Nihat Doğan, “Melih Gökçek gibi bir adam Ankara’yı 20 sene yönetebiliyorsa biz de yaparız. Yapılacaksa onlardan çok daha iyi yaparız, yaptıklarının esamisi bile okunmaz” dedi.

Nihat Doğan, Radikal’den Alpbuğra Bahadır Gültekin’in sorularına çarpıcı yanıtlar verdi:

Nihat Doğan son yılların önemli popüler figürlerinden birisi. Ramazan programıyla gündemde olan Doğan'ı Flash TV stüdyosunda yakaladık, Chavez'in cenazesinden girdik, Gezi'den çıktık.

Nihat Doğan, söylemleriyle, çıkışlarıyla, tartışmalarıyla hem sosyal hem de asosyal medyanın bir fenomeni… Ve ünlü türkücü şimdilerde ‘Ramazan Geceleri’ isimli bir program sunuyor Flash TV’de.

Ramazan ayı boyunca devam edecek bu programda gündem olan isimleri ağırlayan Doğan, ne var ki son zamanlarda siyasi tespitleriyle daha ön planda.

Özellikle Gezi Direnişi’nde attığı twit’ler tam anlamıyla ibreleri tersine döndürdü. Bir zamanlar ona arka çıkan muhafazakâr isimler tepki gösterirken, geçmişte karşı karşıya geldiği kesimin de desteğini aldı.

Sunuculuğunu üstlendiği ‘Ramazan Geceleri’ vesilesiyle sohbete oturduk ama muhabbetimize ister istemez siyaset bulaştı. Sık sık vaziyetten memnun olmadığını dile getiren Nihat Doğan, iktidara yönelik eleştirilerde bulundu.

İlk olarak Flash TV’deki Ramazan programınızdan başlayalım… Nasıl tepkiler aldınız, kimisi programınızı hayli yadırgadı ama…

Bizi tanıyan, bilen insanlardan olumlu tepkiler aldık. Tabii kişi bilmediğinin düşmanıdır. Dini yönümüzün kuvvetli olduğunu bilmeyen insanlar yadırgadı. Bizim düşmüş olduğumuz en büyük yanlış o şekilcilik algısı. O büyük bir yanlış, onu da kırmış oluyoruz. Çünkü din kimsenin tekelinde değildir, onu da insanlara öğretmeye çalışıyoruz.

Sanatçıların ezan okumasına karşı kalıplaşmış bir düşünce vardır, siz programınızda ezan da okudunuz. Daha evvel deneyiminiz var mıydı?

Daha önce böyle bir tecrübem yoktu, ilk defa oldu. Bu sanatçılar Hıristiyan olabilir, ateist olabilir, kâfir dahi olabilir. Çağrı filminde oynayan Anthony Queen, Hz. Hamza’yı oynarken onu alkışlıyorsun ama bir Müslüman gelmiş, ezan okumuş ona karşı çıkıyorsun. Bundan daha güzel bir şey var mıdır?

Peki, beğendiler mi ezan okuyuşunuzu?

Çok beğendiler, zaten sesimiz Allah vergisi güzel. E güzel sesli adamın ezan okuması da cezbedicidir. Etkileyici özelliği vardır, ezan okumak etkilemektir, ezan bağırmak değildir. Makamdır, makamsal özellikler taşır. O makamları bizden daha iyi kim bilebilir ki? Direkt girdim stüdyoya okudum. Makam zaten kulağımdaydı. Bence çok da güzel oldu.

En az program kadar konuk tercihiniz de dikkat çekiyor daha çok…

Valla her şey spontane gelişiyor. Bizim programımız herkese açık. Malum son günlerde enteresan bir baskı var program yapanlara karşı. Ben öyle bir baskıyı kabul etmiyorum. Zaten kısa süreli bir proje, ramazan süresince kalan bir program olacak.

Size karşı bir baskı mı var?

Yok sağdan soldan bazen duyuyoruz. Ben hayatım boyunca hiçbir zaman baskılara boyun eğmedim. Kendi doğrularımın izinde giden bir insanım. Başkalarının doğruları da beni enterese etmiyor.

'BEN HEP AYDINDIM, CHAVEZ'E GİTMEME GEREK YOKTU'

Malum, Chavez’in ölümünden sonra onun cenazesine, ta Venezuella’ya gitmiştiniz… O ziyaretten sonra sizde bir değişiklik sezdim. Kimisi de “Nihat Doğan Chavez’in cenazesine gitti, aydınlandı” yorumunu yaptı. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz bu tür yorumları?

Bir kere meseleye çok fazla tarafgir bakarsan, karşındakinin doğrusunu göremezsin. Ben Venezuela’dan önce de Somali’ye gittim. Ama maalesef siyasi olarak bakılınca olaya, orada yaptığımız yardımlar göz önünde bulundurulmazken, teveccüh edilmezken “Nasıl Başbakan’la gider” tartışması çıktı. Benim oraya Başbakan ile gitmem, oradaki fakir fukara halka yaptığım ziyaretin anlamını çürütmez. Ben olaya “Somali’ye Başbakan’la gidiyorum” diye değil, mazlum insanlara yardıma gidiyorum diye bakmıştım. Bunun böyle yazılıp çizilmemesi, hatta eleştirilmesi bile şu an ki “Chavez’e gitti” sözlerinin ne kadar içi boş olduğunu gösterir. Ben hep aydındım, aydınlanmam için Chavez’e gitmeme gerek yoktu. Hep vicdanlı, doğrunun, haklının yanında olan bir insandım.

Ama insanların size yönelik bakış açısı değişti, bunu fark etmiş olmanız lazım…

Ben, kim beni alkışlıyor diye bakmıyorum. Alkışlar üzerinden de hesabım, kitabım olmaz, “O bana teveccüh gösteriyor, ona popülist davranayım” gibi bir tavrım olmadı. İnandığım doğrular vardı ve ben o doğrulardan, mazlumlardan yana tavır koydum.

'NEREDEYSE AK PARTİ 'YE OY VERMEYENİ MÜSLÜMAN SAYMAYACAKLAR'

Peki bir de ters açıdan bakalım. Gezi Olayları’ndaki duruşunuz nedeniyle, geçmişte bir kısmın size verdiği destek tepkiye döndü. Olayın bir de bu tarafı var.

Lince dönüştü bu. Ama ben yazdığım her şeyin arkasındayım, hiçbir zaman da pişmanlık duymadım. Hatalarımız vardır elbet ama yüzde olarak çok düşüktür. Bazen kalp kırıyoruz, bundan başka bir şeyimiz yok. Valla bir kere kendi adıma değil, insanların cehaleti adına üzülüyorum. Maalesef siyaseti bu kadar alıp, vicdanın, hakkın, neredeyse dinin, Kuran’ın üstüne koymaları, siyasi liderlerini peygamberin üzerine oturtmaları gerçekten cahillik, ahmaklık. Öyle bir hale gelmişler ki, bin kere tövbe etsen, bin defa hacca gitsen, hayatın sonuna kadar namaz kılsan dahi, sırf AK Parti’ye oy vermedin diye Müslüman kabul etmeyecekler seni. Bu çok acı bir olay.

Size göre bir vicdan sorunu mu çıktı ortaya?

Maalesef. İslam önce vicdanlı olmak, haktan yana olmaktır. İslam hırsızdan, yolsuzdan, iktidardan yana olun demiyor. Peygamber efendimiz tek başınaydı. O, Kureyş iktidarına karşı tek başına dikilmişti. Onun tek başına, Kureyşlilerin ise muktedir olması, putperest rejimin haklı olduğu manasına gelmez. Bizde Müslüman kardeşlerim iktidar olabilir. Olsunlar da, amenna. Ama olurken de örnek olsunlar.

'ELEŞTİRİNCE DÜŞMAN OLDUK, HAKKIMI HELAL ETMİYORUM'

Nasıl?

“Müslüman nasıl örnek olur” göstersinler. Vicdanlı olsunlar, adaleti daha fazla dağıtsınlar. Adam kayırmasınlar, hırsızlık, yolsuzluk yapmasınlar. Karunluk yapmasınlar istedik. Anlaşamadığımız nokta da bu oldu. Eleştirince düşman olduk. Napalım düşman belliyorlar. İnanılır gibi değil. Yazıklar olsun.

Bayağı kırgınsınız anladığım kadarıyla…

Hakkımı helal etmiyorum.

Gezi twit’leri sonrası size “satılmış” dediler. Bir çıkarınız mı vardı attığınız bu twit’lerin arkasında?

Çıkarı olanlar varmış demek. “Ooo hayırdır ne çıkarın kesildi” diyorlar. Artık o kadar batmışlar ki menfaat denilen illette, kendilerini eleştirenlere ‘çıkarı bozulmuş’ diyebiliyorlar. Düşünebiliyor musunuz? Ben çıkarcı bir insan olsaydım cuntanın muktedir olduğu zamanda, AK Parti kapatılırken mazlumun yanında yer almazdım. Yine bugün çıkarcı olsaydım, AK Parti gibi bir iktidardan nemalanmak varken, şu an AK Parti’nin karşısında olmazdım.

'MELİH GÖKÇEK'E CEVAP VERMEYE BİLE DEĞMEZ'

Size en çok yüklenenlerden biri de Melih Gökçek oldu…

Cevap vermeye bile değmez. Cahil, cühela adam. Beraber aynı davayı güttüğümüz adam Nihat Doğan’dan rahatsız oluyor. Çünkü Nihat Doğan’ın söylemlerine teveccüh eden insanlar var. Nihat Doğan onların yalakası, piyonu, maskarası, maskotu değil. Söylemleri etkili bir adam.

“AK Parti’ye rağmen Nevruz’a gittim” demiştiniz vakti zamanında… Âkil insanlar listesine alınmadığınız için bir kırgınlık olabilir mi? Kırıldınız mı seçilmediğiniz için?

Valla hiç düşünmedim, aklımın ucundan dahi geçmedi. Uludere’yi de eleştirdim, KCK Operasyonu’nda yine en ağır muhalefeti ben yaptım. İdris Naim Şahin gibi bir faciaya en çok tepkiyi ben koydum. Ben demokratım kardeşim, AK Parti’nin kölesi değilim. AK Parti vekili dahi olsam, bugünkü bu tepkilerimi yine koyardım. Ben bireysel özgürlüğe inanıyorum. Ben Allah’tan başka kimseye kul olmam. AK Parti gider, hak parti gelir. Ama vicdan giderse zalimler gelir.

Kürt sorununun çözümüne yönelik ‘süreç’ devam ediyor… Umutlu musunuz bu olan bitenden?

Ben umutlu değilim, ne yaptılar da bilmiyorum. Barış coşkusu minimize oldu. İnşallah barış gelir ama Erdoğan’ın Türk İslam paradigmasıyla bu iş çözülmez. Öcalan, Marksist Leninist olabilir ama bu ezilmiş Kürt halkının haklı taleplerinin verilmemesi gerektiği manasına gelmez. İki kere iki dört. Ama vermemek için de direniyor. Bu paradigmayla bu sorun çözülmez.

'AK PARTİ BEYİN TAKIMI İLERİYİ GÖREMİYOR'

Sadece Türk İslam paradigması mı?

Yok hayır. Bir taraftan Kemalizm’e iyi görüneceksin, bir yandan milliyetçilere… AK Parti’nin bir duruşu yok. Ne zaman dara düşseler, iki dakikada en koyu ülkücü kesiliyorlar. Atatürk ’e saldırı olsa en büyük Atatürkçü onlar oluyor. Kürtlere hep mesafeli oldular, dağdan tabutlar gelmeye başlayınca çözümcü oldular. Bir duruşları, stratejileri yok. Bence AK Parti’nin beyin takımı süreçleri okuyamıyor, ileriyi göremiyor. Sadece yol, köprü yapmayı bilen bir anlayış.

Hükümetin en çok hangi davranışı, tutumu rahatsız etti sizi?

Hâlâ Uludere’nin failleri ortada yok. Lice’de masum insanların üzerina ateş açıldı. Halk kalekol istemedi hemen, “Oooo uyuşturucu…” Yani her şeye de bir bahaneleri hazır. O kaçakçı, bu uyuşturucu, Gezi’deki çapulcu. Ne yapmak lazım arkadaşım? Bunların hepsine mermi mi atalım? Bir siz mi yaşıyorsunuz bu memlekette?

Çözüm öneriniz ne olurdu sizin?

Ben ana muhalefet parti başkanı olsam, Kuran çarpsın şu muhalefet partilerinden birini bana verseler, yemin ediyorum şu anki oy oranlarını yüzde 15 arttırırım. Hem de üç ayda. Bu kadar boşluk veriliyor adamlara ama kimse onları konuşmuyor. Sıfır sorundan geldi geldi, içte dahi bölünmüş bir yapıya. İçeride küçücük kaldılar. Sonra gele gele Öcalan’ın iki dudağı arasına sıkıştılar.

'MELİH GÖKÇEK GİBİ BİR ADAM ANKARA 'YI YÖNETİYORSA BİZ DE YAPARIZ'

Sıkıştığını mı düşünüyorsunuz?

Bugün Öcalan, “Köprüleri attım, çözüm süreci yok” dese üç ayda darma duman olur bunlar. Zaten yüzde 50’lik eylem refleksi kazanmış, yıllardır sokağa çıkmayan Beyaz Türk bir kitle var halihazırda bekleyen. Öbür tarafta 30 yıldır aktif eylem yapan, sokakta çatışan Kürtler var. E diğer tarafta sabrı taşmış milliyetçiler var. Onlar da Bahçeli’ye dua etsinler. İktidar sarhoşluğu içinde kimseyi tanımayan bir hale geldiler. İki kere iki dört. Kim ona yalaklık yapıyorsa, yere göğe sığdıramıyorsa ilahlaştırıyorsa danışman oluyor. En ufak eleştiri dahi kaldıramıyorlar. Dost acı söyler. Bir insanın kibir bataklığına battığının en büyük delaleti, en küçük eleştiriye düşman, en büyük yalakalığa dost gözüyle bakmasıdır. 2002’den daha kötü durumdayız.

Siyasete atılmaya düşünüyor musunuz?

Var tabii niye olmasın. Melih Gökçek gibi bir adam Ankara’yı 20 sene yönetebiliyorsa biz de yaparız. Yapılacaksa onlardan çok daha iyi yaparız, yaptıklarının esamisi bile okunmaz.

Siz neyi değiştirirdiniz?

Bu ülke demokratik sistemini oturtmuş bir ülke hâlâ değil. Maalesef 10 yıllık AK Parti iktidarı bu işi çözmeye niyetli değil. İnsan odaklı, demokratik, sivil bir anayasa yapamıyorsan kusura bakma arkadaşım.