Dut Ağacı Kollektifi, Demokratik Öğrenci Dernekleri Federasyonu (DÖDEF), Mimar Sinan Üniversitesi Birimi ve Sosyalist Yeniden Kuruluşçu Gençler tarafından Mimar Sinan Üniversitesi Bomonti Kampüsü'nde Kürt sorunun çözümü noktasında yaşanan gelişmeleri tartışmak ve müzakere süreçlerinde yüzleşme üzerine, "Barış ve Müzakere Sürecinde Yüzleşmenin neresindeyiz?" başlıklı sempozyum düzenledi.

Sempozyumun "12 Eylül'ü cezaevlerinde yaşayanların gözünde barış, müzakere ve yüzleşme" başlıklı ilk oturumunda 12 Eylül döneminde Metris Cezaevi'nde tutuklu bulunan Cemile Çakır ve Cafer Solgun sunum yaptı.

İlk olarak konuşan Cemile Çakır, Metris Cezaevi'nde yaşadıkları işkenceyi anlattı. 12 Eylül askeri darbesinin toplumun yönünü değiştirmeye dönük bir amacının olduğunu ifade eden Çakır, bunun ilk denemelerinin ise cezaevlerinde yapıldığını söyledi. Konuşmasında Kürt sorununda yaşanan yeni sürece de değinen Çakır, sürecin toplumda bir umut oluşturduğunu fakat AKP hükümetinin daha önceki olumsuz pratiklerinin ve kullandığı "egemen" dilin bu umudu endişeye dönüştürdüğünü söyledi. Çakır, "Adına barış süreci diyorsunuz ama hükümetin kullandığı dil barış görüşmelerinin dili olamaz" dedi.

SOLGUN: TOPLUM 12 EYLÜL İLE KALIBA SOKULMAK İSTENDİ

Çakır'ın ardından konuşan Cafer Solgun ise, 12 Eylül'de cezaevlerinin faşizmin doğrudan uygulandığı yerler olduğunu söyledi. Toplumun 12 Eylül zihniyeti ile bir kalıba sokulmak istendiğini kaydeden Solgun, bu yönelime karşı tutsakların geliştirdiği direnişlerin de bir irade sınavı olduğunu söyledi.

Sempozyumun "Geçmişten bu güne yüzleşmenin neresindeyiz" başlıklı ikinci bölümünde ise BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, yazar Ayşegül Devecioğlu ve Tuncay Yılmaz konuştu. K

onuşmalar öncesi DÖDEF Mimar Sinan Üniversitesi Birimi'nden öğrenciler Diyarbakır'da Kürt öğrencilere karşı geliştirilen saldırıları ve Murat İzol'un katledilmesini protesto etmek amacıyla açıklama yaptı. Açıklamanın ardından salonda bulunan öğrenciler "Murat İzol ölümsüzdür" sloganı attı.

DEVECİOĞLU: İÇİNE GİRDİĞİMİZ SÜREÇ, ANAYASA SÜRECİYLE VERİMLİ BİR ZEMİN YARATACAK

"Yüzleşme dediğimiz süreç içerisinde her ne kadar dünya örnekleriyle benzerlik göstermese de içine girdiğimiz barış sürecinin Anayasa süreciyle de çok verimli bir zemin yaratılacağını düşünüyorum" diyen Devecioğlu, barış süreçlerinde yaşanması gereken toplumsal yüzleşme süreçlerinin kurumsal mekanizmalar işletilerek ve hukuki süreçler birlikte başarıya ulaşabileceğini söyledi.

KIŞANAK: YÜZLEŞME SÜRECİ TOPLUMSALLAŞTIRILMALI

Toplantıda konuşan BDP Eş Genel Başkanı Kışanak ise yüzleşme konusunun hakikat, yüzleşme ve adalet kavramları ile daha anlamlı olacağını söyledi. Yüzleşme konusunda üç kesim bulunduğunu ifade eden Kışanak, bunları ise şu şekilde sıraladı: "Mağdurlar, mahcuplar ve kirlenmişler." Kışanak şöyle devam etti:

"Mağdurların kendi mağduriyetleri, mahcupların kendi paylarıyla yüzleşmeleri, kirlenmişlerin de bu kirden kurtulmalarının ancak yüzleşmeyle mümkün olduğunu anlamaları gerekiyor. Bu süreç başkasına havale edilemeyecek, kişinin kendisinden başlayarak kendisiyle yüzleşmesiyle mümkün olan bir şey."

Yüzleşme sürecinin toplumsallaştırılması gerektiğinin de altını çizen Kışanak, "Yüzleşmenin toplumsal mücadele olarak örgütlenmesi önemli bir konu. Birbirimizin yüzüne bakabilmek ve bir daha asla diyebilmek için toplumsal bir yüzleşmeye ihtiyaç var" diye konuştu.

"YÜZLEŞMEYE EN UZAK DURAN MEKANİZMA DEVLET"

Yüzleşme noktasında en uzak duran mekanizmanın ise devlet olduğuna vurgu yapan Kışanak, şunları ifade etti:

"Yüzleşmeye en uzak yer olarak devleti görüyorum. En nihayetinde yüzleşme hakikatin ortaya çıkması ve adaletin tecil etmesi ve yaraların sarılması ve bir daha asla diyebilmek için yapıldığını düşünüyorum. Ama ben devletin bir daha asla diyebileceğini düşünmüyorum. Bu yüzden hakikatin araştırılması için yapılan çalışmalara destek vermiyor. Ama sivil yüzleşme çabaları var. Toplumsal olarak bu yolun başındayız, bunun sivil mekanizmalarını kurmaya çabalıyoruz, ama resmi yüzleşmeden çok uzağız."

Devletin yüzleşmeden uzak durduğu veya yüzleşiyor izlenimi vererek yüzleşmeden uzak durduğunu belirten Kışanak, "Faili meçhuller var diyorlar. İktidar diyor, ama faillerini bulalım dediğimiz de hareket etmiyorlar. Dersim Katliamı konusunda 'özür dilemek gerekiyorsa' deniyor ama buna karar veremiyor. Bu çok sağlıksız bir şeydir. Çünkü yaşadığımız travmalar çok derin çok katmanlı ve birbiriyle çok bağlantılı" diye belirtti.

Kışanak konuşmasın ardından soru cevap bölümünde ise, Öcalan tarafından başlatılan yeni süreci de değerlendirdi. Kışanak, yaşanan sürecin bir zorunluluk olmadığını, Öcalan'ın yazdığı mektuplarda da belirttiği gibi barışa ve demokratik topluma olan inancından kaynaklı bir tercih olduğunu söyledi. Kışanak, "Öcalan çözüm sürecinin ilk hamlesini, demokratik siyaset ve topluma inandığı için kendisi yapmıştır" dedi.

Sempozyum "Üç kuşak barış, müzakere ve yüzleşme" bölümün ardından son buldu. (ANF)