Gezi’de yazılan ‘destan’lardan biri, kafasına kapsül yiyen Lobna Allami’nin hikayesini kız kardeşi Fatin Allami Hürriyet'ten Ayşe Arman'a anlattı.

Fatin Allami, kardeşinin hiçbir partiye, derneğe üyeliği olmadığını bir tek National Geographic’e üyeliğinin bulunduğunu aktardığı röportajında, "Onun orada (Taksim) olmasını destekliyoruz. Lobna orada illegal bir şey yapmıyordu. Anayasal hakkını, ifade özgürlüğünü kullanıyordu," dedi.

Bir tarafına felç inen, kolunu kullanamayan, konuşamayan ve beyninde hasar oluşan Lobna'ya yönelik hükümetin duyarsızlığına da değinen Allami, Başbakan Erdoğan'ın "polis destan yazdı" sözlerine ve Melih Gökçek'in polise teşekkür pankartına yönelik olarak şunları söyledi:

'GELİP LOBNA'YI GÖRSÜNLER'

"Çok kötü, çok acımasız geldi. Evet polis destan yazdı, gelsinler yazdıkları destanı, Lobna’yı görsünler. Lobna’ya ya da diğer çocuklara yapılanları görüp, yaptıklarıyla mutlu olan bir polis varsa, onu kendi vicdanıyla başbaşa bırakıyorum.

‘GEÇMİŞ OLSUN’U BİLE ÇOK GÖRDÜLER

Ne beni ne annemi kimse aramadı. Bizi yok saydılar. Ne bir özür ne bir geçmiş olsun. Zaten Lobna’nın nereli olduğuyla, kimliğiyle bu kadar çok oynamaları da belki bu yüzden. Yabancı olunca Türk toplumunun vicdanını daha az rahatsız eder diye mi düşündüler? Yabancı olsa ne olur? O, sokaktaki bir çocuktu. Altında şort, üstünde tişört, ayağında espadriller. Ne polisle çatışmaya çıkmış bir terörist ne de anarşist. Yaz günü Cihangir’de oturan, “Parkıma dokunma, hayat tarzıma dokunma!” diyen bir insan. Orada oturuyor. Ve sen çıkıyorsun onu vuruyorsun. İnanılmaz acılar yaşatıyorsun. Ona ömür boyu unutamayacağı çok ağır bir hatıra bırakıyorsun ve bir telefon açıp da “Geçmiş olsun, nasıl oldun?” bile demiyorsun. İnsanlık mı bu! Belki tepkimizden korktular ya da belki de hâlâ ben çok iyi niyetliyim, “Bunlara müstahaktır” diye düşünüyorlardır."

Röportajın tamamını okumak için tıklayınız.