Uluslararası Yayıncılar Birliği (IPA) Başkanı Richard Charkin, yazar Aslı Erdoğan ve dilbilimci Necmiye Alpay’ın da aralarında bulunduğu birçok aydının ‘terör’ iddiasıyla tutuklanmasına tepki gösterdi. Charkin, “İntikam peşindeki Türkiye hükümeti sindirme kampanyası yürütüyor!” dedi.
 
Charkin, "Hükümet elindeki tüm gücü kullanarak bağımsız medyaya savaş açıyor ve OHAL yasasını kullanarak gazetecilerden akademisyenlere, yazarlardan yayıncılara muhalif görüşlü kim varsa onların gözünü korkutmayı ve susturmayı amaçlıyor" ifadesini kullandı. 

 Aslı Uluşahin’in sorularını cevaplayan Charkin’in Kültür Servisi’nden yer alan açıklamalarının bir bölümü şöyle:

Türkiye’de yazar Aslı Erdoğan ve dilbilimci Necmiye Alpay’ın da aralarında bulunduğu birçok aydın terör suçlamasıyla tutuklandı. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Uluslararası Yayıncılar Birliği, demokratik yollarla seçilmiş bir hükümeti devirmek için atılan her adımın demokrasi karşıtı bir nitelik taşıdığı, tehlikeli bir biçimde istikrarı bozduğu ve sonucu ölüme kadar uzanan şiddete yol açtığı gerekçesiyle darbe girişimini kınamıştır. Uluslararası Yayıncılar Birliği ve dünya çapındaki yayıncı toplulukları Türkiye’de insan hakları ve ifade özgürlüğü koşullarının nasıl kötü bir hal aldığını dehşete düşerek takip etmektedir.

Uluslararası Yayıncılar Birliği tutuklamalara ve aynı zamanda yazarlara ve yayıncılara gösterilen korkunç muameleye karşı çıkan birçok bildiri yayımlayarak Türkiye’deki meslektaşlarıyla iletişim içerisinde olmaya devam etmiştir.

Başarısız darbe girişiminin çok öncesinde bile, Türkiye yazarlar ve aydınlar için olabilecek en kısıtlayıcı ve baskıcı ortamlardan birini oluşturuyordu. Fakat şimdi hükümet elindeki tüm gücü kullanarak bağımsız medyaya savaş açıyor ve OHAL yasasını kullanarak gazetecilerden akademisyenlere, yazarlardan yayıncılara muhalif görüşlü kim varsa onların gözünü korkutmayı ve susturmayı amaçlıyor.
 
Yazarların ve aydınların “terör suçlamasıyla” tutuklanması konusunda neler söylemek istersiniz?


Darbe girişimine yasal yollarla müdahale edilmesi ve faillerin belirlenmesi meşru ve hukuka uygun bir davranış biçimi olsa da, 30.000 öğretmenin ve akademisyenin birdenbire işten çıkarılması ancak ve ancak intikam hırsının yol açtığı bir sindirme kampanyası olarak yorumlanabilir. 

Birçok öğretmenin fiilen suçlanmadan işten çıkarılması, yegane amacın kişilerin düşündüklerini açıkça ifade etmelerinin engellenmesi olduğuna işaret ediyor. Terör yasasının Türkiye toplumundaki muhalifleri susturmak için kullanılması bunun bir başka örneği olarak karşımıza çıkıyor. 

Uluslararası Yayıncılar Birliği’nin ifade özgürlüğü konusundaki tavrını ve çalışmalarını biliyoruz. Türkiye’deki durumu da yakından takip ediyorsunuz.

Uluslararası Yayıncılar Birliği başkanı olarak, hükümete mesajınız nedir? Sizce nasıl tedbirler alınmalı.

Türkiye Hükümeti, terör karşıtı kanunları düşünceleri ve dünya görüşü kendisinden farklı olan her bireye ve topluluğa zulüm etmek için kullandığında en çok kendine zarar vermiş oluyor. Güvenilir bir demokrasinin çoğulculuğa ve temel insan haklarına saygı duyması gerektiği gerçeğinin yanı sıra, hükümetin izlediği yöntem sadece daha büyük bir hıncı ve sosyal kutuplaşmayı beraberinde getirecektir. 2016 yılında iktidarda olan bir hükümetin bilgi akışını kontrol altına alarak bireylerin düşüncelerini zapt edebileceğini düşünmesi gerçekten hayret verici. Bu durumun bilhassa Türkiye gibi insan haklarının yasalarla koruma altına alındığı ve nüfusun yüksek oranda eğitimli olduğu demokratik bir cumhuriyet rejiminde karşımıza çıkması şaşırtıcı.
 
Sizce Türkiye ifade özgürlüğü açısından nasıl bir konumda yer alıyor? Bir sıralama yapıyor olsaydınız, Türkiye nerede olurdu?

Uluslararası Yayıncılar Birliği sıralama yapmıyor fakat bunu oldukça iyi gerçekleştirebilen birçok organizasyon mevcut. Sınır Tanımayan Gazeteciler’in Basın Özgürlüğü İndeksi’ni incelediğimizde, Türkiye 180 ülke arasında 151. sırada kalıyor ve genellikle her yıl kendine ancak son sıralarda yer bulabiliyor.

Buna ek olarak, Freedom House Türkiye’yi 2016 yılındaki internet erişimi ve basın özgürlüğünü baz alarak “kısmen özgür” olarak gösterdi. Bu değerlendirmelerin adil ve doğru olduğunu düşünüyorum.

Söyleşininin tamamını okumak için tıklayın...