Başka çağlardan gelmiş gibiydiler. İnsani tek bir uygulamaları yoktu. Yoluna çıkanları en vahşi yöntemlerle eziyorlardı. Kadınlar ganimetti onlar için. Alıkoydular, onlarca, yüzlerce, binlercesini. Aylardır insanlık dışı koşullarda tutuluyorlar. Bir çoğu, kendileriyle aynı zihniyeti paylaşanlara satıldılar, tecavüze uğradılar, canlarına kıyanlar oldu. Ve tam satılacakken, kaçmayı başaranlar...

12 Ekim gece saat 01.00. Beş çocuk, yetmiş günün sonunda kaçma fırsatı buldular. 11 yaşındaki D.X.H.,13 yaşındaki R.S., 15 yaşındaki L.H.K, 15 yaşındaki S.İ.M., 16 yaşındaki M.K.A, aylarca insanlık dışı koşullarda tutuldular, vahşetlere tanık oldular, tehdit edildiler, odunlarla dövdüler, merdivenlerden yuvarlandılar, gözlerinin önünde canlarına kıyan kadınlar oldu...

KAÇIŞ ÖYKÜSÜ

Beş çocuk Suriye'ye götürülüp satılacakken, 12 Ekim günü Şengal'in Rambosi köyünden kaçarak HPG gerillalarının bulunduğu alana ulaşmayı başardı. Çocuklar, maruz kaldıkları IŞİD vahşetini ANF'den Dilşer Ernesto'ya anlattı.

Sürekli hareket halinde olduklarını söyleyen Tılkesap köyünden 15 yaşındaki L.H.K., kaçış öyküsünü şöyle anlattı:

DAİŞ (IŞİD) çeteleri Şengal'e girdikleri zaman Tılkesap köyündeydik. Arabayla kaçıyorken önümüzü kesip bizi yakaladılar. Sonra bizi Sulak'ta bir eve götürdüler. Oradan direk Musul'a götürdüler. Orada bizi 16 gün tuttular. Burada kaldığımız yedinci gün bizi diğer aile fertlerimizden ayırdılar. Bütün kızları ailelerinden ayırdılar. Ailelerimizi Tılefer'e götürdüler, bizi de Musul'dan Badoş'a götürdüler. Bir gece orda tuttuktan sonra Tılbanat'a götürdüler. Orda on gün kaldıktan sonra bizi Koço'ya götürdüler. Koço'da yaklaşık bir ay boyunca tuttuktan sonra bizi Rambosi'ye götürdüler. Rambosi'de bir gece kaldıktan sonra ikinci gece bizi satmak üzere götürecekleri zaman, nöbetçinin uyuduğu sırada gece biz de kaçtık. Şengal dağına doğru ilerlerken iki PKK gerillası bizi karşıladı.

"GENÇ BİR KADIN BİLEKLERİNİ KESTİ VE KENDİSİNİ BOĞDU"

IŞİD'in, 11 yaşındaki yeğeni D.X.H'yi satmak istediklerini ve buna karşı direndiği için feci şekilde dövüldüğünü, odunlarla kafasının kırıldığını söyleyen L.H.K sözlerini şöyle sürdürdü:

İki kere satmak üzere yeğenimi benden ayırmak istediler, ben karşı çıkınca odunlarla kafama vurarak kırdılar. Sonra götürüp merdivenlerden yuvarladılar. Kafama tabanca dayadılar. 'Yeğenimi götürürseniz kendimi öldürürüm' deyince satmaktan o zaman için vazgeçtiler.

Yirmi yaşlarında bir kadının oturduğu yerden kafasına taktığı kefiyesiyle kendisini boğarak öldürdüğünü anlatan L.H.K. şunları ekledi: “Yanımda bir kadını satmak üzere götürecekleri gün, kadın, oturduğu yerden hem bileklerini keserek hem de kefiyesiyle kendini boğarak öldürdü. Hemen oturduğu yerden kefiyesiyle boynunu kendi elleriyle sıkarak yaşamına son verdi. Bileklerini kestiği için ellerinden kanlar yere dökülüyordu. Kaçamasaydık satılacağımız gün aynı yolu biz de seçerdik.

YEMEĞE UYUŞTURUCU

Yemeklerine atılan uyuşturucu ile kendilerinden geçtiklerini anlatan L.H.K., “Badoş'ta 21 kız çocuğu bir odadaydık. Bir gün yemeğimize uyuşturucu koyup hepimizi uyuttular. Kendimizden geçtiğimiz vakit bizi birbirimizden ayırdılar. Komutanları gelip bir sandalyenin üzerinde oturup bizi seyrediyordu sonra da güzel olanları seçip götürüyordu” ifadelerini kullandı.

KÖPEĞİN AĞZINDAKİ İNSAN ELİ

Yine kaçmayı başaran en küçük çocuk olan Tılkesap doğumlu D.X.H. köpeğin ağzında gördüğü insan elinden duyduğu dehşeti şu sözlerle ifade etti: “Bir insanın elini köpeğin ağzında gördüm, çok korktum. Rambosi'de kaçan iki çocuğu öldürdüler. Beni annemden ayırdılar, annemi ve bütün ailemi Tılefer'e, beni de Musul'a götürdüler. Annem ve ailem için çok kaygılıyım. Yaşayıp yaşamadıklarını bile bilmiyorum. Beni Musul'dan sonra Baac'a götürdüler. Yanımda bir kız çocuğu satılacağı zaman kendini öldürdü. Bu durumdan çok korktum. Bizi genelde odunlarla dövüp merdivenlerden yuvarlıyorlardı. Bizi onar kişilik gruplar halinde evlere kapattılar.

MUSUL'DA 400 ÇOCUK VAR

20 yaşında Siba'lı bir genç kadının kefiyesiyle kendisini boğduktan sonra kefiyelerinin toplandığını anlatan 13 yaşındaki R.S., IŞİD esareti altında yaşadığı dehşeti anlatırken zorlanıyordu. Şengal'in Koço köyünden olan R.S, “Çeteler ilk geldiği zaman Kıne'deydik” diyerek başladı anlatmaya:

Sulak tarafında bulunan bir köy. Şengal dağına doğru koştuk, önümüzü kestiler. Erkeklerin ellerini bağlayarak bizi Şengal'e götürdüler. Orda bir gece tuttuktan sonra bizi Tılefer'e götürdüler. Orda da iki gece tuttuktan sonra Badoş hapishanesine götürdüler. Orada yedi gün kaldık. Sonra annelerimizi ailelerimizi bizden ayırarak Tılefer'e götürdüler. Kız çocuklarını da Baac'a ya götürdüler. Müslüman yapmak için Baac'da bir camiye götürdüler. Daha sonra oradan Gırzerik'e götürdüler. Orada dört gün tuttuktan sonra Tılbanat'a götürdüler. Orada bir ay tuttuktan sonra tekrar Koço'ya götürdüler. Orada da bir hafta tuttuktan sonra Rambosi'ye götürdüler. Orada kaldığımız ikinci gece, satılmak için götürüleceğimiz zaman gece saat 12 ekimde saat birde kaçtık. Bizi Suriye'ye götürüp satacaklarını söylediler. Yanımız da 20 yaşlarında Siba'lı bir kadın satılmak üzere götürüleceği gün kendisini kefiyesiyle boğarak öldürdü. Bu olaydan sonra hepimizden kefiyelerimizi topladılar.

Musul'da yüzlerce çocuğun olduğu bilgisini veren R.S., “Musul'da 400 kız çocuğuyduk. 200 kişi Musul'a 200 kişi ise Baac'a götürüldü. Her komutana 14 çocuk satıldı. Güzel olanları önceden götürdüler. Diğerlerini ise zamanla satıyorlardı. Bütün ailemiz DAİŞ'in elinde. Kurtulduğumuza çok sevinemedik.” dedi.