Hrant Kasparyan / Demokrat Haber

İstanbul’un Beyoğlu ve Kadıköy ilçelerinde Kürtçe sokak müziği yaptıkları gerekçesiyle polis baskısına maruz kalan Dilovan Gümüş ve Serap Manduz İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’ne başvuruda bulunarak, polisler hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep etti.

Kürtçe müzik yaptıkları için polisin ve zabıta ekiplerinin engellemeleriyle karşılaştıklarını dile getiren Gümüş ve Manduz, engellemeler sırasında polis destekli ayrımcı ve ırkçı saldırılara maruz kaldıklarını bildirdi.  

Müziğin evrensel bir değer olduğunu belirten Dilovan Gümüş ve Serap Manduz, İHD’ye yaptıkları başvurunun ardından düzenledikleri basın toplantısında, kendileri dışında Kürtçe sokak müziği yapan grupların da polis tarafından gözaltına alındığı, Terörle Mücadele Merkezi’ne (TEM) götürülerek darp edildiklerini anlattı.

Darp edilmenin yanı sıra sokak müzisyenlerinin enstrümanlarının polisler tarafından hukuk dışı bir şekilde gasp edildiğini bildiren Gümüş ve Manduz, engellemeyle karşılaştıklarında itiraz ettikleri polislerin her seferinde farklı gerekçeler öne sürdüklerini söyledi.  

Polislerin, “sokaklarda kalabalık oluşturulmaması” yönünde İstanbul Valiliği’nden talimat aldıklarını belirterek sokak müzisyenlerini engellemeye çalıştıklarını kaydeden Gümüş ve Manduz, polis ve zabıtaların farklı gerekçeler öne sürerek kendilerini engellediklerini söyledi.

Engellemeye itiraz ettiklerinde, polislerin “Valiliğe, kaymakamlığa gidip şikâyet edin, savcılığa başvurun” gibi sözleriyle karşılaştıklarını belirten Gümüş ve Manduz, mevzuat ve yasaların polis tarafından keyfi bir şekilde uygulandığına dikkat çekti.

Yasa ve kanunlar çerçevesinde sokak müziği yapılmaması yönünde herhangi bir düzenleme bulunmadığına dikkat çeken Dilovan Gümüş, “İstanbul’da sokakta Kürtçe müzik yapmak yasak mı?” diye sordu.

Dilovan Gümüş ve Serap Manduz, şunları söyledi:    

“Bizler Kürt sokak müzisyenleri olarak, kendi kültürümüzü sanatımızı anadilimizle yaşatmaya çalışıyoruz. Fakat şiddetli bir şekilde ve aynı zamanda sistematik olarak sık sık polislerin taciz, tehdit ve hakaretlerine maruz kalmaktayız.

Amaç Kürtçe sokak müziğini bitirmektir. 20 milyondan fazla Kürdün yaşadığı bu ülkede, bizler Kürtçe sokak müziği yapamamaktayız. Kimi zaman şiddetle, kimi zaman ise uyduruk bahanelerle bizi engellemektedirler. Kürtçeye, Kürt müziğine tahammüllerinin olmadığı açıkça ortadadır.

Kimi zaman da, baskıyı fiziki şiddete çevirebilmek için sivil faşistleri üzerimize salıyorlar. Polis tacizi yetmezmiş gibi, bir de polis destekli bazı ırkçılar bize saldırmaya çalıştı.

Polisler ayrıca, çifte standart usulüyle ve hükümetin keyfi muamelelerinden de güç alarak, sadece Kürtçe müzik yapanlara saldırıyor. Bunun nedenini sorunca da, gözaltı, şiddet tehditleriyle gözdağı vermeye çalışıyorlar.

Geçen ay İstiklal Caddesi’nde yaşadığımız bir olayda, “Biz bu ülkenin vatandaşıyız, vatandaşa böyle davranamazsınız” dediğimiz polis bize cevaben, “Siz vatandaş filan değilsiniz” diyerek ayrımcı bir tutum sergiledi. Bizin dışımızda Kürtçe sokak müziği yapan arkadaşlarımız gözaltına alınarak, darp edildiler. Bu da şiddetin sistematik olduğunu gösteriyor. Tüm bu baskılara rağmen devletin topyekün kirli savaş politikalarına karşı koyamaya devam edeceğiz.

Müzik evrenseldir. Bizleri susturamayacaklar.”