İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü’ne yapılan yeni atamalar sonucunda Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne (TEM) getirilen isim tartışma konusu oldu. TEM’den sorumlu emniyet müdür yardımcılığına, bir dönem İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdür Yardımcılığı ve Diyarbakır Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü yapan Sedat Selim Ay getirildi. Selim Ay’ın ismi iki ayrı işkence davasına karıştı.

Selim Ay’ın ismi 1997’de gözaltına alınan 15 kişiye işkence yapılması olayında geçti. Bu olayda Asiye Zeybek Güzel, tecavüze uğradığını söyleyerek Selim Ay’ın da dahil olduğu bir grup polis hakkında suç duyurusunda bulundu. Ancak soruşturmada takipsizlik kararıyla dava açılmadı. Zeybek daha sonra AİHM’de dava açıp Türkiye’yi mahkûm ettirdi. Sedat Selim Ay, başka bir işkence davasında ise 14 ay hapis cezası aldı. Türkiye bu işkence davası nedeniyle de AİHM’de mahkûm oldu.

 

GÖZALTINDA BİR TECAVÜZ

Olay, 21 Şubat 1997’de İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde yaşandı. Bu tarihte 15 kişiyle birlikte gözaltına alınan ve emniyette tecavüze uğrayan gazeteci Asiye Zeybek Güzel, başından geçenleri, Gözaltında Bir Tecavüz Öyküsü isimli kitabında anlattı. Asiye Zeybek Güzel, işten eve döndüğü bir gün evinde kendisini karşılayan polislerce gözaltına alındı. İşkenceyle öldürülen Süleyman Yeter’in de aralarında bulunduğu 14 kişi ile birlikte gözaltına alınan Güzel, 14 gün boyunca emniyette işkence gördü, tecavüze uğradı. Ancak, başından geçenleri tam sekiz ay boyunca hiç kimseye anlatamadı. İşkence altında birçok suçlamayı kabul eden Güzel, önce itirafçıların kaldığı Kırklareli Cezaevi’ne ve adli suçluların yanına gönderildi. Ailesine daha yakın olan bir cezaevine nakledilme talebi kabul edilmeyen Güzel, bir süre açlık grevi yaptı ve sonunda talebi kabul edildi. Gebze Cezaevi’nde kalmaya başlayan Güzel, başından geçenleri ilk olarak sekiz ay sonra çıkarıldığı mahkemede anlattı. Suç duyurusunda bulunan Güzel’in davasında takipsizlik kararı verildi. Daha sonra karar bir üst mahkemeye gönderildi ancak değişmedi. Bunun ardından Güzel’in avukatı Ercan Kanar dosyayı AİHM’e taşıdı. Taraf ’a konuşan Kanar, “Verilen takipsizliklerin ardından dosya AİHM’de görülmeye başlandı. Bu davada tecavüz sanıkları arasında Sedat Selim Ay da yer alıyordu. Dava sonucu Türkiye etkin yargılama yapmadığı gerekçesiyle mahkûm oldu” dedi. Taraf ’ın ulaştığı 71908/1 başvuru numaralı AİHM kararında ise işkenceci polisler arasında polis şefi Ay’ın da ismi geçiyor.

 

MAHKÛM OLDU, CEZASI ERTELENDİ

Ancak bu Selim Ay’ın adının işkenceye ilk karışması değildi. Güzel ve arkadaşlarının gözaltına alınıp işkence görmesinden 11 ay önce Sedat Selim Ay hakkında bir işkence davası açılmıştı. Tarih 15 Mart 1996’ydı. Polis müdürü Sedat Selim Ay’ın da aralarında bulunduğu beş polis, Atılım Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Çiçek’in de aralarında bulunduğu sekiz kişiye işkence yaptıkları gerekçesiyle yargılanmaya başladılar. 2002’de sonuçlanan bu dava sonucunda Sedat Selim Ay’a, zamanaşımının dolmasına bir gün kala, 14 ay hapis ve üç ay 15 gün meslekten men cezası verildi. Ancak 14 aylık hapis cezası ertelendi. Mağdurların avukatları bu kez AİHM’e başvurdular. Ve Strasbourg’daki mahkeme “İşkencenin saptanmasına karşın sorumluların cezalandırılmadığı” gerekçesiyle Türkiye’yi mahkûm etti.

 

TECAVÜZ OLAYINDA DA İSMİ VARDI

Selim Ay’ın da aralarında bulunduğu davada AİHM, 13. maddenin ihlal edildiğini belirterek Türkiye’yi mahkûm etti. AİHM’in karar tutanağında polis memurları hakkında açılan davanın özeti şöyle yer aldı: “İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, başvuranla birlikte yargılanan diğer sanıklar tarafından yapılan şikâyet üzerine ve Ceza Kanunu’nun 243. maddesine dayanarak 4 Temmuz 1997 tarihinde, Bayram Kartal, Sedat Selim Ay, Yusuf Öz, Erdoğan Oğuz, Zülfikar Özdemir, Necip Tükenmez, Şaban Toz ve Bülent Toramanoğlu isimli polis memurları aleyhinde iddianame sunmuştur. İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi, 16 Aralık 1997 tarihli duruşmada şikâyetçilerden biri olan Gönül Karagöz’ü dinlemiştir. Gönül Karagöz, duruşmada hazır olan ve kendisine elle tacizde bulunan ve cinsel içerikli hakaretlerde bulundukları iddia edilen Bayram Kartal, Yusuf Öz ve Erdoğan Oğuz’u teşhis etmiştir. Aynı duruşma sırasında, şikâyetçi olan Sultan Arıkan isimli diğer bir kişi de kendisine kötü muamelede bulunan üç polis memurunu teşhis etmiştir. Diğer şikâyetçi Arif Çelebi ise başvurana bu polisler tarafından tecavüz edildiğini belirtmiştir. Bayram Kartal, Sedat Selim Ay, Yusuf Öz, Erdoğan Oğuz, Zülfikar Özdemir, Mecit Tükenmez, Şaban Toz ve Bülent Toramanoğlu isimli polis memurları avukatları olmadan ifade vermeyi reddetmiş ve kendilerine süre tanınmasını talep etmişlerdir.

7 Mayıs 1998 tarihli duruşmada, Bayram Kartal, Sedat Selim Ay, Yusuf Öz, Erdoğan Oğuz, Zülfikar Özdemir, Şaban Toz ve Bülent Toramanoğlu isimli polis memurları kendilerine isnat edilen fiillere itiraz etmişlerdir.

 

İBRAHİM ÇİÇEK DAVASINDA AİHM TÜRKİYE’YE CEZA VERDİ

AİHM’e taşınan 16234/4 başvuru numaralı dosyada Türkiye, AİHS’in 3. maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle mahkûm edildi ve mağdurlara 10 bin avro para cezası ödenmesine karar verildi.

Kararda şu bilgilere yer verildi. “15 Mart 1996 tarihinde İstanbul polisi yasadışı örgüt MLKP’ye (Marksist Leninist Komünist Partisi) karşı yürütmüş olduğu operasyon kapsamında Füsun Erdoğan, İbrahim Çiçek, Birol Paşa ve Delil İldan’ı yakalayarak İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesinde gözaltına almıştır. Başvuranlar çeşitli şekillerde kötü muameleye maruz kaldıklarını ileri sürerek 4 Nisan 1996 tarihinde Fatih Cumhuriyet Savcılığı’na giderek gözaltından sorumlu polisler hakkında şikâyette bulunmuşlardır. Başvuranların kötü muamele iddiaları şu şekilde sıralanmaktadır: Gözleri bandajla kapatmak, vücuda tazyikli su sıkmak, buzlu zeminde yatmaya zorlamak, boğazı sıkmak, el ve ayak parmaklarına elektroşok vermek, filistin askısına asmak, uykusuz bırakmak, ayakta uzun süre bekletmek, testislere baskı uygulamak.

 

AĞIR İŞKENCE KARARDA YER ALDI

AİHM kararında İbrahim Çiçek gördüğü işkenceler şöyle: “20 Mart 1996 tarihinde Vakıf Gureba Hastanesi’nde düzenlenen rapora göre, adı geçenin vücudunda darp ya da yara izine rastlanmamıştır. 29 Mart 1996 tarihinde Vakıf Gureba Hastanesi’nde hazırlanan rapora göre nörolojik bir rahatsızlığa rastlanmamıştır. İstanbul DGM Adli Tabipliği’nin 1 Nisan 1996 tarihli raporunda hasta sağ omuz ve her iki kürek kemiğinde uyuşukluk olduğundan şikâyetle, sırtın sağ hizasında çizgisel olarak 2 ve 4 santimetre çapında kabuk bağlamış iki yara izini ve 1 numaralı diş kemiğinde kısmi çıkıklık olduğunu göstermiştir. Raporda nörolojik bir rahatsızlığa rastlanmamış olup, hayati tehlike bulunmamakla birlikte beş günlük bir istirahatın uygun olacağı belirtilmiştir.

 

DAVANIN ÖZETİ KARARDA

Ağır Ceza Mahkemesi, 25 Eylül 2002 tarihli bir karar ile iki polisin serbest bırakılmasına karar vermiştir. Mahkeme kararında ayrıca TCK’nın 243/1 maddesine istinaden beş polisi bir yıl iki ay hapis cezasına çarptırmış ve üç ay on beş gün süreyle görevlerinden açığa alınmalarına karar vermiştir. Sanık polisler mahkûmiyet kararına karşı temyize gitmişlerdir. Başvuranlar Yargıtay’daki davaya müdahil olmamışlardır. Başvuranların avukatı 16 Ekim 2003 tarihli bir dilekçe ile Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki yargılamanın gidişatından endişe duyduğunu ifade etmiştir. (Taraf)