Tanıkların ortaklaştığı nokta, katliamın sol içi husumet bahane gösterilerek devlet tarafından yapıldığı ve sağlıklı bir şekilde soruşturma yürütülmediği idi.

 

Taraf Gazetesi'ne konuşan Halil Berktay'ın 1 Mayıs 1977 Katliamı'nın solcuların iç hesaplaşması sonucu gerçekleştiğini söylemesi üzerine tartışmalar bitmiyor.

 

Konuyla ilgili DİSK'in çağrısıyla Taxim Hill'de bir araya gelen dönemin tanıkları 1 Mayıs 1977'de yaşadıklarını ve düşüncelerini paylaştı. Toplantı öncesi 1977'de 1 Mayıs'ta yaşanan olaylara ilişkin bir belgesel izletildi.

 

İlk konuşmayı yapan Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Başkanı Erol Ekici, 1 Mayıs 1977 Katliamı'nın 35 yıl boyunca açığa çıkarılmasını engelleyen güçlerin bu yıl milyonların alanlara çıkmasının ardından yeniden bir karartma operasyonu yaptığını söyledi.

 

Ekici, "Halil Berktay'ın sözcülüğünü üstlendiği kampanya sahipleri 'solcular birbirlerini vurdular' iddialarını elle tutulur somut belgelerle açıklayamadıkları gibi, 'peki neden şimdi?' sorusuna da tatmin edici yanıt veremiyorlar" dedi.

 

Ekici, katliamı kontrgerillanın yaptığına dair eldeki tüm görüntü, belge ve tanıklıkların yanı sıra devletin 35 yıldır bu meseleyi hasıraltı etmesinin ve mağdurlar dışında hiçbir dava ve soruşturma açılmamasının somut bir delil olduğunu belirtti ve yanıtlanmamış sorulara cevap istedi.

 

Katliamdan sorumlu olanları yargı önünde çıkarana kadar mücadeleye devam edeceklerini sözlerine ekleyen Ekici, "1 Mayıs katliamı hiçbir tartışma götürmeyecek şekilde kontrgerillanın o günkü süreçte gerçekleştirdiği bir katliamdır" dedi. (Konuşmasının tamamı burada >>>)

 

"1 MAYIS 77 SORUŞTURULMADI"

Toplantıda konuşan tanıkların hepsi o dönem sol içinde kavgaların olduğunu kabul etti ancak bu husumetin "kontgerilla" ya da  "derin devlet" tarafından kullanılarak "bilinçli" bir katliam yapıldığını söyledi.

 

Kontrgerilla, iki kutuplu dünyada sosyalist bloka karşı kapitalist blokun askeri birliği NATO bünyesindeki ülkelerde sol örgütlenmeye karşı oluşturulan CIA bağlantılı yasadışı ‘Gladio’ adı da verilen örgütlenmelerinin Türkiye'deki adıdır.

 

NATO'nun Özel Harp talimnamelerine göre, üye ülkelerde kurulan NATO birimleri Türkiye'de önce Seferberlik Tetkik Kurulu adıyla örgütlenmiş sonra doğrudan Genelkurmay Başkanlığı'na bağlı Özel Harp Dairesi çatısı altında ve bunun sivil uzantısı olarak faaliyet yürütmüştür.

 

Kontrgerilla sol ve muhalif güçlere, onların destekçilerine karşı katliamlar, provokasyonlar örgütlemiş, para militer ve sivil görünümlü sola karşı örgütlenmeler kurmuş, ya da var olanları yönlendirmiştir.

 

Tanıklar o dönem yükselen işçi sınıfı mücadelesi ve sosyalist hareketin devleti korkuttuğunu ve bunun 1 Mayıs'ta katliamla önüne geçilmek istendiğini ifade etti.

 

Tanıklar, bu süre içinde katliamla ilgili belge, fotoğraf, tanık ifadeleri vb delillerin kullanılmayarak sağlıklı bir soruşturma yapılmadığını sadece mağdurların yargılandığını söyledi.

 

Dönemin Tertip Komitesi Başkanı Mehmet Karaca: Bazı gruplar 1 Mayıs'a kendi talepleri ile katılarak kürsüyü işgal edeceklerini söyledi. Bizim buna müsaade etmemiz mümkün değildi. Onların alana girmesine izin verseydik bugün iddia edilen sol içi bir çatışma yaşanabilirdi. O yüzden bilerek bu grupların alana girmeleri geciktirildi. Biz Sular İdaresi'nden ateş açıldığını gördük. İki panzer ses bombası attı ve bu sesle büyük bir panik yaşandı.

 

Gazeteci Şükran Soner: Ben meydandaydım; söylendiğinin aksine kavgalı grupların çatışmasına olanak kalmadan bir anda mermiler başladı. İnsanlar birbirlerine yumruk bile atamadı. Otele gitmek istedim; çömeldiğim yere sayısız mermiler geliyor, asfalta saplanıyordu. Otele varıp üst kata çıktım. Bir kişi, uzun menzilli bir silahla yanımdan ateş etmeye devam etti. Panzerin bir kadını altına aldığını da gördüm. Mermiler yukarıdan aşağıya doğru geliyordu; öldürmeye yönelik değildi ama ateş çok uzun sürdü.

 

Belgeselci, foto muhabiri Coşkun Aral: Heykelin yanında arkadaşımın omzuna çıktım, elinde gazeteler olan Tarlabaşı'ndaki  gruptan biri ilk ateşi açtı. Onu izleyen dakikalarda her yerden silahlar patladı. Gruplar içinde böyle bir gerginlik olduğu bilinmesine rağmen bu insanların alana silahla gelmeleri, bu provokasyona imkan verdi. Niye bir anda Tarlabaşı'nda biri ateşi etti? Bu insan provakatör mü, ajan mıydı? Bu kişinin fotoğrafı var ancak soruşturmaya hiç dahil edilmedi.

 

Dönemin Duruşma Savcısı Çetin Yetkin: Dosyada bu olayın tertip olduğunu gösteren yüzlerce delil var ancak soruşturma yapılmadı. Ele geçirilmiş silahlar, kovanlar var ancak ölenlerden çıkan mermilerle bulunan silahların karşılaştırması yapılmadı. Mesela, 28 yıllık sular idaresi makinisti, "her zaman eylemlerden önce burada kontrol olur ve polisler gelir; ama bu sefer polisler olay çıktıktan sonra geldi" dedi. Dönemin Jandarma ve polisleri, Sular İdaresi üzerinden ateş edildiğini ve onları çatışarak teslim aldıklarını söyledi. Tüm bunlara rağmen olayın üzerine gidilmedi. İddianamede, "sanıkların küçük bölümü çıktı, asli failler adalet önüne çıkacak" dendi. Böyle bir karar olabilir mi? Ben asli faillerin yargılanması talep ettim, sonra da atıldım.

 

Yetkin, "Duruşmada bir takım taleplerde bulununca, mesela ekspertiz raporlarını istedim. Soruşturma yapılmak istenmediği için beni de hemen atıverdiler. O yüzden ben de 1 Mayıs’ın mağduruyum" diyerek sözlerini tamamladı. Yetkin dönemin soruşturma savcılarının suçluları yakalamak yerine olayı tarihe havale ettiğini de söyledi.

 

Dönemin DİSK Sekreteri, CHP Milletvekili Süleyman Çelebi: 1976'daki kitlesel 1Mayıs'tan ve solun gelişiminden rahatsızlık duyanların 77'de bir şey yapması gerekiyordu. Bunu kimin yaptığı çok net. Darbelere giden sürecin başlangıcı 1 Mayıs'tır. O yüzden darbelerin sorumluları açığa çıkarılmadan gerçekle yüzleşme olamaz.

 

Çelebi, "O gün ben, 1 Mayıs'a katılan en gençlerinizden bir tanesiydim. Ben kamyonla oraya gelmiştim. Tabi ateş açıldığını net görenlerden birisiyim. Ve ateş Sular İdaresi'nden açıldı. Sesin oradan geldiğini ilk hissedenlerden birisiyim. Intercontinental Oteli'nde o gün çalışanlar garsonlar var bunlar hala sağ. Oradan da ateş açıldı. Camlara kırıldı ve o camlar hangi camcıya ne zaman yaptırıldığıda belli. Onları açığa çıkması lazım. Ben arabanın altına da yattım. 7 tane vatandaşı kamyona yükledim Kasımpaşa Hastanesi'ne götürdüm" şeklinde konuştu. Çelebi, Berktay'ın açıklamalarının tamda MİT raporundan sonra geldiğini belirterek, olayın sulandırılmaya ve kapatılmaya çalışıldığını savundu.

 

Dönemin Genel Sekreteri Mehmet Atay: 5 Haziran'da seçim kararı alınmıştı ve bu engellenmek isteniyordu. O dönem çeşitli mitinglerde de böyle provokasyonlar vardı. Bunların hepsini bir bütün olarak incelemek gerek.

 

Dönemin DİSK Avukatı Müşir Kaya Canpolat: Sol içindeki görüş ayrılıklarını kontrgerilla gayet iyi kullandı. İşçi sınıfı dahil olmak üzere tüm insan hakları 50 yıl geriye götürüldü. Kemal Türkler o zaman bana "hukuki sorumluluğumuz neydi" diye sorduğunda "her türlü tedbiri aldık ve silahlı saldırıya uğradık" dedim. Ama o "İnsanlar DİSK'in daveti ve güveniyle buraya geldi. Hukuki sorumluluk değil ama manevi sorumluluğumuz var" demişti.

 

Dönemin DİSK Uzmanı, tarihçi Fahri Aral: Böyle bir tartışmanın açılması güzel, çünkü düzgün bir soruşturma yapılmadı. Tanıklıklar tabii ki önemli ama tarihi yaşayanlar tarihi yazamaz. Berktay da bir tanıklık yaptı ama kasti yaptığını düşünmüyorum. 6-7 Eylül olaylarından 93 Madımak Katliamı'na giden bir süreçten bahsediyoruz. Her şey yeni başlıyor, ileride yeni kanıtlar da çıkacak.

 

Dönemim DİSK Avukatı Ercüment Tahiroğlu: O dönem işçilerin demokratik, ekonomik hakları yükselişteydi ve bu egemenleri rahatsız etti. Yaptıkları provokasyonun başarılı olmadığını söylemek mümkün değil, 79'dan sonra bugüne kadar bir daha öyle 1 Mayıs kutlayamadık.

 

(Kaynaklar: Nilay VARDAR / Bianet, f5haber, ajanslar)