İHD ve TİHV, geçen yıl ile bu yılın ilk yarısına ilişkin verileri kamuoyu ile paylaştı.

İHD, 2015 yılı içinde 5 bin 671, 2016 yılı ilk yarasında 496 kişi, TİHV de, 2015 yılında 597 kişi, 2016 yılının ilk yarısında 210 kişi işkence ve kötü muameleden kendilerine başvuru yaptığını açıkladı.

İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, 24 Temmuz 2015 tarihinden bu 1 milyon 642 bin kişinin hak ihlaline uğradığını paylaştı.

İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) "26 Haziran İşkenceye Karşı Mücadele ve İşkence Görenlerle Dayanışma Günü" dolayısıyla İHD Genel Merkezi'nde ortak basın toplantısı düzenlendi.

İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan yaptığı açıklamada, hayatını işkencenin son bulmasına adayan TİHV Genel Başkanı Şebnem Korur Fincancı'nın serbest bırakılması çağrısı yaptı.

Türkdoğan, "Ülke içi ve uluslararası ortamda insan hakları savunucularının ortak dayanışma ve mücadelesi ile de bu hukuksuz uygulamayı en kısa sürede sonlandıracağımızdan kuşkumuz yoktur" ifadelerini kullandı.

2015 yılı ve 2016 yılının ilk yarısında insan hak ve özgürlükleri açısından akıl almaz bir geri gidiş süreci yaşandığını vurgulayan Türkdoğan şöyle konuştu:

"Bu dönemin baskın, belirleyici özelliği olarak Kürt sorunundaki çatışmasızlık sürecinin durdurulması ile beraber birçok kişinin sokağa çıkma yasakları altındaki şehirlerde hayatlarını kaybettiği ve/veya yaralandığı, gösteri ve yürüyüş haklarını kullanmak isteyenlerin işkence ve kötü muameleye varan polis şiddetine maruz kaldığı, ifade ve düşünce özgürlüklerinin her geçen gün daha da sınırlandığı ve muhalif olan tüm seslerin şiddet ve zorbalıkla bastırıldığı,  toplum içerisinde de muhalif gruplara yönelik ayrımcı ve nefret yüklü tutumların yerleştirilmeye çalışıldığı yeni bir olağanüstü hal dönemine girildiğini söyleyebiliriz.

"Yaşanılan; otoriter siyasi iktidar varlığının gün geçtikçe güçlü ve kalıcı bir hal aldığı ve bu nedenle evrensel insan hakları değerlerinin yaşamsal bir tehlike ile karşı karşıya olduğu gerçeğidir."

Yasal mevzuatta hızlıca yapılan değişikliklerin işkence ve kötü muamele yasağı da dahil olmak üzere insan hak ve özgürlükleri açısından büyük bir tehlike oluşturduğunu belirten Türkdoğan, geçtiğimiz aylarda yürürlüğe giren İç Güvenlik Yasası'nın bunun en bariz örneği olduğunu söyledi.

Meclis'ten geçen Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa düzenlemesine dikkat çeken Türkdoğan, "Tüm kentlerdeki asker denetimini kalıcı hale getiren, soruşturmayı  izin şartına bağlayarak 'terörle mücadele' iddiasındaki tüm personelin suçlarına bağışıklık kazandıran, tüm cezai işlemlerde askeri yargı yolunu yeniden canlandıran kısacası cezasızlık konusunda tümüyle örnek teşkil edecek nitelikte bir tasarı olarak önümüzdeki dönemin geriye de dönük belirleyicisi haline gelecektir" değerlendirmesinde bulundu.

İŞKENCE BİLANÇOSU!

Türkdoğan, TİHV'e 2015 yılında işkence ve kötü muameleye maruz kalan 597 kişinin başvurduğunu, başvuruların 371'inin aynı yıl içinde işkence ve kötü muamele gördüklerini söyledi.

2016 yılının ilk 5 ayında ise işkence ve kötü muameleye maruz kalan toplam 210 kişinin başvuru yaptığını belirtti.

İHD'ye yapılan başvuru ve araştırmalar sonucuna ilişkin de bilgi veren Türkdoğan, 2015 yılında gözaltında,  gözaltı yerleri dışında cezaevlerinde, korucular tarafından, toplumsal gösterilerde ve özel güvenlik görevlileri tarafından işkence gördüğünü belirten 5 bin 671 kişi tespit edildiğini söyledi.4

"2016 yılının ilk beş ayında ise gözaltında, gözaltı yerleri dışında, cezaevlerinde, korucular tarafından, toplumsal gösterilerde ve özel güvenlik görevlileri tarafından işkence gördüğünü belirten 496 kişi belirlendi" diye konuştu.

HASTA TUTUKLULAR

Türkdoğan, cezaevlerinde de işkence ve kötü muamelenin devam ettiğini hatırlatarak, "Cezaevleri ile ilgili bir diğer konu da hasta mahpuslardır. 15 Aralık 2015 tarihli İHD verilerine göre, toplam 300'ü ağır olmak üzere 760 hasta mahpus bulunmaktadır.

“Ayrıca 2014 Haziran tarihinde Meclis soru önergesine verilen cevaba göre cezaevlerinde 605 ciddi ve kronik hastalığı olan mahpus bulunmaktadır. Adalet Bakanlığı temsilcisi 17 Ocak 2014 itibari ile 61 mahkumun değerlendirilmesinin Adli Tıp Kurumunda devam ettiğini ve 7 salıverme isteğinin reddedildiğini belirtmiştir. Toplam rakamın 605 olduğunu düşününce bu rakamlar bize bu değişikliğin sınırlayıcı bir etkisi olduğunu göstermektedir" bilgilerini aktardı.

KADINA YÖNELİK ŞİDDET VE İŞKENCE DEVAM EDİYOR

Kadına yönelik işkence ve cinsel saldırı vakalarının araştırılması için Meclis Araştırma Komisyonu kurulması teklifini de anımsatan Türkdoğan, şöyle devam etti:

"Farklı haber kaynaklarında da yer verilen belli başlı örnek vakalara değinildi.

Söz konusu vakalar Muş Varto ilçesinde Kevser Ertürk'ün işkence edilerek katledilmiş bedeninin teşhir edilmesi, Adana'da gözaltında cinsel işkenceye maruz kalan bir kadını, iki kadının Şanlıurfa Emniyet Müdürlüğü'nde cinsel işkenceye maruz kalmaları, Erzurum Atatürk üniversitesinde gözaltına alınan bir kadının emniyette iç çamaşırlılarına kadar soyulduktan sonra işkenceye maruz kalması; Diyarbakır'da 6 Eylül'de gözaltına alınan bir kadının Diyarbakır Emniyet Müdürlüğünde gözaltına alınan kadınlara sistematik işkence uygulandığına dair mektubu ve 8 Kasım'da Diyarbakır Bismil'de gözaltına alınan bir kadının cinsel işkenceye maruz kalmasını içermektedir. Fakat ne yazık ki meclis araştırma komisyonu kurulma teklifi kabul edilmedi."

CEZASIZLIK KÜLTÜRÜ SÜRÜYOR

Cezasızlık kültürünün devam ettiğini hakim ve savcıların tutumlarından gözlendiğini sözlerine ekleyen Türkdoğan, şunları dile getirdi:

"Zaman aşımı uygulaması da geçmişte yaşanan işkence ve kötü muamele dâhil ağır/ciddi insan hakları ihlallerinde cezasızlığın devam ettirilmesi için önemli bir araç olarak uygulanmaktadır. Bilindiği gibi Türk Ceza Kanunu'nun 94. maddesinde yapılan değişiklik ile işkence suçunda zaman aşımı kaldırıldı.

Fakat uygulamada ciddi ağır insan hakları ihlallerine yönelik zaman aşımı halen devam etmektedir. Yapılan değişikliğe rağmen maddenin geriye dönük uygulaması konusunda halen yasal boşluklar söz konusudur. Örneğin, Yargıtay'ın 12 Eylül 1980 darbe davasına ilişkin zaman aşımı kararından sonra bu iddia ile ilgili yasal süreçler tek tek kapanmaya başladı."

CENAZELER KİMLİK TESPİTİ YAPILMADAN DEFNEDİLİDİ

Türkdoğan, 24 Temmuz 2015 tarihinde TSK'nin PKK kamplarına yönelik başlattığı hava saldırıları sonucu içine girilen savaş sürecine dair de şu bilgileri verdi:

"16 Ağustos 2015 ile 20 Nisan 2016 tarihleri arasında Diyarbakır'da toplam 35 kez, Mardin'de toplam 11 kez, Şırnak'ta 10 kez, Hakkâri'de 5kez, Muş'ta 1 kez, Batman'da 2 kez, Elâzığ'da 1 kez toplam 22 ilçede en az 65 süresiz ve gün boyu sokağa çıkma yasakları ilan edildi.

Bu yasaklar nedeniyle 2014 nüfus sayımına göre ilgili ilçelerde yaşadığı bilinen en az 1 milyon 642 bin kişinin en temel yaşam ve sağlık hakları ihlâl edilmiş, net bir bilgi edinilememekle beraber Sağlık Bakanı'nın 27 Şubat 2016 tarihli açıklamasına göre, en az 355 bin kişi yaşadıkları il ve ilçeleri terk ederek zorunlu olarak yerlerinden edildi.

Sokağa çıkma yasağının ilk ilan edildiği tarih olan 16 Ağustos 2015 ile 20 Nisan 2016 tarihleri arasında en az 338 sivil (78'i kadın, 69'u çocuk, 30'u 60 yaş üstü) sadece resmi sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş zaman dilimleri içerisinde ilgili çatışma ortamlarında yaşamlarını yitirdi. Ayrıca, bu verilere dahil edilmeyen Cizre'de en az 78 cenaze ve İdil'den en az 15 cenaze kimlik teşhisi yapılmadan defnedildi."

'MÜCADELE ETMEYE DEVAM EDECEĞİZ'

Hak ihlallerine karşı mücadele vurgusu yapan Türkdoğan, sözlerini şöyle sonlandırdı:

"BM İşkence Karşıtı Komite'nin 13 Mayıs 2016 tarihinde yayınlandığı Türkiye hakkındaki Sonuç Gözlem Raporu da aynı kaygı verici durumu gözler önüne sermiştir.

Komite, Türkiye'de cezasızlık sorununun hakim olduğunu ifade etmiş ve işkence suçlarında ve ağır insan hakları ihlallerinde zamanaşımı uygulaması, AİHM kararlarının uygulanmaması, işkence görenlere karşıt suçlamalar getirilerek insanların yıldırılmaya çalışılması cezasızlık yönünden süreklilik arz eden uygulamalar olarak tespit edilmiştir.

Resmi olan ve resmi olmayan alıkonulma yerlerindeki işkence uygulamalarındaki artış konusunda da kaygısını dile getiren Komite özel olarak kolluk kuvvetlerinin güç kullanımında açıkça dramatik artış olduğuna dikkat çekmiştir.

Bu durum göz önünde tutulduğunda işkencenin önlenmesinde atılması gereken başlıca adımlar olan işkence görenlerin onarılması, işkence uygulamalarında rolü olanlar açısından hesap verilebilir hale getirilmesi ve işkenceyi önleyici  önlemlerin alınmasının yanı sıra hiçbir şart ve koşulda ikinci plana dahi atılmayarak hak ve özgürlüklerin öncelenmesi ve toplumsal huzur ve barışın yeniden inşa edilmesi son derece önemlidir.

 Bizler Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve İnsan Hakları Derneği olarak kuruluşumuzdan bu yana olduğu gibi bu durumun sağlanması için mücadele etmeye devam edeceğimizi bir kez daha belirtmek isteriz."

(Kaynak: DİHA)