Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Arif Çelebi’nin, Terörle Mücadeleden Sorumlu İstanbul Emniyet Müdür Yardımcılığı’na atanan Sedat Selim Ay’dan gördüğü işkenceleri anlattığı faks, cezaevi yönetimi tarafından “Kişi ve kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgiler” içerdiği gerekçesiyle yasaklandı. Taraf ’a gönderdiği faksın yerine ulaştırılmamasını bir başka faksla eleştiren Çelebi, “Gördüğünüz gibi mesele sadece o şahsın terfi ettirilmesi değil, etrafındaki koruma çemberinin genişliğidir” dedi.

 

MLKP’ye yönelik operasyon kapsamında 21-22 Şubat 1997’de gözaltına alınan emniyette işkence gören Arif Çelebi, Taraf Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan’a hitaben gönderdiği faksta şunları söyledi: “25/07/12 tarihinde adınıza Taraf gazetesine iki sayfalık fax gönderdim. ‘Gönderdim’ derken hapishane idaresine teslim ettim demek istedim. Sedat Selim Ay verdiği röportajda, işkence gördüğünü iddia edenlerin aldığı doktor raporlarının işkenceyle ilgili olmadığını belirtiyordu. Ben de raporu alanlardanım. Devletin yargısı, içinde o şahsın da olduğu kişilerin bana ve başkalarına işkence yaptığına hükmetti. O şahıs ‘raporlar işkenceyle ilgili değil’ deyince raporun hangi koşullarda alındığını ve içeriğinin ne olduğunu size anlatmak istedim. İstedim ama olmadı. Hapishane Disiplin Kurulu Başkanlığı ‘kişi ve kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri...’ içerdiği gerekçesiyle faksı göndermeme kararı aldı. Anlayacağınız, mahkeme kararları ile iki kez çok sayıda kişiye işkence yapmaktan mahkûm olmuş kişiye işkenceci, bana yapılana ise işkence dediğim için ‘yalan ve yanlış bilgilerle kişi ve kuruluşları paniğe yöneltmekle’ itham edildim. Disiplin kurulunda kurum müdüründen atölye şefine, öğretmenden infaz koruma baş memuruna yedi memurun imzası var. Gördüğünüz gibi mesele sadece o şahsın terfi ettirilmesi değil, etrafındaki koruma çemberinin genişliğidir de. İçişleri Bakanlığı’ndan Atölye Şefine kadar koruma zırhı gerilmiş o şahsa ve o şahsın yaptığı ‘şey’e.”

 

BUGÜN DE TEŞHİS EDEBİLİRİM

İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından 21-22 Şubat 1997’de MLKP’ye yönelik operasyonda gözaltına alınan Çelebi, daha sonra gözaltında işkence gördüğü iddiasıyla dava açmıştı. Dosya AİHM’e taşındı ve Türkiye mahkûm oldu. Taraf, Arif Çelebi’nin Gebze Cezaevi’nde verdiği ve Fatih Cumhuriyet Savcılığı’na gönderilen 11 Mart 1997 tarihli ifadesinin belgesine ulaştı. Çelebi’nin ifadesi şöyle: “21.2.1997 tarihinde evimin kapısı kırılmak suretiyle gözaltına alındım. Alındığım andan itibaren 14 gün boyunca ağır işkencelere maruz kaldım. 11 gün boyunca ayakta ve sandalyede gözlerim bağlı olarak bekletildim. Uykusuz bırakıldım, yüksek volümlü müzik yayını altında 11 gün boyunca bekletildim. Aynı zamanda bu müddet boyunca hayalarım sürekli burkuldu. Soğuk suya yatırıldım, ıslak çamaşırla bekletildim. Çıplak olarak vantilatöre tutuldum. Islak halde cereyanda bekletildim. Kaba dayak ve ağır hakaretlerin yanı sıra kişiliğime yönelik saldırılara maruz kaldım. Türlü işkenceyle ilgili kimi bulgular, Vakıf Gureba Hastanesi’nin ve Adli Tıp Kurumu’nun raporlarında mevcuttur. Fiziksel işkencenin yanında yoğun psikolojik işkenceye tabi tutuldum. İşkenceyi yapanlar Tim 3 polisleriydi. Bunlardan Bayram Kartal, Sedat Semih Ay ve Erdoğan Oğuz’un adlarını biliyorum. Teşhis edebilirim. Ayrıca diğerlerini görsem de tanırım. Bana işkence yapanların yargılanıp cezalandırmasını talep ediyorum.”

 

TİM 3 İÇİN BİR TECAVÜZ İDDİASI DAHA

Terörle Mücadele’den sorumlu İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne atanan Sedat Selim Ay’ın 1995-1999 arasında görev yaptığı ‘TİM 3’ün ‘sorgusu’nda, Asiye Güzel Zeybek’ten sonra Muhabbet Kaya adlı bir başka kadının da tecavüze uğradığı ileri sürüldü.

 

MLKP örgütü adına eylemlere katıldığı savıyla 8 Eylül 1998’de gözaltına alınan Muhabbet Kaya, Ay’ın da görevli olduğu TİM 3 tarafından sorgulandı. 1978 doğumlu Muhabbet Kurt, sorgudan sonra çıktığı savcılıkta, emniyette tecavüze uğradığını söyledi.

 

Kurt, ‘anayasal düzeni bozmaya teşebbüs’ iddiasıyla yargılandığı davanın 8 Aralık 1999’daki duruşmasında tecavüz savını yineledi ve mahkeme de savcılığın bu iddiayı soruşturmasını istedi. İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcılığı 20 Aralık 1999’da görevsizlik kararı verip dosyayı Fatih Savcılığı’na gönderdi.

 

Fakat Fatih Savcılığı da 3 Temmuz 2000’de delil yetersizliği nedeniyle takipsizlik kararı verdi. Savcılık, Muhabbet Kurt’un şikayetini gözaltı süresinden hemen sonra değil, 8 Aralık 1999’da dile getirmesini ve gözaltı sonrası raporlarda ‘şiddet izine rastlanılmadığını’ gerekçe gösterdi.

 

Kurt, DGM’ler kaldırıldıktan sonra da, tecavüz iddiasının soruşturulması için her duruşmada söz aldı. Fakat mahkeme soruşturma izni vermedi. Muhabbet Kurt da AİHM’e başvurdu. AİHM, 2009 tarihli kararında, Kurt’un iddiasını da ele aldı. Mahkeme, iç hukuk yollarının tüketilmediği ve başvuruların vaktinde yapılmadığı gerekçesiyle ceza vermedi.