İstanbul Galatasaray Meydanı'ndaki 347. buluşmalarında bir araya gelen ve adalet arayışlarını sürdüren Cumartesi Anneleri, Başbakan Erdoğan'ın BDP'li kadın milletvekilleri için kullandığı "Taş kalpliler" sözüne karşı kadın vekillere destek çıktı. Anneler, "Asıl taş kalpli sensin. Senin kalbin olsa olsa ya banka kasasında, ya da yasa torbasındadır" dediler

Faili meçhul cinayetlere kurban giden ve gözaltında kaybedilen yakınlarının bulunması ve faillerinden hesap sorulması için adalet arayışlarını sürdüren Cumartesi Anneleri, 347. kez Galatasaray Meydanı'nda sessiz oturma eylemi için bir araya geldi. "Failler belli, kayıplar nerede?" pankartı ile katledilen ve kaybedilen yakınlarının fotoğraflarını karanfillerle birlikte ellerinde taşıyan anneler, adalet talebinde bulundu.

Her hafta bir faili meçhul ve gözaltında kaybedilenlerin akıbetine ilişkin açıklama yapan anneler bu hafta gözaltında kaybedilen ve AİHM tarafından da kaybedildiği tescil edilen Ahmet Çakıcı’nın akıbetini sordu.

ERDOĞAN ANNELERİ AYIRARAK BÖLÜCÜLÜK YAPIYOR

İlk olarak gözaltında kaybedilen Murat Yıldız'ın annesi Hanife Yıldız konuştu. Başbakan Erdoğan'ın hafta içinde yaşamını yitiren gerillaların cenazelerine katılan BDP'li kadın milletvekilleri için sarf ettiği "Bunlar cenazeleri istismar ediyor, bunlar taş kalpli" sözlerini eleştiren Yıldız, Erdoğan'ın yıllardır annelerin göz yaşları üzerinden siyaset yaptığını ve yaşanan çatışmalı ortamda yaşamını yitiren gençlerin annelerini Türk anneleri ve Kürt anneleri olarak ayırarak "bölücülük" yaptığını söyledi.

“MADEM SEN YUFKA YÜREKLİSİN ÇÖZ BU SORUNU”

"Başbakan anaların arasına barikat kuruyor. Anaları bile bölmeye çalışıyor. İnsanların cenazelerini kaldırmalarına izin vermiyor, saldırıyor" diyen Yıldız, Başbakan Erdoğan'ın BDP'li kadın milletvekilleri hakkında sarf ettiği "taş kalpliler" sözüne ise "Asıl taş kalpli sensin" diye cevap verdi. Yıldız, "Bizi taş kalplilikle suçlayan sen misin? Nerede çocuklarımızın katili dedik, sesimizi duymadın. Asıl taş kalpli olan sensin. Madem sen yufka yüreklisin çöz bu sorunu. Ama senin kalbin olsa olsa ya banka kasasındadır, ya yasa torbasında" diye konuştu.

Ardından kayıp yakınları adına basın açıklamasını Kayıp yakını Hayrettin Eren'in kardeşi Faruk Eren okudu. 7 çocuk babası Ahmet Çakıcı'nın 8 Kasım 1993 tarihinde Diyarbakır Hazro-Helhel (Çitlibahçe) köyünde dönemin Hazro Jandarma Komutanı Ertan Altınoluk komutasında askerler tarafından evinden gözaltına alındığını hatırlatan Faruk Eren, Çakıcı'nın Hazro Jandarma Karakolundan Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığına götürüldüğünü ve 17 gün boyunda ağır işkencelere tabi tutulduğunu belirtti.

1994 Şubat başında 85 gün gözaltında tutulduğu yerden tekrar Hazro'ya oradan da Kavaklıboğaz jandarma karakoluna götürüldüğünü ve bu süre boyunca gözaltına alınan kişiler tarafından Çakıcı'nın karakolda görüldüğünü ifade eden Eren sözlerine şöyle devam etti: "Tanıkların İHD Diyarbakır Şubesine verdikleri ifadeler doğrultusunda İHD'nin ve Çakıcı'nın ailesinin tüm başvurularına rağmen sonuçsuz kaldı. Her seferinde 'Ahmet Çakıcı gözaltına alınanlar listesinde olmadığı' cevabı verildi. dava AİHM taşındı."

‘SORUMLULAR BELLİDİR, AHMET’İ VE SORUMLULARI İSTİYORUZ’

AİHM tarafından "Ahmet Çakıcı'nın güvenlik güçleri tarafından yakalanmasının ve gözaltında alınmasının ardından öldüğü sonucuna varmak için somut gerçeklere dayalı yeterli delillerin var olduğu" tespit edildiğini hatırlatan Eren Türkiye'nin bu davayla mahkum edildiğinin altını çizdi.

Hazro Jandarma Komutanı Ertan Altınoluk, Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığı'nda görevli Albay Eşref Hatipoğlu, Diyarbakır İl jandarma Komutanlığı'ndaki gözaltı kayıtlarını tutmakla görevli Ahmet Katmerkaya, Kavaklıboğaz karakolunda görev yapan Jandarma Kemal Çavdar ile dönemin görevlilerinin Çakıcı'nın akıbetinden 1. dereceden sorumluğu olduğunun altını çizen Eren, "Görevini yapmayan Hazro Cumhuriyet Başsavcısı Aydın Tekin, dönemin TSK görevlileri, General Hasan Kundakçı, General İlker Başbuğ, Genelkurmay Başkanı Doğan Güneş, OHAL Valisi Ünal Erkan, İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, Başbakan Tansu Çiller ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Çakıcı'yı gözaltında kaybeden politikaların aktörleri olarak yargılanmasını istiyoruz" dedi. (ANF)