Murat Özten / Demokrat Haber İsviçre

Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani'nin eski danışmanlarından Hatice Yaşar, dün yurtdışından uçakla geldiği Ankara Esenboğa Havalimanı'nda gözaltına alındı ve sorgulandıktan sonra tutuklandı. (İlgili haber burada>>>)

12 Eylül 1980 öncesinde Ala Rızgari Dergisi'nin yazı işleri müdürlüğünü de yapan Hatice Yaşar (Xecê), uzun yıllardır Kürdistan Federe Bölgesi’nde hayatını sürdürüyordu.

Yaşar hakkındaki suçlama 'silahlı örgüt üyesi olmak.' Hatice Yaşar'ın da yer aldığı dosyada, PKK'nin yöneticileri Murat Karayılan, Cemil Bayık, Duran Kalkan, Ali Haydar Kaytan, Zübeyr Aydar, Remzi Kartal ve Osman Öcalan gibi isimler de bulunuyor.

Hatice Yaşar kimlik bilgileri tutanağa geçirilirken, Viyana'da yaşadığını ve Irak'ın Kürdistan Bölgesel Yönetimine bağlı illerinden Süleymaniye Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olduğunu beyan etti.

İnci Yaşar, dün tutuklanan Hatice Yaşar’ın kardeşi. Yaklaşık 10 yıldır İsviçre’nin Bern kentinde yaşıyor. Onunla buluşup ablasının tutuklanmasının ardından yaşadıklarını ve düşündüklerini kendi ağzından dinledik.

-Ablanızın tutuklandığını nasıl öğrendiniz?

Gazetelerden... Bazı arkadaşlar da duymuşlar, haber verdiler.

-Türkiye’ye döneceğini biliyor muydunuz, bundan bahsetmiş miydi size?

Sanırım 15 gün önceydi, ülkeye döneceğini söyledi. O an sesindeki heyecanı görmeliydiniz... İnanın çok mutluydu. Hukuki durumunun Türkiye’ye dönmesi için uygun olup olmadığını araştırmış mıydı bilmiyorum, ama artık Türkiye’ye dönebileceğini söylüyordu.

-Uzun süredir mi Türkiye’den uzaktı ablanız?

12 Eylül’den beri... Bakın o çok iyi bir sosyalist, gerçek bir devrimcidir. Babam 1980’de öldü. Ablam babamın cenazesine gelemedi. Çok büyük bir acı hissettiğini biliyorum, ama hiç şikayet etmedi, hiç yakınmadı sürgünde oluşundan. Annemi de bir buçuk yıl önce kaybettik. Bütün kardeşlerimle annemin cenazesini almak için İsveç’e gittik. Hepimiz annemin cenazesiyle Türkiye’ye dönerken ablam sadece gözyaşları içinde arkamızdan bakarak ağlamıştı. (Kendisi de ağlıyor)

-İsterseniz biraz ara verebiliriz.

Hayır, devam edebilirim. Sadece bir an duygulandım. Aile olarak büyük acılar, büyük sıkıntılar yaşadık, ama bunlardan en büyük pay ablama düştü. En son konuştuğumda annemin ve babamın mezarlarını ziyaret edebileceği için çok mutluydu. Düşünün ki 34 yıldır ülkesinden uzakta, sürgünde yaşayan 63 yasında bir insan... Ülkesine adım attığı an tutuklanıyor ve her şeyiyle uydurma olduğu ayan beyan ortada olan senaryolarla suçlanıyor.

Bugün gazetelerden savcının ablam hakkındaki iddialarını okudum. Birlikte örgüt kurduklarını iddia ettiği insanlarla hiçbir siyasi bağının olmadığını ilgili herkesin çok iyi bildiğini biliyorum. Ablamın tutuklanması bir yana, böylesi hukuksuz uygulamaların yaygınlaşması daha da kaygı uyandırıcı. Ablam iyi bir devrimci, iyi bir sosyalist ve halkının hakları için hayatı boyunca mücadele etmiş bir Kürt aydınıdır. Başta hükümet olmak üzere her kesimin barıştan söz ettiği, barış dilinin siyasette hakim olduğu şu günlerde ablamın ülkesine adım attığı anda asılsız iddialarla suçlanıp tutuklanmasını nasıl yorumlamak gerekir bilmiyorum.

-Bu konuda bir fikriniz vardır mutlaka.

Sanırım ablamın Türkiye’de siyaset yapmasından korkuluyor. İzninizle bir şeyi ifade etmek istiyorum. Bir Kürt ve sosyalist bir insan olarak Türkiye’de artık barış dilinin kullanılmasını çok olumlu buluyor, barış çabalarını destekliyorum. Ama iyi Kürt kötü Kürt ayrımı yapılmaya başlandı. Aynı amacı güden, yani Kürt halkının mücadelesine gönül vermiş insanların siyasi söylemlerindeki farklılıklara tahammül edilemiyor ki bunu da sakıncalı buluyorum. Ablamı bir terörist gibi gösterme çabaları abesle iştigal etmektir. Ablam on yıllardır politika yapan saygın bir Kürt siyasetçisidir. İlgili herkes biliyor ki ablam yıllardır silahların bir çözüm getirmediğini, barış ve demokratik çözüm yollarının denenmesi gerektiğini savunuyordu. Fazla uzağa gitmeye gerek yok, internette üstünkörü bir araştırma yapılıp ablamın çeşitli toplantılarda yaptığı konuşmalar ve çeşitli yayınlara yazdığı yazılar gözden geçirilirse hakkındaki silahlı örgüt iddialarının mesnetsizliği de hemen anlaşılacaktır.

-Ablanızın tutuklandığını duyduğunuzda ne hissettiniz?

Endişe... Ben de 80 öncesi gözaltına alındım, işkence gördüm. Ankara Emniyeti’nin nasıl bir yer olduğunu iyi bilirim. Tabii ki ablam için endişelendim, hala endişeleniyorum. 63 yasında bir insan şimdi. Ama şunu da söylemeliyim ki onunla gurur duyuyorum. Bir kez ablamla birlikte gözaltına alınmıştık. Bize onurumuzu korumamızı, başı dik olmamızı söylemişti. Hepimizi koruyup kolladı. Çok direngen, güçlü ve başı dik, onurlu bir devrimcidir o. Ama insan rahat olamıyor. Sadece ben değil, bütün tanıdıkları, bütün ailemiz ablamın sağlığından ve hayatından endişe duyuyoruz.

-Son olarak söylemek istedikleriniz?

Gün boyu ablamın eski arkadaşlarından ve onu tanımasalar da kardeşi olduğumu bilen insanlardan telefonlar aldım. Sağ olsunlar, herkes ablamın özgürlüğü için bir şeyler yapmak istiyor. Bu beni çok mutlu etti. O daha çok genç yaşlarda insanları kahve köşelerinden çekip çıkarır, okumaları, öğrenmeleri ve bilinçli bir insan olmaları için çırpınırdı. Biz kardeşleri dahil çok insanın üzerinde emeği vardır. Ama sadece kendi özgürlüğünü talep ettiğimi duymak onu çok kızdırır. Salt ablamın değil fikirlerinden dolayı parmaklıklar ardına atılan herkesin özgürlüğünü talep ediyorum. Sadece ablam için değil, bu yapılan kimin başına gelirse gelsin yanlıştır. Ben bu adaletsizliğe isyan ediyorum. Ablamın fikirlerinden korkuyorlar, onun Kürt olmasından korkuyorlar. Ana dili ve kültürü için on yıllardır mücadele etmiş bir insanın kendi ülkesinde siyaset yapmasından korkuyorlar.

Bu haksızlığa karşı herkesin demokratik tepkilerini göstermelerini diliyorum. Düşünce ve demokratik eylem özgürlüğünü her koşulda savunabilmeliyiz. Kavgasız, savaşsız güzel bir dünya dileğiyle.