M. Serdar Korucu / Birgün

 

Bu yıl ikincisi düzenlenen Uluslararası Mardin Bienali, altyapı çalışmaları şehirdeki sosyal hayatı zorlaştırsa da kapılarını açtı. “İkinci Bakış” temasıyla gerçekleşen bienal, 21 Ekim'e kadar açık olacak.

 

“Mardin’de ne için dua ederseniz gerçekleşir” derler. Yöre halkı arasında yaygın olan bir rivayettir bu. Anlaşılan iki yıl önce birileri bu şehirde bir bienalin düzenlenmesini o kadar içten dilemiş ki tüm zorluklara rağmen uluslararası çapta bir organizasyona bir kez daha ev sahipliği yapıyor Mardin.

 

Mezopotamya’nın savurduğu çöl kumlarıyla sarı rengin hakim olduğu şehir, AKP’li belediyenin alt yapı çalışması nedeniyle daha da tozlu olmasına rağmen gelenleri sanat ile buluşturuyor.

 

Tüm sokak ve caddelerin aynı anda kazılması yüzünden karşıdan karşıya geçmek bile neredeyse özel bir yetenek istiyor. Fakat sanat bir kez daha tüm zorlukların üstesinden gelmeyi başarıyor. Küratörler Paolo Colombo ve Lora Sarıaslan’ın, eserleri bir meydan ya da sergi alanına sıkıştırmadan Mardinlilerin günlük hayatlarını sürdürdükleri kahvehanelere, berber dükkanlarına ve çarşılara açması ile bu sorun büyük oranda çözülüyor. Nereye gitseniz yanı başınızda bir eser ile karşılaşabiliyorsunuz.

 

ÇOK DİNLİ, ÇOK DİLLİ ŞEHRE “İKİNCİ BAKIŞ”

Yüzyıllardır taşın incelikle işlendiği, kıvrak sokaklarından zamanın ve renklerin iç içe geçerek aktığı bu şehir, bienal ile kendine ikinci kez baktırıyor, görülmeyeni, gözden kaçanları yakalama fırsatı sağlıyor. İçinde yaşanan acıları, terk edilmişliği, zorla göç ettirilmeleri, sürgünleri, katliamları da hissediyorsunuz, sevinçleri, düğünleri, yardımseverliği de. Ziyaretçiler bienalle hem Mardin’in büyülü havasını hem de dünyanın dört bir yanından taşınan eserleri bir arada yakalama şansı buluyor. Her eser kendi içinde bir dönüşüm yaşıyor Mardin’de. Hiçbiri aynı kalmıyor. New York ya da İstanbul’da görülen bir eser yepyeni bir şekilde çıkıyor karşınıza, yepyeni anlamlar, yepyeni duygularla…

 

“HAYATIN İÇİNDE HEP TAKLA ATIYORUZ”

Aralarında Fatih Akın, Fikret Atay, Manfredi Beninati, Eli Cortiñas, Latifa Echakch, Edy Ferguson, Francesca Gabbiani, Mona Hatoum, Marisa Maza, Mike Nelson, Hrair Sarkissian, Nasra Şimmes, Seyit Battal Kurt’un da bulunduğu 30 sanatçının çalışmalarının yer aldığı İkinci Uluslararası Mardin Bienali kapsamında şehrin 8 ayrı noktasında farklı dallarda eserleri görebilirsiniz.

 

Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi ve Mardin Valiliği'nce desteklenen ve 21 Ekim’e kadar devam edecek olan bienalin direktörü Döne Otyam ve Lora Sarıaslan ile konuştuk.

 

Mardin sizde nasıl bir etki yarattı? Bienali hazırlarken neler hissettiniz bu şehirde?

Lora Sarıaslan: O kadar zengin bir şehir ki mutlu olmamak mümkün değil. Burada yakın zamana kadar çeşitli acılar yaşandı. Çok daha geçmişe dönersek Haçlılar da geçti buradan, Moğollar da. Siz bunu genetik yapıda görüyorsunuz. Soruyorum, Mardin’de herkes gerçekten yakın akraba.

 

Mardinliler bienale nasıl yaklaştı? Kuşku ile karşılandığınız oldu mu?

L.S.: Ben bir İstanbullu ama çok da gezen biri olarak şunu düşünüyorum: Anadolu İstanbul’dan çok daha açık. İstanbul her açıdan daha kapalı, “Ben İstanbulluyum” diyor, biraz da burnunu kaldırarak. Niyetinizi anladıklarında sorun olmuyor zaten. Yoksa kıraathanelerde video göstermek mümkün olmazdı.

 

Bu sene bienal şehrin içinde. Eserler sosyal hayatın içinde yer alıyor. Bu ziyaretçiler tarafından nasıl karşılandı?

L.S.: Birincisi daha kültürel, tarihsel mekanlardaydı. Biz bu kez farklı bir yol seçtik. Hem eserler, hem sanatçılar, hem de arkasındaki düşünce daha bugüne ait. Mesela Mona Hatoum’un halısını MOMA’da görmek ile Mardin’de görmek farklı. Bazı eserleri çok kolay bulduk. Bakar bakmaz hemen “Buraya bu sanatçının eseri olur” diyorsunuz.

 

Sanatçılarda olduğu gibi mekanlarda da gördüğünüz anda “Bienal burada da olmalı” dediğiniz yerler oldu mu?

L.S.: Paulo ile tüm mekanları gezdikten sonra yemeğe gidiyorduk ki bir binanın önünden geçtik. O sırada içeride bir hareketlilik vardı. Kıraathane formatı değiştirilmişti. Kuş mezatı yapılıyordu. Güvercinler serbest bırakılıyor, takla atıp bumerang gibi geri geliyordu. Sonra dedik ki bu mekanda bir şey yapmalıyız. Çünkü sadece güvercin takla atmıyor. Bize de özgü bir şey bu takla atmak. Hep ikinci kez takla atıyoruz hayatın içinde. Nedenlerimiz farklı olsa da dikkat çekmeye çalışıyoruz tıpkı onlar gibi. Bu nedenle bu mekanı da kattık bienalin içine…

 

Katılımın yeterli olmaması endişeniz oldu mu? Sonuçta Mardin, Diyarbakır kadar merkezi değil.

Döne Otyam: İlk bienalde 63 sanatçımız vardı. 30’u yabancıydı ve mükemmel geçmişti. Bu sefer ekip çok daha profesyonelleştiği için ikincisini çok daha rahattık. Her şeyi halk ve yerel yönetim ile beraber yaptık. İlgi ve katılımdan çok memnunuz.

 

Yerel yönetimin cadde ve sokakları aynı anda yenilemeye çalışması sizi nasıl etkiledi?

D.O.: Bienal 50 yıldır yapılması gereken altyapı çalışmasına denk geldi. Fakat Valilik ve Belediye Başkanı bize çok yardım etti. Bu sayede sorunlarımızı aşabiliyoruz.

 

(25 Eylül 2012’de Birgün’de yayınlandı)