ANKARA -  MAZLUM DER MYK üyesi Haşim Savaş ise raporda yer alan verilerin Türkiye'nin gerçekliğini ortaya koyduğunu belirterek, "Birçok alanda olduğu gibi din ve vicdan özgürlüğünde de ihlaller arttı. Resmi ideolojiden beslenen hutbelerle camiler resmi ideolojinin inşası için araçsallaştırılıyor" dedi.

MAZLUMDER, "2010 yılı Türkiye İnsan Hakları Raporu"nu genel merkez binasında düzenlediği basın toplantısı ile açıkladı. Basın toplantısında raporun özetini okuyan MAZLUM DER MYK üyesi Haşim Savaş, militarist ve tek tipçi alışkanlıkların hak ihlali yaşamaya devam ettiğini kaydetti. Raporda ana hatları ile hak ihlallerinin yer aldığını belirten Savaş, "Kışlalardan gelen şüpheli ölümler, dur ihtarına uymadığı için yaşanan ölümler ve yaşam hakkı üzerindeki kısıtlamalar devam etmektedir. Din ve vicdan özgürlüğü önündeki engellerde devam etmektedir. Resmi ideolojiden beslenen hutbelerle camilerin resmi ideolojinin inşası için araçsallaştırılması, dini sohbet amacıyla bir araya gelen grupların geniş çaplı operasyonlara mağdur edilmesi ise devam edilmektedir" diye kaydetti.

Türkiye bilançosu

MAZLUMDER'in hazırladığı raporda yer alan Türkiye bilançosuna göre ise 2010 yılında faili meçhul cinayetler veya şüpheli ölümler başlığında 152 olay yaşandığı ve bunların 154 ölüm ile sonuçlandığı kaydedildi. Raporda yerinde infaz ve işkence ile ölüm kategorisinde ise 10 olay yaşanırken bunlar 10 ölüm, 6 yaralanma ile sonuçlandı. Raporda çatışmalarda ölen veya yaralananların sayısı ise 111 olay, 221 ölüm 188 yaralı olarak verildi. Raporda bir başka dikkat çekici nokta ise eski İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın ısrarla "Türkiye'de işkence yok" söylemine karşın 2010 yılında işkence ve kötü muamele şikayeti ile 82 olayın yaşandığının belirtilmesi oldu.

Rapora göre 2010 yılında 15 bin 976 kişi gözaltına alınırken bunlardan 223'ü tutuklandı. Gözaltında ölüm vakasında ise 1 olay ve 1 ölüm gerçekleşti. Rapora göre Türkiye'de 2010 yılında açılan davalar kapsamında 6 bin 189 yıl 4 ay hapis cezası istendiği ve bu kapsamda bin 910 yıl hapis cezası verildiği kaydedildi. Raporda 2010 yılında 17 gazetecinin gözaltına alındığı ve basına yönelik 27 baskı olayının yaşandığı kaydedildi.

'Şüpheli asker ölümlerinde artış oldu'

Raporun detaylarında ise Ceylan Önkol'un ölümüne benzer ölümlerin bu yılda yaşandığı bunlara örnek olarak ise Karabük'ün Safranbolu İlçesi'ne bağlı Aşağıçiftlik Mahallesi, Kurttepe mevkiinde evinin önünde oynarken askeriyeden gelen kurşun sonucu hayatını kaybeden 4 yaşındaki Edanur Avcı gösterildi. Raporda şüpheli asker ölümlerinin de artmaya başladığı belirtilerek, "Son 10 yılda 401 askerin intihar ettiği resmi makamlar tarafından açıklanmıştır. Bu sayı şüpheli asker ölümlerinin ne derece vahim bir noktada olduğunu göstermektedir. Bu tür olayların etkili bir biçimde soruşturulamaması, olaylar üzerindeki şüphelerin giderilememesinde önemli bir etkendir" denildi. Cezaevlerinde yaşanan yaşam hakkı ihlallerinin de üst noktada olduğunun vurgulandığı raporda, "Cezaevlerinde yaşam koşullarının kötü olması, mahkum veya tutukluların sağlıklı koşullarda tedavi edilememeleri, ölümcül hastalığa yakalanmalarına rağmen hala cezaevinde tutulanlar, defalarca talep edilmesine rağmen adli tıptan rapor alınmasının zorluğu ve benzeri bürokratik işlemler nedeniyle cezaevlerinde birçok insan yaşını yitirmekte bu şekilde yaşam hakları ihlal edilmektedir" ifadesi kullanıldı.

Raporun adil yargılama başlığında ise Türkiye'de adil yargılanma hakkının özümsenmediği, susma hakkının dahil suçun ikrarı olarak değerlendirildiği belirtilirken, "Delilden sanığa değil, sanıktan delile gidildiğini yaşanan her operasyonda gözlemlemekteyiz. Özellikle kamuoyunu yakından ilgilendiren davalarda yargılanan sanıklar medya tarafından suçlu gibi lanse edilmekte ve masumiyet karinesi siyasilerden, yargı mensuplarına kadar geniş bir çevre tarafından ihlal edilmektedir" denildi.

'Kürtçe üzerindeki baskılar devam ediyor'

Raporda, Kürtçe eğitim, Kürtçe isim, cezaevlerinden yazılan Kürtçe mektuplar, Kürtçe savunma ve propaganda konusunda yaşanan sıkıntıların devam ettiğinin altı çizilerek, "Kürtçe konuştuğu için hastanelerde azarlanan ve ayrımcılığa uğrayana hastalar var. Tüm bunların üzerine KCK davasında insanların temel hakları olan anadilde savunma hakkına izin verilmedi. Sanatçı Rojda festivalde söylediği 'Heval Kamuran' adlı şarkı nedeniyle örgüt propagandası yapmaktan dolayı gözaltına alındı" ifadesi kullanıldı. Raporda, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası'nın yürüyüşlerin nizamını sağlamak yerine cezalandırma aracı olarak kullanıldığı tespiti yapılarak, "Bingöl'ün Genç İlçesi'nde Abdullah Öcalan'ın cezaevi koşularını protesto etmek için gerçekleştirilen gösteriye katıldıkları gerekçesiyle 3'ü tutuklu çocuk için 5 yıl hapis istenmesi; Akkuyu Nükleer Santrali'ni engellemek için topladıkları 170 bin imzayı TBMM'ye getiren, fakat imzaları teslim edecekleri bir yetkili bulamadıkları için TBMM önünde oturma eylemi yapmaları sebebiyle gözaltına alınan 58 kişinin 31'i hakkında dava açılması bunun örnekleridir" denildi.

'Açılım vaatten öteye geçmemiştir'

Raporda hükümetin sıklıkla dillendirdiği "Demokratik Açılım"ın vaatten öteye geçmediği belirtilerek şunlar kaydedildi: "Ailelerin çocuklarına Kürtçe isim koymaları engellenmekte, Kürtçe eğitim talepleri nedeniyle vatandaşlar hakkında 'halkı kin ve düşmanlığa tahrik'ten mahkumiyetler verilmektedir. Cezaevlerine Kürtçe kitap alınması engellenmekte, mektup yazışmalarında yazının Kürtçe olması mektuba el konulması için yeterli bir neden olabilmektedir. Kürt kökenli kişilerin mahkemelerde Kürtçe savunma hakları engellenmektedir. Hala birçok siyasetçi, yasağın kalkmış olmasına rağmen, Kürtçe propaganda yaptıkları gerekçesiyle yargılanmaktadır. Yine Kürtlerin yoğun yaşadığı bölgelerde, örneğin Nusaybin'de belediyenin sokaklara Kürtçe isim vermesi üzerine savcılık soruşturma başlatmıştır. İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne göz muayenesine giden Nafize Gül, Kürtçe konuştuğu için azarlanmış ve muayene edilmemiştir."

Raporda din ve vicdan özgürlüğünün tam olarak uygulanmadığı, başörtü sorununun her ne kadar düzeltilmeye çalışılsa da devam ettiği, zorunlu din dersi uygulamasında ısrarın devam ettiği, özel yaşamın gizliliği ilkesinin hiçe sayıldığı, hasta haklarının görmezden gelindiği, çocuk hakları ve mülteci haklarının da ihlal edildiği vurgulandı.

YÜKSEKOVA HABER