Nurcan Baysal, Kürtlerin yatak odalarında hendek mi var? Kardeş olmanın, aynı ülkede huzur içinde yaşamanın yolu, insanların yatak odasına nefret kusmaktan mı geçiyor? Sen unutsan da, Kürt bunu unutur mu? Kürtlere karşı yürütülen savaşın resimlerine iyi bak!” dedi.

Baysal, T24’te yayınlanan köşesinde Sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı Kürt illerindeki nefret yazılamalarını yazdı.

Baysal, son günlerde tartışmalara neden olan, Yüksekova’da yatak odasına çekilmiş fotoğrafa yönelik şunları söyledi: “Yüksekova’dan sosyal medyaya düşen bir resim Nobellik operasyonların ayrıntılarını gözler önüne seriyor. Resimde yüzü kapalı bir asker, bir Yüksekovalının yatak odasına girmiş, tuvalet masasının aynasına rujla bir kalp resmi çizmiş, kalbin içine de “Aşk Yüksekova’da yaşanıyor” yazmış.

Tabi kalbin içine bir ay yıldız iliştirmeyi de ihmal etmemiş. Altına gururla “Gonyalı Beyşehir” imzasını da atıvermiş. Gonyalılar onunla gurur duydu mu bilmem, benim sadece midem bulandı” ifadelerini kullandı.

Nurcan Baysal’ın T24’te yayınlanan "Terörle mücadele"de Nobellik görüntüler!” başlıklı yazısı şöyle:

Belli ki bastığı evin yatak odasındaki aynaya gururla “gonyalı” yazan bu “kahraman” asker, verdiği mesajla sadece kendi değil bu operasyonları yürütenlerin zihin dünyasını da ifşa ediyor.

Nitekim henüz 2 ay önce Mazlum-Der’in hazırladığı Silopi raporunda görüşme yapılan yurttaşlardan biri şunu aktarıyordu: “Güvenlik güçlerinin evdeki sert fiilleri üzerine biraz yumuşak olmalarını söyledim. Bana (evdeki kadınları kast ederek) ‘Şu an tecavüz edebilirim, öldürebilirim, alıp götürebilirim, bunlara yetkim var’ dedi.”

Sokağa çıkma yasağının kalkmasından hemen sonra gittiğim Cizre’de de durum farklı değildi. Evlerde sergilenen kadın iç çamaşırları, kullanılmış prezervatifler Cizre’de neler yaşanmış olabileceğine dair ipuçlarını veriyordu.

Geçen hafta Gever’den başka bir resim daha sosyal medyadaydı. Bu resimde yine “kahraman” asker, yaktığı bir evin önünde poz verip, duvarına arsızca “kaçak kullandığınız elektriğin bedeli olarak evinizi yaktık” yazabiliyordu.

Bir eliyle kurt işareti yapan, diğer eliyle bir Türk bayrağı tutan bir özel harekâtçı, Cizre’de yüzlerce gencin öldürüldüğü bodrum katının dış duvarına şöyle yazabilmişti:

“Aşk bodrumda yaşanıyor güzelim :) PÖH” ve bu yazının yanına ve altına gülen yüz resmi çizmeyi ihmal etmemişti.  Oysa o bodrumda insanlık ölmüş, yüzlerce genç diri diri yakılmıştı.

Savaş tekrar başladığından beri bunun gibi yüzlerce resim gördük. Çok daha korkunçlarını da gördük, işkence edilmiş bedenleri, çırılçıplak soyulmuş ölü bedenleri, sürüklenen cenazeleri gördük, gözleri oyulmuş cenazeleri, kafası tankla ezilmiş cenazeleri, parçalanmış cenazeleri gördük. Bu resimlerin Kürt halkı üzerinde, geride kalanlar üzerinde bir korku yaratmak amacıyla, Kürt halkının onurunu kırmak amacıyla bilerek ve isteyerek servis edildikleri belli.

 “Terörle mücadele” adı altında Kürt illerinde yürütülen savaş işte böyle bir savaş! Böylesine kuralsız!

Devlet yetkililerine bu resimleri ve bu duvar yazılamalarını ne zaman sorsak, bunların bireysel işler olduğunu, yapanlar hakkında soruşturma açıldığını söylediler. Öyleyse yüzlerce hatta binlerce soruşturma açılmış olması gerekirdi.  Ama bizler ne o soruşturmaları duyduk, ne de eğer açılmışlarsa soruşturmaların sonuçlarını biliyoruz. Belli ki zaten “kahraman” JÖH ve PÖH’leri de (bu arada Cizre’de bir de ÇÖH gördüm. Çevik Özel Harekat demekmiş, onu da ekleyelim) bu soruşturmalar kesmiyor.  Onlara  verilen “tecavüz edebilirim, öldürebilirim” yetkisinin gayet iyi farkındalar.

“Kahraman” asker, Gonyadan gelmiş, hayatında hiç görmeyeceği yetkililerle donatılmış, üzerinde çeşit çeşit materyalin olduğu  o kılıklarla kendini bir “Star Wars” savaşında sanıyor, hep ezilmişken, şimdi emrediyor, yakıyor, yıkıyor, kalaşnikofunu şöyle bir sağa sola döndürüyor, maskesi de cabası, havalı mı pek havalı…

Ne de olsa yaptığı her suçu “terörle mücadele” adı altında kapatabiliyor. Sık asker sık, boşalt şarjörünü, yak evleri, gir yatak odalarına, sergile çamaşırları…

Farkında mısın ey asker, bu yaptıklarınla hem uluslararası hukuku hem de kendi ülkenin hukukunu çiğniyorsun! Sen bilmiyorsan muhakkak sana emri verenler biliyordur.

Sanıyorsan ki yargılanmayacaksın, yanılıyorsun. Bir gün sadece sana bu emri verenler değil, bizzat sen kendin de yargılanacaksın. Konusu suç teşkil eden emre uymama kuralını unuttuğun için, insani bir melekeden feragat ettiğin için…

Bu zavallı askere diyecek bir şeyim yok. Ama başta İçişleri Bakanı olmak üzere, yetkililere şu soruyu sormak gerek:

Bu yapılanlar, sergilenen çamaşırlar, girilen yatak odaları, insan onurunu kırıcı bu davranışlar, terörle mücadele kapsamındaki askeri fiillere mi giriyor?

Burada olup bitenleri bir türlü “anlamadıklarını” söyleyen Batılı “kardeşlerimize” de soralım bakalım:

Kürtlerin yatak odalarında hendek mi var? Kardeş olmanın, aynı ülkede huzur içinde yaşamanın yolu, insanların yatak odasına nefret kusmaktan mı geçiyor? Bu asker kimin askeri?  Emri veren kim? Sen unutsan da, Kürt bunu unutur mu?

Kürtlere karşı yürütülen savaşın resimlerine iyi bak!

Nobel bile az gelir bence. Nobellik değil Oskarlık!