehlikeli sonuçlar doğurdu, dikkat edilirse Türkiye'ye son beş-altı yılı kaybettirdi. Geçmişte de jitemin yaptırdığı operasyonlar oldu, biliniyor Veli Küçük onlar bunun sorumlusuydu. O zaman ben çırpındım, dikkat çektim, bizim müdahalelerimiz olmasaydı iş daha tehlikeli boyutlara giderdi.

KCK tutuklularının durumu da ancak buradaki görüşmelerin seyrine göre belli olur. Salıverilip verilmeyecekleri buradaki görüşmelerin sonucuna bağlıdır. Eğer anlaşma olmazsa onlara büyük cezalar verilebilir. On yıllarca içeride tutulabilirler. Tüm cezaevlerindeki arkadaşların, özellikle hasta arkadaşların durumları da bu görüşmelerin akıbetiyle bağlantılıdır.”

ANF