TESEV’in Demokratikleşme Programı kapsamında gazeteci Cengiz Çandar’ın hazırladığı “Dağdan İniş-PKK nasıl silah bırakır?” başlıklı rapor dün düzenlenen toplantıyla kamuoyuyla paylaşıldı.

Rapor hazırlanırken, başta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olmak üzere, üst düzey devlet ve hükümet yetkilileri, siyasi partilerin temsilcileri, PKK yöneticileri, BDP ve DTK, Iraklı hükümet yetkilileri ve siyasetçiler, sivil toplum kuruluşları ve aydınlarla görüşüldü.

Ayrıca, rapora ilişkin olumsuz tavrı nedeniyle MHP ile görüşülmediği TSK ile de doğrudan görüşme yapılmadığı belirtildi.

Raporun, Öcalan ve devlet görüşmeleriyle birlikte, en dikkat çekici noktalarından biri de açılım sürecinin başlatılma nedenine ilişkin. Raporda, bilginin üst düzey devlet yetkililerinden edinildiği belirtilerek şöyle deniliyor: “2007 sonrasında Kürt sorununu demokratik açılım ile çözmek girişimlerinin planlamasına girişilmeden önce askeri otoriteye ‘Askeri olarak PKK’ya son verebilecek misiniz?’ sorusu iletilmiş ve bu soruya kesin bir olumlu karşılık alınmaması üzerine ‘Açılım’ hazırlıklarına girişilmiştir.”

TERÖR ÖRGÜTÜ DEĞİL KÜRT İSYANI

PKK’nın silah bırakması için “teslimiyet” ve “tasfiye” paradigmasının dışlanması gerektiği belirtilen raporda, önerilen yeni paradigma da şöyle tarif ediliyor:

“PKK olgusunu ‘terörizm’, PKK’nın kendisini ‘terör örgütü’ ve mensuplarını ‘teröristler’ olarak tanımlamak yerine, durumu bir ‘Kürt isyanı’ olarak tanımlamayı gerektirmektedir. Türkiye Hükümeti’nin PKK’yı bir Kürt isyanı olarak değerlendirmesi çözüm için ilk ve en önemli adımdır.”

Rapora göre Türkiye’nin Abdullah Öcalan ile doğrudan ve dolaylı görüşmelerinin 20 yıllık bir tarihi var. Raporda Öcalan’la ilk temasın Şam’da yaşadığı 1992-1993 döneminde, dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın yakın ilişki içerisinde olduğu Celal Telabani aracılığıyla kuruldu. Talabani, Özal ve dönemin Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis’in bilgisi dahilinde PKK’nın silah bırakması için girişimlerde bulundu.

- Abdullah Öcalan ile ikinci temas Başbakan Necmettin Erbakan tarafından 1996 yılında kuruldu. Erbakan resmi sıfat taşımayan aracılar vasıtasıyla Öcalan’la çatışmaların durdurulması ve çözüm aranması amacıyla sözlü ve yazılı mesajlar gönderdi. Fakat 28 Şubat süreciyle birlikte Başbakanlığı bırakmak zorunda kalınca bu süreç de bitmiş oldu.

- Üçüncü temas ise Erbakan’ın Başbakanlık’tan uzaklaştırılmasında başrolü oynayan askerler aracılığıyla gerçekleştirildi. Genelkurmay’ın üst rütbeli subayları tarafından “dolaylı olarak” yürütülen görüşmeler, 1997’de Bursa Cezaevi’nde yatmakta olan PKK’nın lider kadrolarından Sabri Ok ve Muzaffer Ayata üzerinden yapıldı. Telefonla, Şam’daki Öcalan’la görüşen Ok ve Ayata, Öcalan’ı askerlerin yaklaşımının ciddiyetine ikna etti. Öcalan avukatlarıyla yaptığı görüşmede bu girişimi şöyle anlatıyor:

“Karadayı ve Kıvrıkoğlu, her ikisi de savaşı sınırlandırmak istiyorlardı. Onlar da silahların susmasını, çatışmaların bitmesini, silahlı güçlerin bir yere toplanmasını, ondan sonra çözüme dair herşeyin konuşulabileceğini söylüyorlardı. Bize de haber gönderdiler.”

TALABANİ DE DEVREDE

- Öcalan’la görüşmelerin dördüncü dönemi ise Öcalan yakalandıktan sonra cezaevinde başladı. Burada yüzyüze görüşmeler yapıldı. İlk görüşmeler 1999-2001 yılları arasında askerler tarafından gerçekleştirildi.

- Rapora göre, “beşinci dönem” olarak nitelendirilen 2002-2005 arasındaki dönemde Öcalan’la “daha öncekilerden farklı” askeri kadrolar görüştü.

- 2005 yılından itibaren “Devlet-Öcalan” görüşmeleri, “Asker-Öcalan” görüşmeleri olmaktan çıkmaya başladı. Hükümetin desteğiyle MİT de Öcalan’la görüşmeye başladı. Dönemin MİT Müsteşar Yardımcısı Emre Taner, İmralı Cezaevi’nde Öcalan’la görüştü. Ayrıca, hükümetin talebi üzerine Celal Talabani de devreye girdi.

- Hakan Fidan’ın 2010 yılında MİT Müsteşarı olmasıyla birlikte, Devlet-Öcalan görüşmelerinde “7. Dönem” başladı. Bu dönemde “devlet heyeti” şeklinde yapılan görüşmelere Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Müdürlüğü’nden bürokratlar da katıldı.

Milliyet