Diyarbakır Cezaevi'nde 18 Mayıs 1973'te işkence ile öldürülen İbrahim Kaypakaya'nın babası Ali Karakaya (Kaypakkaya) hayatını kaybetti. Karakaya'nın cenazesi yarın köyünde toprağa verilecek.

 

Ali Karakaya, mahkemeye başvurarak soyadını köyünün adı olan Karakaya olarak değiştirmişti.

 

Karakaya'nın cenazesinin yarın (7 Haziran) Çorum'un Sungurlu İlçesi Karakaya Köyü'nden toprağa verileceği öğrenildi.

 

KAYPAKKAYA NASIL KARAKAYA OLDU?
İbrahim Kaypakkaya 1949, Çorum, Karakaya Köyü doğumlu. Hasanoğlu Öğretmen Okulu'ndan sonra Çapa Yüksek Öğretmen Okulu'nda okudu. Fikir Kulübü'nün kurucuları arasında yer aldı ve başkanı oldu. İşçi ve sol hareketin birlikte güçlendiği zamanlardı; TİP, TBMM'ye girmeyi başarmıştı. Kaypakkaya'nın mimlenmesine yol açan ilk yazısı da Çetin Altan'ın AP'li milletvekilleri tarafından Meclis'te dövülmesi oldu. 6. Filo'ya karşı yürüyüşe katıldı, Kanlı Pazar'da önlerde yürüdü. Trakya'daki Değirmenköy köylüleri ağalarına karşı ayaklanınca yanlarındaydı. 15-16 Haziran'da işçilerin arasındaydı. Önceleri Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi saflarındaydı, ama işçi hareketi içinde deneyim ve bilgisini arttırınca kendine yeni bir rota çizdi, Türkiye Komünist Partisi, Marksist-Leninist'i kurdu. Babasıyla bir araya geldiklerinde sık sık tartışıyorlardı, babası hangi güçlüklerle büyüttüğünü, okuttuğunu anlatıyordu oğluna, oğlu okul kantinindeki zengin öğrencileri gösterip yaşadıkları eşitsizliği anlatıyordu, onun işi eşitliği sağlamaktı, herkes okuyabilmeliydi, hem de özgürce...

 

12 Mart darbesinden sonra tümüyle sık sık gidip geldiği köylere çekildi İbrahim Kaypakkaya, Malatya, Tunceli bölgelerinde mevzilendi, politik tahliller yapıp yazmaya, bunu köylülerle paylaşmaya başladı. O da arananlar listesindeydi, Sinan Cemgil ve iki arkadaşının çatışmada öldürülmesine yol açan ihbarcıyı tespit edip öldürdüğü iddia edilince aramalar daha da sıklaştırıldı. 1973 yılının 24 Ocak günü kaldıkları köy, asker tarafından çevrildi. Yoldaşı Ali Haydar Yıldız öldürüldü, Kaypakkaya yaralı yakalandı. Karda yürütülerek, derelerden geçirilerek kasabaya götürüldüğü için donan ayakları kesildi ve Diyarbakır Cezaevi'ne gönderildi.

 

Ali Karakaya radyo haberlerinden öğrendi oğlunun akıbetini ve peşine düştü. Diyarbakır'a iki kez gitse de soruşturması sürdüğü gerekçesiyle görüştürülmedi. İkinci gidişinde bir mektup yazmasına izin verilince 'Oğlum' diye yazdı, 'Zamanında bir hayli tartıştık, ama sen inandığın yolda devam ettin. Şimdi moralini bozma, metin ol'. Görevliler 'Bu olmaz, cesaret veriyorsun' diye mektubu İbrahim'e iletmediler. Kısa bir not yazdı, yanıt askerle geldi, iyiydi, yaraları iyileşiyordu, yürümeye çalışıyordu... Baba Kaypakkaya her cezaevine gidişte aşağılandı, tutuklanma ve ölümle tehdit edildi, ama oğlunun peşini bırakmadı. Mayıs ayında bir mektup aldı, İbrahim soruşturmasının bittiğini, artık görüşebileceklerini, ziyaretine İstanbul'daki avukatıyla görüştükten sonra gelmesini yazıyordu, çünkü savunmasını yapmak için detaylı bilgiye ihtiyacı vardı. Karakaya cezaevine vardığında, yöneticilerdeki tedirginliği fark etmekte gecikmedi, oda kapıları açılıp kapandı, sonunda bir tuğgeneral oğlunun iki gün önce, yani 18 Mayıs'ta öldüğünü söyledi. 'Oğlumu öldürdünüz' diye bağırdı. Öfkesi, acısı ve ısrarı karşısında cenazeyi vermek zorunda kaldılar, işkenceye uğramış, kurşunlanmış ve başı gövdesinden ayrılmıştı. Yöneticiler 'otopsi' deseler de baba Karakaya gerçeğin farkındaydı. 350 liraya tabut yaptırdı, 60 liraya kefen aldı ve oğlunu önce Ankara'ya, sonra köye taşıdı.

 

İbrahim ölse de baskılar eksilmedi üzerlerinden. Köye operasyonlar düzenlendi, üç çoban öldürüldü, bunun üzerine köylüler Karakaya ailesini suçlamaya başladı, akrabaları da sırt çevirince, köysüz kaldılar. Başlarda anmalar için mezarına gelenlerin sayısı çoktu, zamana göre sayıları azaldı ya da arttı. Ancak örgüt de parçalanmıştı, kimi İbrahim'in düşüncelerinin izini sürüyor, kimi küfrediyordu. Baba Kaypakkaya daha fazla dayanamadı ve köyle bağını tümüyle kesti.

 

Mamak'taki evleri de sık sık basıldı, arandı. Bir oğlu ve kızı da tutuklandı Ali Kaypakkaya'nın, aylarca cezaevinde tutuldu. İbrahim teyzesinin kızıyla olan ilk evliliğindendi, boşanmışlar, ama oğlu yanında kalmıştı. İkinci evliliğinden bir kızı olmuş, karısı erken yaşta kalp krizinden ölünce üçüncü evliliğini yapmıştı. Ondan da beş çocuğu olmuş, İbrahim ara sıra annesiyle görüşse de okumak için köyden ayrılana kadar babasının yanında yaşamıştı. Baskınlardan birinde polisin küfürlerine ve hakaretlerine dayanamayan karısı kalp krizi geçirdi ve öldüğünde yıl 1978'di. Dördüncü kez evlendi, bir oğlu oldu, adını İbrahim koydu. Okula başlayana kadar bir sorun yoktu, ama okulda ismi öğretmenlerinin de arkadaşlarının da dikkatini çekti, o bir anarşistin kardeşiydi. Lisede üzerindeki baskılar artınca bir öğretmeninin önerisiyle soyadını değiştirdiler, onlar artık Karakaya ailesiydi. İbrahim soyadının değiştirilmesine çok üzüldü, günlerce ağladı, ama ailesinin desteğiyle okumasını sürdürdü ve petrol mühendisi oldu. Bir süre Diyarbakır'da Petrol Ofisi'nde çalıştı, ama kentin ölüm kokan ağırlığına dayanamadı ve Kazakistan'a gitti.

 

(Kaynak: http://ulasdonmez.blogcu.com/bir-devrimcinin-kazasiz-olumu-4-mayis-2008/4378952 )