Hrant Kasparyan / Demokrat Haber

İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara ve İstanbul şubeleri de dahil olmak üzere Türkiye’deki tüm şubeleriyle eş zamanlı olarak barış eylemi gerçekleştirdi.

"Barış için nöbetteyiz" eylemi düzenleyen İHD’liler, Ankara, İstanbul, Diyarbakır, İzmir, Malatya, Urfa, Adana, Mardin, Batman gibi bir çok kentte yaptıkları eylemlerle çatışmasızlık sürecine dönülmesi ve operasyonların durdurulması çağrısında bulundu.

İHD İstanbul Şubesi’nde akşam saatlerinde bir araya gelen çok sayıda dernek üyesi, barış aktivisti ve insan hakları savunucuları, İstanbul Beyoğlu’ndaki Galatasaray Meydanı’na yürüyüş düzenledi.

“Savaşa Hayır, Barış Hemen Şimdi!” yazılı pankartın açıldığı yürüyüşte, Türkçe, Kürtçe, Ermenice, Rumca, Süryanice, Arapça, İbranice ve birçok farklı dilde “Barış” yazılı dövizler taşındı. Yürüyüşe, Cumartesi Anneleri ve Barış Anneleri de katılarak destek verdi. 

Galatasaray Meydanı’nda barış nöbeti için oturma eylemi gerçekleştiren kitle adına yapılan açıklamada, Türkiye’de 12 Eylül sonrasında devletin ve hükümetlerin, savaşa yol açan kanuni ve fiili düzenleme ve eylemlerden vaz geçmeye hiç gönüllü olmadığına dikkat çekildi.

“HÜKÜMET BARIŞA DOĞRU ADIM ATMADI”

Son olarak 21 Mart 2013’te başlayan çatışmasızlık sürecinin, Türkiye’de yaşayan tüm halklar arasında büyük umutlara yol açtığı, silahların susmasının ne kadar kıymetli olduğunun bir kere daha görüldüğü kaydedilen açıklamada, “Ne yazık ki aynı süre içinde hükümet ve devlet, barış için gerekli mevzuat değişikliklerine yönelmemiş, oyalama ve kandırma anlamına gelecek düzenlemeler ve fiillerle yetinmiş, barışa doğru adım atmamıştır” denildi.

Devlet aygıtının geleneklerinde yer alan savaş vesilelerinin ortadan kaldırılmadığı, aksine çatışmanın fitilini ateşleyecek düzenleme ve eylemlerden kaçınma gereğinin yerine getirilmediğine dikkat çekilen açıklamada, “Başta Kürt halkı olmak üzere Türkiye’de yaşayan halkların en acil ihtiyacı, onurlu ve adil bir barıştır. Bunun koşullarını yaratma yükümlülüğü öncelikle devlete aittir. Hükümet yetkilileri ve devlet kurumları, bu yükümlülüklerine uymak yerine, şiddeti hem dilsel alanda hem toplumsal alanda hem de fiili etkinliklerinde hep canlı tutmayı tercih etmiştir” ifadelerine yer verildi.

2014 yerel seçimlerinden başlayarak, cumhurbaşkanlığı seçimleri ve 7 Haziran 2015 seçimleri öncesindeki sürece değinilen açıklamada, “HDP’ye ve doğrudan Kürtlere yönelik linç girişimlerinde, hükümet ve devlet yetkililerinin şiddet dilinin payı ne yazık ki çok açıktır” denildi.

“OPERASYONLAR DURDURULSUN, FAİLLER YARGILANSIN”

Devlet ve hükümet yetkilileri başta olmak üzere, Türkiye’de siyasal ve toplumsal alanda etkili olan herkesin, şiddet dilinden ve şiddete yol açacak işlem ve eylemlerden derhal uzaklaşmaya davet edildiği açıklamada, şunlar talep edildi:

“Cizre’de sembolleşen sokağa çıkma yasağı ve seyahat yasağı uygulamaları, açık insan hakları ihlalleri anlamına gelmekte, Türkiye’de yaşayan halkların barış içinde bir arada yaşama umutlarını sarsmaktadır. Hiçbir hukuki zemini olmayan güvenli bölge uygulamalarına ve sokağa çıkma yasaklarına derhal son verilmelidir.

Operasyonlar durdurulmalı, seçimden bu yana işlenen ağır suçların failleri yargı önüne çıkarılmalı, silahsız siyasal süreçlerin, en başta da parlamentonun gereği gibi çalışmasının önü açılmalıdır. Çözüm masasına yeniden dönülmeli, bu çerçevede Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit ve cezaevlerindeki hukuka aykırı uygulamalar derhal sona erdirilmelidir.”



“BARIŞÇIL VE DEMOKRATİK ÇÖZÜM MÜMKÜN”

İHD Ankara şunesi ise Barış Nöbeti’ne, Yüksel Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde eylem düzenleyerek başladı.

İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan ve Merkez Yönetim Kurulu üyelerinin de katıldığı barış nöbetine ilişkin yapılan açıklamada, sokağa çıkma yasaklarının insan hakları hukuku bakımından kabul edilemez olduğu vurgulanarak, “İnsan hakları hukukunda bazı hak ve özgürlükler askıya alınamaz” denildi.

Cizre’de bir hafta boyunca sürdürülen sokağa çıkma yasağına dikkat çekilen açıklamada, “İnsanların ekmek almak için fırına, ilaç almak için eczaneye, hastalandığı için hastaneye gitmesini yasaklamak, yaşam hakkı açısından kabul edilemez nitelikteki keyfi yasaklardır” ifadelerine yer verildi.

Barışın ve çatışmasızlık ortamının uluslarüstü bir insan hakkı olduğu vurgulanan açıklamada, İHD’nin yeryüzündeki bütün siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel problemlerin barışçıl metodlarla çözümünden yana olduğu belirtilerek, “Bunun mümkün ve olanaklı olduğunu düşünüyoruz. İHD olarak Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözümünü savunuyoruz” denildi.

“SİLAHLAR DERHAL SUSMALIDIR”

1949 tarihli Cenevre Sözleşmeleri ile 1966 tarihli Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi de dahil olmak üzere, Türkiye’nin de yükümlü olduğu uluslararası sözleşmelere atıfta bulunulan açıklamada, insan onuruna saygı düşüncesiyle, savaş koşullarında dahi askıya alınamayacak, dokunulamayacak hakların varolduğu ve bunların belirtilen sözleşmelerde sabit olduğuna dikkat çekildi.

“Türkiye’nin bütün sorunları diyalog, müzakere gibi barışçıl yol ve yöntemlerle çözülebilir. Bu mümkün ve olanaklıdır” ifadelerine yer verilen açıklamada, “Silahlar susmalıdır! Derhal!” çağrısında bulunuldu.

Türkiye toplumuna çağrıda bulunulan açıklamada şunlar talep edildi:

“Barış talebimizi yükseltelim. Halkların kardeşliğini haykıralım. Türkiye’nin batısında Kürt yurttaşlara yöneltilen şiddete, nefret söylemine ve linç girişimlerine dur diyelim.

Hangi siyasi partiye olursa olsun, siyasi parti, gazete ve dergiler ile demokratik kurumlara yöneltilen şiddete ve çağrılarına dur diyelim.”