Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi önünde eylem yapan bir gurup avukat, KCK operasyonu kapsamında tutuklanan şüphelilerin serbest bırakılmalarını istedi. Avukatlar, İstanbul’da gerçekleştirilen KCK operasyonu sonrasında tutuklanan 95 zanlının tahliye edilmesi için avukatları İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurdu. Müvekkillerinin yasal olarak siyaset yatıklarını, şiddet olaylarına karışmadıklarını öne süren avukatlar, delillerin ise hukuka aykırı olduğunu iddia etti. BDP’nin binalarında yapılan dinlemelerin hukuka uygun olmadığını savunan avukatlar, ortam dinlemelerinde kaydedilen kayıtların kısıtlama gerekçesiyle kendilerine verilmediğini belirtti. Dilekçede şüphelilerin tamamının tahliye edilmesi istendi.

SAVCI TARAF VE ZAMAN MI?

Avukatlar, İstanbul'daki "KCK dosyası"na konulan kısıtlama kararına rağmen dosyanın nasıl Taraf Gazetesi'ne ulaştığını sordu. 41 kişinin daha sorgu hakimliğine çıkarılmadan Zaman ve Taraf gazeteleri tarafından tutuklu ilan edildiğini belirten avukatlar, Taraf Gazetesi yazarı Mehmet Baransu'nun 7 Ekim günü özel yetkili başsavcı vekilinin odasında ne işi olduğunu sordu.

Özgürlükçü Hukukçular Derneği, Çağdaş Hukukçular Derneği ve İHD üyesi avukatlar bugün Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi önünde açıklama yaparak, "KCK dosyası"na konulan kısıtlamalara dikkat çekti.

Avukat Ercan Kanar, İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi'nin söz konusu dosya hakkında kısıtlama kararını anımsatarak, şunları söyledi: "Mahkeme tarafından avukatları dahi şüpheli konumuna getiren bir mantıkla, avukatların dosya münderecatını örgüte iletebileceği ileri sürülmüş ve şüpheli müdafilerine kolluk ifade tutanaklarının verilmemesi, dosya kapsamını incelememesi kararı vermiştir. Avukatlık, savunma tarafsız yargı eli ileyok edilmiştir, özel yetkili mahkemeler tarafsızlığını yitirmiştir. Birer tutuklama mekanizmalarına dönüşmüştür. Bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitirdiği bu mahkemelerin kararıyla F tipi cezaevleri Kürt siyasetçileri, Kürt gençleri, üniversite öğrencileri ve muhalif kesimler için birer toplama kampına dönüşmüştür."

'DOSYA BASINA NASIL SIZDIRILDI'

Dosya üzerindeki kısıtlama kararına rağmen dosyanın basına nasıl sızdırıldığını soran Avukat Ercan Kanar, şöyle konuştu: "Avukatların ulaşamadığı dosyaya, her zaman olduğu gibi Taraf gazetesi ulaşmış ve dosya içeriğine ilişkin yalan yanlış bilgiler sızdırılmıştır. 6 Ekim 2011 tarihinde savcılık tarafından ifadelerine başvurulmadan tutuklamaya sevk edilen 41 kişinin hakimlik sorguları başlamadan Zaman gazetesi internet sitesinde ve Taraf gazetesinin 7 Ekim 2011 günkü sayısında 41 kişinin tutuklandığı haberi yayımlanmıştır. Yine 7 Ekim 2011 tarihinde savcılığa çıkarılan 56 kişilik müvekkil grubu savcılık tarafından ifade almaya başlanmadan, Taraf gazetesinin sözde yazarı ve gazetecisi Mehmet Baransu özel yetkili Cumhuriyet Başsavcı Vekili'nin odasında bir görüşme gerçekleştirmiştir. Adliye güvenlik kameralarında şahsın görüntüleri mevcuttur. Mehmet Baransu devam eden bir sorgulama ile ilgili olarak cumhuriyet başsavcı vekili ile ne görüşmüştür. Tutuklamalar ile ilgili bir görüşme midir? Soruşturma dosyası Taraf gazetesinde çıktığına göre, Taraf gazetesi savcısı olarak mı adliyede bulunmuştur? Bunların cevaplandırılması gerekmektedir."

Kayıplarla ilgili eylemlerin dosyada suç isnadı olarak yer aldığına dikkat çeken Avukat Ercan Kanar, "TBMM İnsan Hakları Alt Komisyonu Berfo Nine'nin oğlu Cemil Kırbayır'ın devlet tarafından işkence ile öldürüldüğünü rapor etti. Bu hukuk ahlakı yoksunluğuna isyan ediyoruz" diye konuştu.

'12 EYLÜL FAŞİZMİNİN MAHKEMELERİ'

"Özel yetkili mahkemeler, gerekçesiz, hukuk ve vicdan tanımaz siyasi kararlarıyla 12 Eylül faşizminin sıkıyönetim mahkemeleriyle yarışır hale gelmiştir" diyen Avukat Kanar, son olarak şunları söyledi: "Yeni anayasa için hazırlıkların yapıldığı, komisyon kurulduğu, BDP milletvekillerinin parlamentoya döndüğü bir dönemde KCK adı altında Kürt siyasetçilerine yönelik başlatılan tutuklama avı Kürt sorununu demokratik zeminde çözümsüz kılmak için bizzat siyasi iktidarın devreye koyduğu bir yöntemdir. Anayasa yapım sürecinde toplumsal muhalefeti etkisiz hale getirmek için bu tür operasyonların yapıldığı aşikardır."

Kanar'ın ardından söz alan İHD İstanbul Şube Başkanı Abdülbaki Boğa, Cemil Kırbayır'ın gözaltında işkenceyle öldürüldüğünün devlet tarafından kabul edildiğini belirterek, "Nedense bu özel yetkili mahkemeler, 17 bin faili meçhulün peşine düşmek varken, kayıp yakınlarına destek vermeyi bir suç isnadı gibi gören sorgulamalar yapmıştır, tam da bu soruşturmanın ne kadar hukuksuz olduğunu gösteriyor" dedi.

'KÜRT AVI BUGÜN DE SÜRÜYOR'

BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, toplumsal muhalefetin cumhuriyetin kuruluşundan bu yana hep bastırılmaya çalışıldığına dikkat çekerek, "İstiklal mahkemeleri, DGM'lerin adı özel yetkili mahkemeler olarak değiştirilmiş. Ama bunların hiçbirinin zihniyeti birbirinden farklı değil. Hepsinin özünde toplumsal muhalefeti bastırma amacı var" dedi.

Faili meçhul cinayetlerle ilgili olarak tutuklanan İbrahim Şahin'in "Tansu Çiller'in cebinde ölüm listesi var" sözünü anımsatan Tuncel şunları söyledi: "Bugün de Başbakan'ın cebinde tutuklama listesi var. Çiller, fiziken Kürtleri yok ediyordu. Şimdi de Kürt avı var, bu defa da tutuklamalarla yapılıyor. Kim bu ülkede Kürt halkının özgürlüğünü istiyorsa, demokrasi istiyorsa tutuklanıyor" dedi.

Tuncel, tüm baskı ve tutuklamalara karşı Meclis dahil her yerde direneceklerinin altını çizdi. Eylem, sloganlarla sona erdi. (ANF)